Yukarı nasıl koştuğumu hiç bilmiyordum. Tek bildiğim şey çoğunun kolu ve bacağı kopmuş cesetlerdi. Bu saraydaki asilzadelerde tuhaftı hizmetlilerde. Ben bu saraydan çıkmadan delirecektim. Eteklerimi tutmuş koridorda deli gibi koşuyordum. Sonra kaya gibi sert bir zemine çarptığımı hissettim. Tam gidecekken beni kolumdan tuttu. Yüzümğ ellerinin arasına aldı. Kafamı kaldırıp bakınca karşımda babamı gördüm.
"Kızımm. Neyin var kireç gibi olmuş suratın."
"Babaaa gidelim buradan ne olursun. Burada çok tuhaf şeyler dönüyo. İnsanlar tuhaf. ben..."
"Kızım söylesene ne oldu?"
"Baba aşşağısı sürüyle ceset dolu. Aklının alamıycağı kadar ve yarısının kolu bacağı kopmuş çürümüş vaziyette."
"Nerede mahzende mi?"
Hayır anlamında başımı salladım
"En alt katta. Onunda altında."
Babam beni alnımdan öpütü
"Kendine dikkat et odana git ve sakın çıkma dışarı. Yanında mıutlaka hançer taşı." dedi ve koşarak merdivenlere yöneldi..Sendeleyerek odama gittim. Hava çoktan kararmıştı bile. Başım dönüyor gibiydi. Duvarlardan birisine yaslarak yürümeye başladım. Karşımda gördüğüm yüzle iyice afallamıştım. Prens Hector karşıma dikilmiş tehditkar bir bakış attı.
"İsteyerek alacaktım seni. Ancak beni buna sen zorladın." dedi kafamı duvara vurdu. Sert bir acıyla birisinin kollarına düştüm...
♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠♠
Rasmus (Artemisin babası), kızından ayrıldıktan sonra hızla merdivenlere yöneldi. Kızını biran önce bu saraydan yollamak istiyordu. Bu çukura düştüğü takdirde olabilecekleri hayal edemiyordu. Prens Hector'un kızına olan edepsiz tavrı onu apaçık rahatsız ediyordu. Bildiğini kızına söylemesede presin icabına bakacaktı. Merdivenleri inerken bir yandanda çıkan siyah dumanlar kafasını bulandırmıştı. Kıyafetinden bir parça kopartıp ağzını kapattı. En alt kata indiğinde zindan muhafızlarının olayı farkedip ateşi söndürdüklerini gördü. Cesetler dolu odanın yanmış kapısından içeri girdi. Eline bir mum aldı ve etrafı dolanmaya başladı. Çoğu cesedin yüzleri hala belli oluyordu. Birden gördüğü bir yüzle dehşete kapıldı. Neye uğradığını şaşırmıştı. Noah'ın süt annesi bir bacağı kopmuş ve vücunun yarısı yanmış vaziyette orada yatıyordu.
Yunanistanı yağmalamışlardı. Öfkeyle muhafızlara kükredi
"Bütün cesetleri dışarı sırt üstü yatırın."
Amacı aralarından Noahı bulmaktı. İçten içe orada olmaması için dua ediyordu. Göğsünün sıkışmasına aldırmadan çatık kaşları ve duvar gibi çehresiyle yukarı yöneldi. Mutfağa doğru giderken Bryanna ile karşılaşmıştı. Rasmus'un gizli aşkı. İçindeki durgunluk yaşlı adamın ruhunu gençleştiriyordu. Bryanna ona endişeli gözlerle baktı
"Hayrola? Neyin var?"
Bryanna'nın başının ellerinin arasına aldı ve alnına öpücük kondurdu. Kadın biri görecek diye telaşla etrafa bakınıyordu ve neyseki ortalıkta kimsecikler yoktu
"Krala haber verin, birisi ondan habersiz suikast düzenlemiş ve aşağısı ceset dolu. Hizmetlileri koruma altına alsınlar. Sende kendine dikkat et." dedi Rasmus. Hizmetlileri koruyun demekteki amacı kendi kızını korumaktı fakat bu şekilde söyleyemezdi.
Bryanna başıyla onaylayıp eteklerini tutarak hızla kralın çalışma odasına koşuşturmaya başladı. Kadıncağız korkudan ayakları birbirine dolanmış ne yapacağını bilemez haldeydi. Çalışma odasına gelince kapıyı tıklattı ve
"Gir" sesini duymasıyla içeri dalması bir oldu. Sevgilisinin ona anlattıklarını aynen aktardı. Kral telaşla elinde ne varsa bırakıp koşmaya başladı. Bryanna'da durumu Anna'ya söylemek için odaya gitti ancak kızı bulamamıştı. Yaramaz kızcağız kim bilir nerelere kayıp olmuştu. Gözleri doldu kadının. Kendi kızı aklına gelmişti. Hala hayatta olsaydı aynı yaşta olacaklardı. Zavallı Annayı hizmetli olarak almışlardı fakat kız oyun peşindeydi. Üstü başı tozlu mutfağa girişi geldi aklına. Kızamıyordu da. Ne desin? Daha çocuktu.
Hizmetlilerin ve tüm sarayın dikkatli olması için duyuru yapıldıktan sonra Bryannanın aklı Anna da kalmıştı. Endişesi gitgide artıyordu. Tüm sarayı aradı ve muhafızlardan birisinede ormanı arattı ancak yoktu. Bir türlü bulamamıştı kızı. Biraz korkarak büyük bir endişeyle kralın yanına gitti. Sıra sıra dizilmiş cesetleri görünce kusmamak için kendini sıktı. Kralın yanına varmasıyla bir solukta konuşması bir olmuştu
"Tüm saray bilgilendirdi kralım ancak Anna'yı bulamıyoruz. Ormanıda arattık fakat yok."dedi ve reverans yapmadığını hatırlayarak bir reveransta bulundu. Kralın alnında belirmiş damarlara baktı Bryanna. Ardından kralın yanında duran aşığına ve dehşetle bakan gözlerine.
Rasmus, Bryannadan duyduğu sözlerle deliye sönmüştü. Noah'ın cesetlerin arasında olmaması içini rahatlamadan kızı hakkında duyduğu sözler kalbini bir ok gibi yakıp geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Av Tanrıçası
Фэнтези"Korkuyor musun?" Diye fısıldadı ufak kız. Acımasız askerden bir kahkaha patladı. Küçük görmek! Bu genç kız için her zaman yapılan hata buydu işte. Yunan topraklarından babasını kurtarmaya İngiltereye gelen Artemis tanrıçalara taş çıkartacak güzelli...