eşofman takımın, güzelmiş

16.3K 1.6K 1.1K
                                    






"Gelince beni öldürecek... Gelince beni öldürecek... Salaksın sen Jungkook!"

"Salak olduğuna katılıyorum. Ama öldürmeyeceğim, henüz.*

Stresten dolayı tırnaklarımı kemirdiğim ve kendime lanetler okuduğum anda, tuvalet kapısının girişinden duyduğum sesle irkildim. Onun sesini gerçek hayatta ilk kez bu kadar yakından duyuyordum.

"A-aa Jimin..."

Nazlı yârim, kollarını göğsünde bağlamış, sikici bakışlar atarak üzerime yürüyordu.

"Hayırdır, geleceğimi bilmene rağmen neden şaşırmış gibi davranıyorsun?"

Şaşkındım. Onun ardından kafeye girdiğim ilk andan beri şaşkındım. Bugünün böyle sonuçlanacağı hiç aklıma gelmemişti.

"Ş-şaşırmadım ki ya."

Saçmalıyordum. Aslında, ağzımdan ne çıktığıyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Ha bir de aptal aptal gülüyordum. Belki yumuşar diye.

İmkansız, diye geçirdim içimden. Bana çok kötü bakıyordu.

Yürümeyi sonunda kesmiş, tam karşımda, hatta dibimde dikilmeye başlamıştı. Özellikle boyun kısmından gelen kaliteli parfüm kokusu burnumu sızlattı. Elitlik böyle bir şeydi galiba...

"Sana üç tane soru soracağım Jungkook."

Sesi neredeyse fısıldar gibi çıkarken, üzerimde kurduğu baskı yüzünden sızlanmak istiyordum. Bunun böyle olmaması gerekiyordu ya. Benim gibi heybetli erkek adamın Jimin gibi ufacık tefecik birinin altında ezilip büzülmemesi gerekiyordu!

Eli yukarı doğru kaldırdığında tokat falan atacak diye gözlerimi kapattım ama elini omzuma koyduğunda şaşkınlıkla geri açtım.

"Ne? Duvar kirli. Hazır sen de duvarla bütün olmuşken elimi duvara koyarak kirlemek istemedim. Omzun daha iyi."

Gerçekten de sanki duvara yaslar gibi yaslamıştı elini omzuma. Aslında tam olarak omzumda değildi, göğsüm ve omzumun arasında, ama oldukça yukarıda kalacak bir şekilde duruyordu. Göğsüme koymamıştı elini ama kalp atışlarımı hissedebilirdi.

Alnına düşen açık renk saçlarını kafasıyla geriye attı ve gözleriyle bedenimi süzdü. Daha sonra da sırıttı. Üzerimde eşofman takımı vardı. Komik miydi yani bu? Tamam çoraplarım da farklı renktelerdi çünkü annem teklerini makineye atmıştı ama yine de komik değildi. En azından saçlarım yağlı değil diye şükrettim.

"Neyse. Dediğim gibi sana üç soru soracağım. Eğer hepsine doğru cevap verdiğini hissedersem gidebilirsin."

"Ya yanlışsa ama sen doğru hissedersen?"

Kaşları anlık olarak çatıldı ve yüzü tam olarak yüzümün önüne geldi. Ah, dudakları...

"Öyle bir ihtimal yok."

Kafamı sallayarak onayladım. Şu anda nasıl cüssem ondan büyük olmasına rağmen daha küçük gibi hissediyordum? Elitlik etkisi miydi bu? Yoksa başka bir şey mi?

"Tamam. Sor."

Genişçe gülümseyerek geri çekildi ama hala çok yakınımdaydı. Eli de omzumda.

"Hmm, beni tam olarak nereden tanıyorsun, gerçekten annem mi gösterdi fotoğrafımı?"

Hızla kafa salladım. Doğruydu.

"Evet. Vallahi de billahi de anan gösterdi ya. İnanmıyorsan incile el--"

"Tamam sus anladım. Peki, beni daha önce de böyle takip ettin mi?"

Ah, keşke bunu sormasaydın.

"Iıı.. şey... yani i-iki kez daha takip etmiştim. AMA CİDDEN SAPIK GİBI DEĞİLDİ YANİ GİZLİ GİZLİ ETMEDİM SADECE İZLEDİM! Cidden bak!"

Ellerim onu inandırma isteğiyle istemsizce kollarına gitmişti.

"Jungkook... sen cidden stalkermışsın. Neyse, o zaman son soruya geçiyorum."

Kafamı sallayarak sormasını bekledim. Nedense bir anda tutumu değişmiş gibi, gözleri kısılmıştı.

Tam ne olduğunu soracağım sırada, yüzü tekrardan yüzüme yaklaştı. Ama bu sefer resmen dudakları dudaklarımın önündeydi. Bayılmak üzere gibi hissediyordum.

"Beni, gerçekten seviyor musun?"

Siktir.

Bunu dudaklarıma bakarak söylemek zorunda mıydın aşk tanem ya!?

Bu sorudan sonra biraz utandığım için geri çekilmek ve soruyu geçiştirmek istedim ama öyle bakıyordu ki gözlerime, sanki asla kaçamaz gibi hissediyordum.

Söyle gitsin ya, en fazla ne yapabilir?

"S-seviyorum. Çok hem de."

Cevabımı duyduğunda göz bebeklerinde gözle görülür bir değişme oldu. Yüz kasları anlık da olsa hafifledi ve dudakları hafifçe açıldı.

Bunu beklemiyordu.

Gerçekten de ona olan sevgime hiçbir zaman inanmamıştı.

Düşüncelerim yüzünden dolan gözlerimi saklama ihtiyacı duymadım ve tam tersi, gözlerinin içine bakmaya devam ettim.

"Söyledim işte. Aldığın cevaplardan emin misin artık?"

Gözlerinin odağını kaybetmiş gibi sağa ve sola kaydığını gördüm. Elini de omzumdan çekmiş, saçlarının arasına atmıştı.

"Eminim."

Daha fazla bir şey demeden yanından geçtim ve kapıya ilerledim.

"Jungkook!"

Durmak istemiyordum ama yine de durdum.

Kısa bir sessizliğin ardından derin bir nefes verdiğini duydum.

"Eşofman takımın, güzelmiş."

***

nasıldı düz yazı bölümüüü








busan kekosuyuz biz güzelim ࿐ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin