İlkokulun son yılında öğretmenimizin teşviğiyle sınıfa küçük bir kitaplık yapmıştık. Eskiden kullanılıp sonra okulun deposuna atılan kapağı kırık bir dolabı sınıfa yerleştirip içine kendi evimizden getirdiğimiz kitapları koymuştuk. O zamanlar çok sevdiğim bir kitabım vardı. Öyle çok seviyordum ki defalarca okumuştum. Öğretmenimiz bizden evdeki kitaplarımızdan getirmemizi istediğinde ilk başta onu o tebeşir kokulu eski dolaba koymayı hiç istemedim. Ama sonra, kitabı o kadar güzel buluyordum ki, onu sınıf arkadaşlarımın da okuması gerektiğini düşündüm. Böylelikle onu getirdiğim diğer kitaplarla birlikte dolabın yeni temizlenmiş rafına yerleştirdim. Arada sırada derslerde cam kapaklı dolabın içini izler, kitabımın eflatun renkli kapağını görünce kendimi rahatlamış ve mutlu hissederdim.
Haftalar sonra bir sabah kitaplığı kontrol ettiğimde kitabımın orada olmadığını fark ettim. Muhtemelen sınıf arkadaşlarımdan biri onu okuyordur diyerek sevinmeye çalıştım ama bütün hafta boyunca kimsenin elinde görmedim. Dayanamayıp sınıftaki herkese kitabı görüp görmediklerini sordum, kimsenin haberi yoktu. Öğretmenimiz "Bir arkadaşın alıp geri getirmeyi unutmuştur, yakında bulursun," dedi ama asla geri getiren biri olmadı. Kitabımı bir daha hiç görmedim. Onu kitaplığa koyduğum için kendime öfkelendim, çok da pişman oldum. Gidip aynısından alabilirdim ama o eskisi olmazdı. Benim kitabım bir taneydi ve hep öyle kalacaktı.
O günden sonra, ne zaman çok sevip kıymet verdiğim bir şeyi gözümün önünden ayırsam, onun ellerimden kayıp gideceğinden ve bir daha asla bana geri gelmeyeceğinden korktum.
Dejun'dan ayrıldığım akşam da öyle hissettim. Gün boyu gözümün önünde olmasına, yanı başımda yürümesine öyle çabuk alışmıştım ki, evimin kapısından içeri girdiğim anda içime bir mutsuzluk yerleşti. Geriye dönüp onu yeniden görmeyi, aynı yolları tekrar tekrar yürümeyi istiyordum. Ertesi gün buluşmak için sözleşmiştik ama ya gelmezse ne yapardım?
Bütün akşamı babamın bana hesap sorması ve azarlamalarını dinlemekle geçirdiğimden, bu yersiz korkularımı düşünmeye pek fırsatım olmadı. Yine de aklımın bir köşesinde onu görememekten deli gibi korkan bir fısıltı dolanıyor, sonra Dejun'un güzel yüzünün hayali bu fısıltının önüne geçip endişelerimi bir süreliğine unutturuyordu.
Düşüncelerimin, hayallerimin ve kalp çarpıntılarımın arasında sabahı zor ettim. Güneş doğar doğmaz uyanıp yüreğimde koca bir umutla hazırlandım. Ama babam bütün umutlarımı kuvvetli bir rüzgâr gibi silip süpürdü ve tekrar firar etmemden korktuğu için benden önce uyanıp, kahvaltısını edip beni âdeta sürükleyerek dükkana götürdü. Zaten evin önüne çıktığımda Dejun'u bulamayınca koskocaman bir hayal kırıklığıyla dolup taştım.
Günün geri kalanını dükkanda çalışarak geçirdim ve babam gözünü bir an olsun üzerimden ayırmadı. Ceza olarak da bütün ağır işleri yaptırdığı için yorgun düşmüştüm ama düşünebildiğim tek şey Dejun'du. Acaba Karınca Tepesi'nde midir? Beni bekleyip gelmediğimi görünce gitmiş midir?
Sorularımla boğuşarak saatleri geçirdim. Arada bir başımı kaldırıp dükkanın penceresinden karşıdaki dondurma büfesine bakıyor, Dejun'un oraya gelip dondurma almasını diliyordum. Dejun gelmedi, ben de babamın göz hapsinden kurtulup gidemedim.
Hava kararmaya yüz tuttuğ sırada, dükkanı kapar kapamaz, neredeyse koşarak eve gittim. Akşam yemeğini hızlıca yedim. Babam sofrada durmadan "Büyüyüp akıllanacağına iyice delirdin!" diyordu, dedem ise haberlerin sesini duyamadığı için susmamız gerektiğini söylüyordu.
Bahçe kapısından çıkarken babaannemin pencereden "Arkandan atlı mı kovalıyor, ne bu acele?" diye bağırdığını işittim.
Tabanlarım acıyana, bacaklarım sızlayana kadar koştum. Dejun'un orada olmasını istemekten başka bir şey düşünemiyordum. Nihayet Karınca Tepesi'ne vardığımda, Dejun'un lokantanın karşısındaki bir ağacın altında oturduğunu, elindeki dal parçasıyla oynadığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cenazede gülenler ve yeşil atkı örenler, xiaodery
FanfictionBeni adım adım kendine yaklaştırdığı her andan, hepsinin sıcak yaz günlerinde olmasından, her nedense yazları birbirimizi daha çok görmemizden nefret ettim. Üstelik bilmelisiniz sevgili okur, ben yazdan her zaman nefret ettim. 🐝dejun+hendery 270720