Jennie, sabah uyandığında bu kesinlikle normal bir gün değildi. Çünkü babası ve kasaba sakinleri onun eve lüks bir at arabasıyla döndüğünü görmüşlerdi ve dedikodu kazanı kaynamaya başlamıştı. Bu durum kulaktan kulağa yayılıyor, herkes bu soylu kişinin kim olduğunu soruyordu birbirine. Henüz o kişinin kral olduğundan habersizdiler, bir süre de o şekilde kalmalıydı. Kral Kim Taehyung, dün gece Jennie'yi eve bırakmış ve bırakırken de bu gece için beraber sarayda yemek sözü almıştı. Genç kız ise babasının sorularından anca kurtularak geçirmişti tüm gecesini ve bu yemeği düşünmek için fırsat bile bulamamıştı. Peki, yemeğe gidecek miydi? Elbette! Reddetme şansı bile yoktu. Erkenden uyanıp Yoongi'ye bu akşam gelemeyeceğini bir mektupla bildirmişti.
Şimdiyse, sanki normal bir günmüş gibi, evin önündeki verandayı süpürüyor bir yandan da somurtuyordu. Birazdan saray görevlileri yine lüks bir arabayla onu almaya geleceklerdi ve Jennie akşam yemeği için sarayda hazırlanacaktı. Kendisine doğru hızlı adımlarla yürüyen Jungkook'u gördüğünde kendini gülümsemeye zorladı. Artık, sevdiği adamı görmek bile onu mutlu edemez olmuştu. Çünkü Jungkook, onu bu şekilde sevmiyordu ve Jennie de sonsuza dek duygularını saklayacaktı.
"Jennie," Jungkook nefes nefese verandaya çıkmış ve Jennie de süpürgeyi duvara yaslamıştı. "Ben bir şey duydum."
Cevabını bilse de "Ne duydun?" diye sormuştu Jennie. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı.
"Dün gece seni eve birisi bırakmış? Bir adam, doğru mu bu?"
"Evet, öyle oldu." Jennie gözlerini kaçırarak derin bir nefes aldı. Bu kasabadaki olayların etrafa bu kadar çabuk yayılmasından hiç ama hiç hoşlanmıyordu.
"Bu.." demişti Jeongguk, ne söyleyeceğini bilemeyerek. İçini anlamsız, rahatsız edici bir his kaplamıştı. Sebebini bilmiyordu. "Bu daha önce hiç olmamıştı. Yani, bir adamla geri dönmemiştin hiç. Kim bu adam? Soylu biri mi, iş yerindeki müşterilerden birisi mi yoksa.. Bilemiyorum işte meraklandım çünkü sen iyi kalpli ve saf bir insansın. Aptal züppelerin seni kandırmasından korktum."
Jennie gülmek isteyerek kendini zor tuttmuştu. Aptal züppe mi? Ah, Kral bunu duysa Jeon Jeongguk şimdi sarayın bodrumundaki mahzenlerden birinde olurdu. "Beni kandırması gibi bir durum söz konusu değil." Jungkook'un şaşkın bakışları arasında birkaç adım attı öne doğru ve söylediği şeyin bir sır olduğunu belirtircesine "Nasıl tanıştığımı ve neler olduğunu sorma ancak," demişti. "Dün beni buraya bırakan kişi Kore Kralıydı."
Jungkook, duyduklarını sindirmeye çalışarak karşısındaki genç kıza bakmıştı. Başta, bu duruma gülmek istemişti ama biliyordu ki Jennie böyle bir konuda dalga geçmezdi yani doğruyu söylüyordu. Yutkundu. Bu soylunun kral olduğunu duymak yüreğindeki huzursuzluğu daha da arttırmıştı. Zorlukla yutkundu ve gözlerini kırpıştırdı. Hiçbir şey söylemeden Jennie'nin yanından ayrılıp yavaş adımlarla evine doğru yürürken Jennie'nin arkasından seslenmesini umursamamıştı. Artık biliyordu ki bu rahatsızlık hissi o soylu adamın Jennie'yi kandırmasından ziyade kandırmamış olmasından kaynaklanıyordu.
Jennie ise Jungkook'un böyle bir tepki vereceğini tahmin etmemişti. Elbette şok olacağını ve bir süre öylece bakınacağını biliyordu ama neden arkasını dönüp gitmişti? Arkasından gitmeyi çok istemişti ancak uzaktan görünen kraliyet arabası bu isteğinden anında vazgeçmesine neden olmuştu. O arabaya binecek ve saraya gidecekti. Fakat içinde heyecana dair tek bir kırıntı olmamakla beraber hüzün bedenini sarmıştı.
***
Boy aynasının karşısına geçti. Saat neredeyse yedi olmak üzereydi ve bu saate dek saray çalışanları onu yemek için hazırlamışlardı. Üzerinde beyaz uzun, bu zamana dek gördüğü en güzel elbise, bulunuyordu. Bel kısmında gümüş taşları vardı ve ipek kumaşı o kadar yumuşacıktı ki tenine yabancı gelmişti. Göğüs kısmında dantelleri bulunuyordu, birkaç tutamı arkada birleştirilmiş beline dek dökülen kahverengi saçları ise dantellerin bir kısmını örtüyordu. Derin bir nefes aldı. Yemek odasına gitme vakti gelmişti. Yanındaki iki saray görevlisiyle beraber dışarıya çıktı.
Topuklu ayakkabıları koridorlarda tok sesler çıkarırken saray muhafızlarıyla dolu bir koridordan geçerek kocaman bir kapının önünde durmuşlardı. Kapı altın işlemelere sahipti ve iki yana açılıyordu. Muhafızlardan bir tanesi kapıyı Jennie için açtığında Jennie yavaş adımlarla salona girmişti. Ardından kapı hemen kapanmıştı. Odada dikdörtgen büyük bir masa bulunuyordu ve Taehyung da baş köşede oturuyordu. Yüzündeki güzel gülümsemeyle Jennie'ye bakıyordu. Genç kız, eğilerek selam verdikten sonra düşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu kendine hatırlatarak dikkatli bir şekilde masaya ilerledi. Taehyung'un çaprazında bulunan sandalyeyi çekerek oturmuştu.
Masa tamamen yemeklerle doluydu ve bu Jennie'nin kısa süreli bir şaşkınlık geçirmesini sağlamıştı. Bu kadar yemek sadece ikisi için mi hazırlanmıştı? Taehyung, genç kızın koluna nazikçe dokunarak dikkatini kendisine vermesini sağladığında Jennie'nin yanakları hafif bir utançla pembeleşti. "Yemeğe başlamadan önce söylemem gereken bir şey var." Taehyung ceketinin cebinden siyah bir kutu çıkarmış, ardından kutunun kapağını açmıştı. Kutunun içinde kocaman beyaz elmaslarla süslenmiş bir yüzük vardı. Jennie bir kez daha şaşırarak bu mükemmel mücevhere bakarken Taehyung konuşmasını sürdürmüştü.
"Kim Jennie," demişti. "Benimle evlenir misin? Kraliçem olur musun?"
9. Bölüm finaaaaaaaal :') yorumlarınızı bekliyorumm ❤❤🥺🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
penelope ❅ jenkook ✓
Fanficjenkook. Genç kız aynanın karşısına geçti. Yansımasını inceledi bir süre. Aynanın ufak bir kısmı kırıktı ve yansıyan mum ışığı yüzünde dans ediyordu. Tuvalet masasının üzerine koyduğu maskeyi alarak güzelce yüzünü gizledi. Artık kimse yüzünü göremey...