12.01.2015

3K 202 44
                                    

Zaynie'ye kendi çapımda doğum günü hediyesi olarak değişik bir melake bahşediyorum. Tepe tepe kullansın, tabii bulabilirse ;)

✹Hikaye Zayn ağzından anlatılmaktadır.

Başım ağrıyordu. Sanki beynime binlerce iğne saplıyorlar ve çıkartıp tekrardan saplıyorlardı. Bugün kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Aslında şu son iki aydır kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Yaptığım hiçbir şeyden zevk alamıyordum. Seksten bile.

Herkese fazlasıyla mesafeli davranıyordum. Aileme ve kardeşim gibi gördüğüm can dostlarıma bile… Benimle konuşmayı teklif eden her bir insanı geri çeviriyordum. Konuşmaya ihtiyacım yokmuş gibi davranıyordum ve çoğunlukla insanların kalbini kırıyordum. Böyle olmasını istemiyordum aslında. Sadece benden uzak durmalarının tek yolu buydu. Kalplerini kırmak… Fakat arkadaşlarım o kadar yüzsüzlerdi ki, ne yapsam yapayım benden uzak durmayı reddediyorlardı. Hatta çoğunlukla nefes almama bile izin vermiyorlardı. Kimse nefes almama izin vermiyordu. Ailem, arkadaşlarım, sevgilim… Kimse.

Başıma yüklenen bunca sorumluluğun üstüne bir de sevgilim ekleniyordu. Onu yemeğe çıkartmam, aramam, nasıl olduğunu sormam gibi bir sürü klişe sevgili sorumluluğunu yerine getirmem gerekiyordu. Onu sevmem, ona sarılmam, ona iltifat etmem, onunla sevişmem gerekiyordu. Ve bunlar bana başlarda ne kadar güzel gelse de, onunla geçirdiğimiz birkaç yıldan sonra, bunun cidden sıkıcı bir noktaya doğru ilerlediğini fark ediyordum. Çoğunlukla ilişkimize “sahte” damgası yapıştırılsa da biz; gerçektik. En azından iki ay öncesine kadar…

Perrie beni cidden çok sıkıyordu. Günün yirmi dört saatini beni arayarak geçiriyordu. Aramadığı günler de çok nadir oluyordu. Bana ilgi gösteriyordu, aynı şehirlerde olduğumuzda mutlaka beni ziyaret ediyordu, bana hediyeler alıyordu, beni seviyordu. Ama ben, cidden onun bu ilgisinden bazen çok sıkılıyordum. Üstelik gereksiz kıskançlıklar yapıyor, bağırıp çağırıyor, sonra beni öperek gönlümü almaya çalışıyordu. Cidden çok değişik bir kadındı. Ve ben ondan iki aydır cidden çok sıkılmıştım. Sanki benden başka biriyle olsa, o da ben de daha mutlu olurmuşuz gibi geliyordu. Sanki biz ayrı dünyaların insanlarıydık ve ayrılmamız gerekiyordu.

Ama işin içinde bir yüzük vardı.

Ondan ayrılamazdım. Bunun için biraz geç kalmıştım. Bir anda sorumluluklarımdan sıyrılamazdım. Perrie benim sorumluluğumdu. Onu öylece fırlatıp atamazdım. Peki neden içimdeki ses öne çıkıp “Yapabilirsin,” diye haykırıyordu?

  Cebimden sigara paketimi çıkardım ve açıp içinden bir sigara dalını çekip çıkardım. Kutuyu kapayıp özenle cebime geri koydum. Hayatta en nefret ettiğim şey sigaramın kırılmasıydı ve bunun olmaması için elimden geleni yapıyordum.

Diğer cebimden çakmağımı buldum ve sigarayı dudaklarımın arasına alıp yaktım. Çakmakla işim bitince masanın üzerine bıraktım. Sigarayı içime çektim ve dalını dudaklarımın arasından çekip dumanı üfledim. Ardından birkaç saniye gözlerim kapalı bekledim. İçime çektiğim duman, içindeki kötülüklere rağmen daha iyi hissetmeme sebep oluyordu. Sorunlarımdan kısa bir süreliğine sıyrılmamı sağlıyordu.

“Hey,” dedi ince, hoş bir kız sesi. “Burada sigara içemezsiniz bayım.”

Gözlerimi açtım ve sesin kaynağına döndüm. Karşımda, kahverengi saçlı, güzel yüzlü bir kız duruyordu. Yeşil gözleri alev saçarcasına parlıyordu.

Ona aldırmadan sigarayı tekrar dudaklarımın arasına alıp içime çektim ve sigara dudaklarımdan ayrılınca dumanı havaya üfledim.

Şimdi daha fazla sinirlenmişti. Eliyle kapıyı işaret etti. “Ya o sigarayı söndürürsün, ya da defolup gidersin.”

GoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin