07

842 100 97
                                    

Sadece yarısı dolu olan kafede göz gezdirdim. Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdiğimde saate bakma gereksinimi hissetmiştim. Sol elimi kaldırıp saate baktığımda çoktan beşe yaklaştığını görmüştüm.

Dakikalar geçtiğinde kalbim her seferinde daha hızlı atıyordu. Oldukça gergin hissediyordum. Zili çaldığında derin bir nefes vererek telefonumu arka cebimden çıkarttım. Ekranda yazan ismi görünce bir saniye bile düşünmeden açmıştım.

"Hey, nabers-"

Ne söyleyeceğini umursamadan lafa atıldım. "Sooyoung, çok gerginim."

"Bir dakika konuşmama izin verseydin. Her neyse, neden gerginsin?"

"Bilmiyorum, gerginim. Bir arkadaşımla buluşacağım ve gergin hissediyorum. Sadece bu."

Anladığını belirten mırıltılar çıkarttı. "Pekala, sus ve soruma cevap ver. Bu arkadaş kim?"

"Bir arkadaş işte. Çokta önemli birisi değil." Söylemeye pek niyetli değildim, çünkü Sooyoung beni soru yağmuruna tutacaktı.

"Bana kim olduğunu söylemezsen sana yardımcı olam-"

Kafetaryanın kapısından Jaehyun'un girdiğini gördüğüm gibi telefonu suratına kapatmıştım. Ayağa kalkarak çantamı omzuma astım ve aynı anda bende ona doğru ilerlemeye başladım.

"Selam, çok beklettim mi?"

Kafamı hayır anlamında salladım. "Hayır çok değil, belki... Bir saat?" dedim dalga geçercesine.

Dalga geçtiğimi anlamış olacak ki hafif bir kahkaha atmıştı.

Otobüs durağına doğru yürümeye başladığımızda ilk konuşan o olmuştu. "Günlerin nasıl geçiyor, sıkıcı mı?"

"Sıkıcı sayılmaz. Arkadaşlarım sayesinde oldukça eğleniyorum, ama bazı günler gerçekten can sıkıcı. Sende durumlar nasıl?"

Dudaklarını birbirine bastırdı ve havaya baktı. "Aynı işte, bomboş bir hayat."

"Değil mi? Aslında çok boş geliyor hayat."

"Aynen öyle, arkadaşların ve ailen sayesinde dolu oluyor bu hayat. Aslında biz tek başımıza pekte bir anlam ifade etmiyoruz, bizi tamamlayan insanlar olmadıkça."

"Katılıyorum, gerçekten haklıydı sözlerin."

Gülümseyerek arkasındaki direğe yaşlandı. Her durumda gülümsüyor olması gerçekten etkileyiciydi. Benim gibi somurtkan biri onun yanında fazla sırıtıyor olmalıydı.

Beklediğimiz otobüs geldiğinde önceliği bana verdi ve geçmemi bekledi. Kartımı okuttuktan sonra arkalardaki ikili koltuklardan birinin cam kenarı kısmına yerleştim. O da yanıma oturduğunda otobüs çoktan hareket etmeye başlamıştı.

İneceğimiz durak geldiğimizde benden önce kalktı ve demire tutunarak benim geçmemi bekledi. Ben geçtikten sonra ise arkamdan gelmişti.

Otobüsten indiğimizde tepede duran güneş yüzünden elimi yüzüme siper ettim.

"Güneşi sevmiyorsun değil mi?"

"Evet öyle, gerçekten nefret ediyorum. Sen?"

Ellerini iki yana açtı ve dudaklarını 'bilmem' anlamında büzdü. "Bilmem, sence seviyor muyum?"

Onun bu sevimli haline gülüp başımı salladım. "Seviyor gibisin. Sen her şeyi seviyorsun."

"Çok neşeliyim, öyle derler."

camera | jaerosé ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin