Sahne arası olduğunda Penelope, korumalarıyla beraber kulisine geri dönmüştü. Aslında, bir akşamda taş çatlasın beş şarkı söylüyordu ancak yine de insanlar akın akın dinlemeye geliyordu onu. Jungkook, Penelope'nin gidişini izledikten sonra yavaş ve sarsak adımlarla bar kısmına yönelmiş, taburelerden birine oturmuştu. Bar kısmında çalışan genç adam ise demirden yapılmış bardakları bir bezle kuruluyordu. "Bir bira."
Jungkook mırıldanarak konuştuğunda adam kafasını sallayarak onaylamıştı. Fakat hemen ardından "Emin misin," demişti. "Sanki çok daha sert bir içkiye ihtiyacın varmış gibi duruyor da.."
Jungkook histerik bir şekilde gülmüş, kafasını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı. "Evet," demişti. "Hemen anladın. O halde, bana sert bir içki ver."
"İsmin nedir?"
"Jungkook." Dirseklerini masaya dayayarak konuşmuştu. Bakışları hüzünlüydü. "İsmim Jeon Jungkook."
"Benim de Kim Namjoon." Namjoon, küçük bir bardağa ağır bir alkol kokan yeşilimsi bir sıvıyı doldurduğunda Jungkook iç çekmişti. Namjoon, hemen sonrasında içkiyi ona doğru itmiş, genç adamın bir yudum almasını izlemişti. "Seni sürekli burada görüyorum." Bardakları kurulamaya devam ederken dudaklarının arasına kürdan benzeri ince bir çubuk almış ve ağzının içinde döndürmüştü. "Yoksa, her gün geliyor musun?"
"Evet," Jungkook, bir yudum daha alırken biraz olsun rahatladığını hissediyordu. "Buraya her gün geliyorum. Hem de her gün. İstisnasız.."
"Peki, neden diye sormayacağım." Namjoon, hafifçe kıkırdamıştı. "Penelope, herkesi kendine hayran bırakmayı çok iyi biliyor. Yüzünü en çok ben merak ediyor olabilirim çünkü her seferinde insanların ona nasıl hayran hayran baktığına ben şahit oluyorum."
"Hayranlıktan da ziyade bu aşk gibi."
Namjoon, bu sefer büyük bir kahkaha patlatmıştı. "Aşk mı? O kıza aşık mı oldun yani, hem de yüzünü görmeden? Bir kez bile sohbet etmeden? Bunun mümkün olabileceğini sanmıyorum."
"Bilmiyorum." Jungkook, bu sefer kalan içkiyi direkt kafasına dikmişti. "Onda fazla tanıdık bir şeyler var. Beni bir okyanus dalgası gibi kendine çekiyor. Kapılıp gidiyorum. Hem kapılmaktan başka şansı olmayan aciz bir dal parçası gibiyim hem de kapılmaktan hoşnut oluyorum."
"Ona aşık olman, ki eğer bu aşksa, fazla sıkıntılı bir durum."
Jungkook mırıldanarak onaylamıştı. Ardından aynı içkiden istediğini söyleyerek bardağı Namjoon'a uzatmıştı. Genç adam, Jungkook'a bir kez daha içki doldururken bakışlarıyla etrafı süzmüştü. "Ancak başka bir şey var gibi?"
"Bilemiyorum, sadece kötü hissediyorum kendimi. En yakın dostumla paylaştım bu durumu ama içim hiç rahat değil nedense. Çok tuhaf hissediyorum ben." İç çekti. "Nasıl desem bilemiyorum.. Sanki, Jennie üzülmüş gibiydi ve bu hüznümün daha da artmasını sağladı."
Namjoon, hafifçe gülümsedi. "Belki de en yakın dostum diye bahsettiğin o kız da, Jennie, senden hoşlanıyordur?"
Jungkook, cevap vermek için dudaklarını aralamıştı. Ancak sonra vazgeçerek küçük bir veda edip sahnenin ön sırasında yerini aldı. Penelope birazdan sahneye çıkacaktı ve Jungkook, yeterince içmişti.
***
Genç adam hasır şapkasını düzelttikten sonra Canzone Del Cielo'nun kapısından içeriye adım attı. Üzerinde ince bir beyaz gömlek, aynı şekilde beyaz bir pantalon ve eskimiş görünen krem rengi bir ceket vardı. İnsanların arasına karıştığında birkaç çift göz ona dönmüştü. Muhtemelen çok yakışıklı olduğu içindi. Küçük adımlarla kalabalığı yardı ve köşede bir yere çekildi. Bu kıyafetlerle, tek başına dışarıda olmak biraz garip hissettiriyordu ama bir yandan da çok sevmişti bu durumu. Etraftaki saray muhafızlarından bunalmıyor, kafasına ne eserse yapıyordu. Saraydakiler şuan odasında uyumak yerine burada olduğunu bilselerdi büyük bir kaos çıkardı ancak neyse ki habersizlerdi.
Derin bir nefes alıp sahneyi süzdü. Sadece iki dakika sonra Penelope korumalarıyla beraber sahneye çıkmıştı. Etraftan kuvvetli bir ıslık yükseldiğinde Kral Kim Taehyung kulaklarını tıkamak istedi. Ama buna Penelope'nin şarkı söylemeye başlaması engel olmuştu. Güney Kore Kralı, Kim Taehyung her zaman üstünü başını değiştirip halktan biri gibi gözüktükten sonra saraydan bir şekilde kaçar ve halkın arasına karışırdı. Dolayısıyla Penelope'yi ve Canzone Del Cielo'yu çok fazla duymuştu. Halk arasında oldukça ünlüydü bu yüzden inanılmaz merak etmişti. Karşısındaki genç kızın siyah saçları kıvır kıvırdı, yüzünde ise bir maske vardı.
Şarkı söylemeye başladığı andan itibaren onun neden bu kadar ünlü olduğunu anlamıştı. Saraya birçok sanatçı, şarkıcı gelir ve kral için şarkı söylerlerdi. Ama Taehyung hayatında ilk defa bu kadar güzel bir ses duyuyordu. Genç kızın sesi ona kim olduğunu unutturmuştu. Bir an için kral olduğunu, tekrar saraya dönmesi gerektiğini unutmuş ve kızın melek sesine odaklanmıştı. Yirmi beş yıllık yaşamında ilk defa bir kişi onu hayatın gerçeklerinden uzaklaştırıp bambaşka bir yere çekmişti. Bambaşka bir dünyaya...
Ve, Kral Kim Taehyung tam da o an karar vermişti. Bu kızla evlenecekti.
Yorumlarınızı benimle paylaşırsanız çok sevinirim ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
penelope ❅ jenkook ✓
Fanfictionjenkook. Genç kız aynanın karşısına geçti. Yansımasını inceledi bir süre. Aynanın ufak bir kısmı kırıktı ve yansıyan mum ışığı yüzünde dans ediyordu. Tuvalet masasının üzerine koyduğu maskeyi alarak güzelce yüzünü gizledi. Artık kimse yüzünü göremey...