6-"0 Km Araba"

272 7 3
                                    

Dünya uçsuz bucaksız bir dolaptı. Bizlerse onun sayısız çekmecesinden biri... Bu çekmeceler arasında unutulup gitmeden yaşamayı diliyorduk. O çekmecelerde tozlansak da küflensek de sabredip birilerinin o çekmeceyi açmasını bekliyorduk.

Lavin'in çekmecesi aralanmıştı. O, bu karanlıkta yitip gitmeyi bekliyorken içeri Barlas'ın kokusu sızmıştı. Dudaklarına cennetten bir parmak bal çalınmıştı. Kalbi içinde bulunduğu göğüs kafesini kırmak istercesine çarpıyor, bacakları titriyordu. Düş ile gerçek birbirine karışmış kafasını bulandırıyordu. Vicdanı ve gururu da kendini hatırlatmak isteyerek heyecanla çarpan kalbini sıktı.

Evet bu adama aşıktı ama hayatta hiçbir zaman ikinci kadın rolünü üstlenemezdi. Zira planları çok daha farklıydı. Aniden gelen güçle Barlas'ı itti. Az önce büyük bir savaştan çıkmışcasına sızlayan dudakları titrerken odanın köşesine fırlattığı ayakkabılarını alarak hışımla odadan çıktı. Ona bakmamaya özen göstermişti.  Bir yanı acaba biraz fazla mı abarttım diye düşünürken diğer yanıysa onu tamamen haklı görüyor, bir gönül eğlencesi olmayı reddettiği için alkışlıyordu.

Barlas gözlerini hızlıca kırpıştırırken Lavin'in gidişini anlamlandırmaya çalıştı. Bu kadın onda akıl mı bırakmıştı? Dili dudaklarını talan ederken onun tadını aldı. Az önce bir öpücüğüyle bile onu hayal dünyasına götüren kadının tadını.

Bu kadar kolay etkilenmemeliydi ama kendine engel olamamıştı. Günlerdir soluduğu kokusu, delice öpmek istediği dudakları... İstekle kıvranan vücudu hala fazlasını istiyordu. Lavin'den böyle bir tepki beklememişti elbet ama haklılığının da farkındaydı. Yeşil gözlerinde kızgınlıkla yanan ateşi görünce neredeyse onu duvara yaslayıp, nefes almadan öpecekti. Gerçi öpmek, şu an ona yapmak istediklerinin yanında masum kalırdı. Belki ona hak vermeliydi ama bencilce hislerle onu yanında istiyordu. Busem'i düşündü. Bir zamanlar ona da böyle hissetmiş miydi? Sanırım. Şimdiyse o günleri hatırlayamıyordu bile. Sürekli düğünü konuşuyorlardı. Çiçekler hangi renk olmalı, şarkılar nasıl olmalı, konuklar nasıl oturmalı... Barlas ona evlilik konusunda kesin hiçbir şey söylememişti ancak Busem o kadar heyecanlıydı ki onun kalbini kırmayı göze alamamıştı. Henüz tarihi bile belli olmamış bir evlilik için oradan oraya koşturuyordu.

İlk tanıştıkları zamanı düşündü. Aslında sadece bir anlaşma elde etmek için Bayraktarlar'a yaklaşmıştı. Bu yakınlığın en kısa yolu ise biricik kızları Busem ile yaşayacağı birliktelikti. İstediğini elde edince onu bırakmıştı elbet. Planı da buydu ya. Sonra tüm dengeler değişmiş Busem'i yalnızca bir anlaşma olarak görmediğini fark etmişti. Bin bir eziyetle onu yeniden kazanmıştı. Sonrasıysa... Tam bir felaketti. Her şey hızlıca gelişmiş, bir anda kendini düğün hazırlıkları içinde bulmuştu.

Lavin'in ardından açık kalan kapıya boş gözlerle baktı. Gömleğinin yakasını düzelttikten sonra sakin adımlarla odadan çıktı. Arkasından koşup gidecek değildi ya.

Gerçi bilmediği bir şey vardı. Arkasından koşup gideceği çok zaman olacaktı.

Lavin odadan çıkar çıkmaz derin soluklar aldı. Çalan telefonunu hızlı bir şekilde açtı.

"Efendim Karen?" Telefonu kulağıyla omzu arasında sıkıştırıp merdivenlere oturdu. Ayakkabılarını ayağına geçirmeye çalışıyordu.

"Bebe nasılsın?"
Derin bir soluk aldı.

"İyiyim biraz yorgunum sadece. Sen napıyorsun ?"

Karen nasıl söyleyeceğini bilmeden yutkundu. En iyisi bir anda söylemekti.

"Ne yapayım bende Barlas'ın evlenme teklifi yapacağı organizasyonu ayarlamaya çalışıyorum."

Lavin ayakkabı giyme işini bitirip ayağa fırladı.
Az önce, daha  az önce kendisini öpmeye yeltenen adam -hatta öpen adam- bugün sevgilisine evlenme teklifi mi edecekti?
Nasıl bir tuzaktı bu kendisine kurulan?

İPTİLA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin