"Şey bahçenin yolunu arıyordum fakat burada buldum kendimi.""Burası güzeldir. İnsana huzur verir. Anlattıklarından dahada güzelmişsiniz leydim. Dük Florus sizi bu saatte bu kadar şeffaf ve seksi bir gecelikle nasıl dışarıya bırakmış."
"Tanıyamadım."
"Üzgünüm size kendimi tanıtmama izin verin, Kral Adam'ın oğlu prens II.Hector."
"Asıl ben üzgünüm." dedim ve önünde reverans yaptım. Bu ingilizler için epey önemliydi çünkü.
"Benim gitmem gerek kusuruma bakmayın." dedim ve hızla oradan çıktım. Bakışları çok ürkütücüydü. Adeta tenimi delip geçmişti. Asıl ürkütücü olan ise bakışlarının içimde bir şeylerin hareketlenmesine neden olmuştu. Fakat hoşlanmış olsam bu imkansız olurdu. Yaklaşık yarım saatin sonunda odayı buldum ve yatağıma uzanıp soluksuz bir uykuya attım kendimi.
Bryanna'nın beni dürtmesiyle kalktım.
"Anna kalk güzelim."
pencereden havaya baktığımda daha güneş yeni doğuyor gibiydi.
Gözümü ovuşturarak doğruldum.
"Daha erken değil mi Bryanna?"
Hafifçe gülümsedi.
"Kral kalkmadan gitmeliyiz ve kıyafetlerini hazırlayıp kahvaltısını odasına götürmeliyiz."
Biraz afallamıştım doğrusu,
"Kahvaltısını kraliçeyle ve oğluyla yapar diye düşünmüştüm"
Bryanna hafifçe güldu ve yanıma oturup kulağıma eğildi
"Kral oğluyla kavgalı ve çok konuşmazlar sebebini kimse bilmiyor. Kraliçeye gelince de prensi doğurduktan 2 yıl sonra kralı aldattığı ve komplo kurulduğu öğrendi. Kral kendi elleriyle öldürdü karısını. Prenste yeni geldi zaten İngilterenin Doğusunda görev yapıyordu."
Bryanna ile iyi anlaşacaktık. Onun hakkında bilmem gereken tek şey sırrımı vermemem gerektiğiydi.Bryanna ağzıma zorla bir iki lokma bir şeyler tıkıştırdıktan sonra elime tepsileri tutuşturup krala göndermem için mutfaktan yolladı. Tepsideki herşey ciddi anlamda iştah açıcıydı fakat çok ağar şeyler yoktu. Bryanna bir iki dedikodu yaptıktan sonra sessiz sedasız kralın odasını toparladı.
Nasıl uyandırmadan topladığını sorduğumdaysa bana
"Domuz gibi uyurma maaşallah. Kraliyet domuzlarından farksız olur uyku konusunda." Demişti.
O uykulu halimle bile beni güldürmeyi başarabilmişti doğrusu.Kapıdan hafifçe başımı uzatarak uyuduğundan emin olduktan sonra sessizce içeri girdim ve yatağın karşısında duran masaya tepsiyi sessizce koyup kapıya yöneldim. Tam kapıyı açacaktım ki Kralın sesini duydum
"Brayanna?"
Sesi uykulu ve en soyut halindeydi. Ne kral gibiydi nede asilzade gibi. Sadece insandı işte. Aramızda bir fark yok gibi.
Ve bana göre yoktu zaten. Ne o halktan üstündü nede prens.
Kralın görevi halkın refahını sağlamaktı. Onca işle uğraşıp zengin olmaktansa halkın arasında rahat yaşardım daha iyiydi.
Sakince krala döndüm
"Bryanna mutfakta, ben Anna."
Uykulu bir şekilde gözlerime baktı
"Anna?"
"Yeni hizmetinize aldığınız hizmetliniz efendim."
"Karşımda duruşun asilzade gibi hanımefendi." dedi.
Sözlerinden öyle gelsede seside hiç bir iğneleme yada kınama yoktu.
Başımı önüme eğim ellerimi birleştirdim
"Af buyurun kralım."
Bulanıkta olsa suratındaki hafif tebessümü görmüştüm. Dudağının bir yanında ufak bir gamzesi vardı ve yeni çıkmaya başlamış sakalları nedeniyle tatlı duruyordu.
"Başını kaldır. Deminki halin daha hoşuma gitti." dedi
Lafını ikiletmeden az önceki halime döndüm.
"Çıkabilirsin." bu kez sesi otoriterdi.
Başımla onaylayıp odadan dışarı çıktım.
Karşıdan kolkola bir çift geldi. Asil oldukları giyimlerinden belli oluyordu. Kadın fazlasıyla güzel ve hareketleri çok narindi. Adam ise kadına nazar biraz daha mmm sanırım çirkin denebilir. Çok olmasada kadın adama fazlaydı. Kraliçe olabilecek güzellikte bir kadındı çünkü. Altın sarısı bukleleri beline kada uzanıyor ve her adımında hopluyordu.
"Evimize dönmemize ne kadar kaldı Florans." dedi kadın adamın kulağına. Bunu benden başka kimse duyamazdı çünkü bu cümleyi kurarken yanlarından geçiyordum.
Bu isim nereden tanıdık geliyodu. Ah tabii ya gece prens beni leydi sanmıştı. Alayla gülümsedim. Kafın düşkünğ birisine benziyordu doğrusu. Eğdiğim başımı kaldırmamla gülle gibi bir vücuda çarpmam bir olmuştu. Başımı kaldırıp çarptığım cüsseye baktım. Prensti. Eteklerimi tutarak başım aşağıda reverans yaptım. Suratını göremek istemesen bu selamı asla yapmazdım.
"Dikkat edin biraz bu ne sorumsuzluk?" Dedi.
Yanımdan geçerker birden duraksadı. İlerleöeye başlamıştım ki kolumdan tutup burnunu boynuma gömdü.
"Sen osun." sesinde tahrik olduğunu belli eden bir tını vardı.
Bir iki adım geri çekildim yakalanmıştım. Hay aksi!
"Leydi olduğunu sanmıştım. Bu kadar güzel bir çehre, böyle muhteşem bir koku ve bu narin hareketler ancak bir leydiye yada kraliçeye ait olabilir."
Yüzünr bakmadan konuşmaya başladım
"Yanılmışsınız prensim. Yapmam gereken bir takım işlerim var. İzninizle gitmeliyim."
Kolumu çekiştirsemde bırakmamak konusunda ısrarcıydı.
Dün gece o saatte orada ne işin vardı güzel bayan?"
İçimden kadın düşkünğ diye hakaret etmeye başlamıştım. Hiç sesimi çıkarmadıö susar umuyduyla fakat kurdugu cümle sinirlerimi dahada oynatmıştı.
"Akşam yemeğimi bana sen getir. Bu bir emirdir ve aksi halde emirlere uymamaktan yargılanırsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Av Tanrıçası
Fantasi"Korkuyor musun?" Diye fısıldadı ufak kız. Acımasız askerden bir kahkaha patladı. Küçük görmek! Bu genç kız için her zaman yapılan hata buydu işte. Yunan topraklarından babasını kurtarmaya İngiltereye gelen Artemis tanrıçalara taş çıkartacak güzelli...