2. Bölüm

188 40 90
                                    

"Kalk lan artık eşek!"

Noluyo ya yine? Kafama kafama darbe yemiş gibi hissediyorum. Çünkü Işıl uyanmam için kafama yastık vuruyordu. Manyağa bak.

"Işıl gebertirim seni. Yastık parçalandı lan amacın ne senin?"

"Kafanı parçalamak?"

Sakince kafamı kaldırıp ona baktım. Bu hareketimle hafiften gerilmeye başlamıştı çünkü ben böyle bakıyorsam sonu hayra alamet değildi ve Işıl da bunu gayet iyi biliyordu.

Şirin olduğunu sandığı bir gülümseme yerleştirip geri geri gitmeye başladı.

"Şey... ben kahvaltı hazırlayayım sen de o sırada hazırlanıp aşağı inersin."
Bunu söylerken tabi geri geri gittiği için arkasındaki sandalyeyi göremedi. Takılıp büyük bir gürültüyle düştü. Işte zafer! Koca bir kahkaha patlattım ve yanına gidip "Aldın mı cevabını?" diyip gülerek banyoya yöneldim. Küçük bir duş alıp üstümü giyindim ve elime telefonumu aldım.

Barın: Günaydın güzelim.

Barın: Bu arada engeli kaldırmışsın hayırdır?

Barın: Beni mi özledin yoksa?

Açelya: Hıhı aynen.

Açelya: Bir özledim bir özledim inanamazsın.

Açelya: Ha çok istiyorsan geri engelleyebilirim sıkıntı değil.

Barın: Yok yok. Yorulma sen.

Barın: Hiç zahmet etme böyle iyi.

(Görüldü)

Aşağı inip kahvaltı yaptık ve dışarı çıkma kararı aldık Işıl ile. Sahile inip ordaki banklara oturduk. Yanıma gitarımı da almıştım. Arada sahilde insanlar için gitar çalıp şarkı söylerdik. Ama para için yapmıyorduk çünkü ihtiyacımız yoktu. Bana ailemden miras kalmıştı. Zaten Işıl ların da durumu iyiydi.

"Başlayalım mı artık?"
"Olur."

Şarkıya giriş yapmıştım.

Little do you know
(Biraz biliyor musun?)

How I'm breaking while you fall asleep
(Sen uyurken ne kadar kırılıyorum...)

Little do you know
(Biraz biliyor musun?)

I'm still haunted by the memories
(Hâlâ anılar tarafından hapsedildiğimi...)

Şarkıyı söylerken bizi dinleyen topluluğun arasından mavi gözleri fark ettim. Garip bakıyordu ama anlam veremedim. Kafasına kapşonunu geçirdiği için yüzünü ayırt edemedim ama önemsemeyip önüme döndüm ve şarkıya devam ettim. Tekrar aynı yere baktığımda orda yoktu. Gitmişti.

Little do you know
(Biraz biliyor musun?)

I'm trying to pick myself up piece by piece
(Kendimi parça parça toplamaya çalışıyorum.)

Little do you know
(Biraz biliyor musun?)

I need a little more time
(Azıcık daha zamana ihtiyacım olduğunu...)

Ardından Işıl devam etti kaldığım yerden daha sonra beraber söyleyip bitirdik. Zaten yavaş bi şarkı olduğu için insanları sıkmak istemedik ve kısa kestik.

Biraz oturup sohbet ettik. Anonimin kim olduğu hakkında kafa yorduk ama aklıma gelmiyordu işte. Barın diye biri yoktu hayatımda ve hiç olmamıştı. Çok garip biriydi.

Işıl'ın annesi aramıştı ve eve gitmesi gerekiyordu. Bende eve geçip biraz dinlendim. Bildirim sesiyle irkildiğimde mesajın anonimden geldiğini gördüm

Barın: Şunu bir defa daha fark ettim.

Barın: Sesin çok güzel.

Açelya: O sendin.

Açelya: O mavi gözlerin sahibi... sendin değil mi?

Barın: Evet.

Barın: Beni görüyorsun ama fark edemiyorsun.

Barın: Kim olduğumu hatırla artık Açelya.

Barın: Çünkü benim canım çok acıyor.

Barın: Ve ben bu acıyla daha ne kadar baş edebilirim bilmiyorum.

Barın: Ama seni zorlayamam.

Barın: Çünkü buna ben sebep oldum ve şimdi sana beni hatırla diye diretemem.

Barın: Buna hakkım yok.

Barın: Sanırım ben bu acıyı hak ettim.

(Görüldü)

Ehem ehem. Barın beyimiz biseyler yumurtladı. Anlayanız var mı? Tahmin yürütün bakalım.

KARMAŞA (Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin