|2|

369 66 72
                                    

'Bir melekle şeytanın herhangi bir ilişkiye girmesi yasaktır. Giren meleklerse buna uygun cezalandırılacaktır...'

...

Yavaşça gözlerini araladı. Esen rüzgar ve gözüne çarpan ışıkla nerede olduğunu anlamaya çalışırken eli kafasındaki ağrıyan bölgeye yöneldi. Yavaşça kafasında dolaştırdı parmaklarını. Bir bandaj vardı ağrıyan bölgesinin tam üzerinde. Kafasını sardığını hatırlamıyordu, nerede olduğunu da. Derin bir nefes aldı ve ağrıyan başını tutarak uzandığı yerden doğruldu. Etrafına bakındığındaysa gözleri fal taşı gibi açıldı. Dışarıdaydı... Hızla bakınmayı sürdürdü. Her taraf yemyeşil çimenlerle kaplıydı. Ve yerler çiçek doluydu. Bir yandan duyduğu kuş sesleri ile etrafına bakınmayı sürdürdü. Yanında biri oturuyordu.

Bir melek... 

Melez hiç melek görmediğinden yanında oturanın onu görmemesinden faydalanarak inceledi. Yerdeki çimenler kadar yeşil ve kabarık saçları, etrafa huzur ve mutlulukla bakan yemyeşil gözleri, üstünde tüm bedenini güzelce saran ipek kumaştan beyaz ve üstüne gümüş renkle işlenmiş melek şekilleri olan kimonosu, narin ince ve küçük ellerinde ustalıkla yaptığı yerde bulunan renk renk çiçeklerden olan tacı ve melezin nefesini kesecek yaşına göre büyük, parlak beyaz kanatları vardı. Todoroki'nin bu güzellik karşısında nefesi tutulmuştu. Karşısındaki kişiye olabilecek her renk o kadar yakışmıştı ki, onun renklerini görmek uğruna asla geri dönmemek istedi. 

O sırada melek uyandığını fark etmiş ve büyük gülüşünü sunmuştu ona. Onun bir şeytan olduğunu bilmesine rağmen neden ona böyle gülümsediğini düşündü. Kendi köyünde bile kimse ona böyle gülümsememişti. Derin bir nefes alarak baktı minik çilli suratına. Oysa meleze doğru yanaşmıştı korkmadan. "Şu an daha iyi misin?" Diye mırıldandı. Melez ne demeye çalıştığını anlamamışça izlemeyi sürdürdü.

"Başını bir yere çarpmışsın. Seni bulduğumda kafan kanıyordu." Melez kafasındaki bandajı hatırlayınca onun yaptığını düşünerek kafasını eğdi sevinçle.

"Teşekkür ederim." Diye mırıldandı ellerini ovuştururken. Ardından kafasını tekrar kaldırdığında meleğin ona baktığını gördü. Elinde kafasında olan çiçekten taçtan bir tane daha vardı. Son çiçeği de taktıktan sonra yavaşça ayağı kalktı. Ardından arkasına yapışan çimenleri silkeleyerek meleze gülümseyerek elindeki tacı yavaş ve narin bir hamleyle kafasına koydu. Melez birkaç saniye bir kafasındaki taca birde meleğin minik ellerine baktı. 

"Uyanmanı beklerken senin için yaptım."

"Ah şey... Teşekkür ederim."

"Her şey için teşekkür etmene gerek yok. Mutlu olman için yaptım." Şimdiye kadar kimse onun iyiliğini istememişken o çocuk onu mutlu etmek için uğraşmıştı. Yüzü kızardı hafifçe. Ama sonuç olarak bir şeytandı o. Yarı melek olmasına rağmen şeytanların arasında büyümüştü yıllarca. Ancak o melek ona şeytan olduğunu bildiği halde yardım etmişti. Ne küçümseyen ne de onu aşağılayan bir bakış vardı gözlerinde. Fazlasıyla güzeldi o bakışlar. Eğer her melek böyleyse burası çok güzel bir yer olmalı diye geçirdi içinden. Keşke burada yaşıyor olsaydı...

'Hey hava kararıyor. Şelalenin başına kadar eşlik etmemi ister misin?"

"Senin için sorun olmayacaksa neden olmasın..." Bunu duyan melek gülümsedi ve yerdeki sepetini alarak melezi beklemeye başladı. Kafasını tutarak kalktı ve etrafa bakındı. Yavaşça batmaya başlamış güneş etrafa turuncumsu bir renk yayıyordu.  Melekse bu ışığın tam önünde duruyordu. Yürürlerken melez fark etmemişti ancak tüm yol boyunca izlemişti o yüzü. Saçlarını parmaklarıyla kulağının arkasına itişini, güneş ışığında parlayan uzun kirpiklerini, dünyanın en yumuşak şeyi olduğuna emin olduğu saçlarını. Tüm bu düşüncelerden onu ayıran şey artan su sesiydi. Önüne baktığında şelaleyi görmeyi planlamıyordu. Şimdi gidecekti. Ama ondan öylece ayrılmak istememişti. "Hey!" Melek bakışlarını ona çevirdiğinde cesaretini topladı ve kızaran yüzünü saklamaya çalıştı.

"Yarın, burada olacak mısın?" Bunu duyan melek birkaç saniye düşündü. Ardından hafifçe gülümsedi ve meleze sundu o güzelliği.

"Benim her günüm çoğunlukla buralarda geçer."  Bunu duyan melez rahatladı ve meleğin yüzüne baktı. Oysa gülümsemeyi sürdürürken arkasını döndü ve yürümeye başladı. "Yarın görüşmek üzere." Bunu duyan melezin yüzüne az da olsa bir gülümseme yerleşmişti. Ardından istemeyerekte olsa bir adım attı şelalenin içine doğru. Bu şelalenin bir kapı olduğuna ve bu kadar güzel bir yerle lanet olası bir yeri ayırdığına inanmak çok zordu. Buradan nefret etmişti. Ama kararını almıştı. Yarın onu görmeye gidecekti. Yarına kadar bekleyebilirdi. Ne de olsa on dört yıldır o mağarada karanlıkta, kanlar içinde renklerden uzak bir şekilde yaşamamış mıydı. Bir gün neydi ki onun için. Hızla geçerdi...

Yazacak birşey bulamıyorum bölüm sonlarına olm xd. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın seviliyorsunuz
<3.

mi promesa para ti-tododekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin