Ağlamak rahatlatır mı gerçekten insanı?
Bir süredir aklımda dönüp dolaşan bir soruydu bu. Ağlamak toplum için güçsüz insanı simgelerdi ve bu algıya göre de erkekler ağlayamazdı bu yüzden. Erkekler ağlamayacak kadar güçlüydü ve ağlamak ayıptı bizim için değil mi?
Hayır, tüm bunlar doğru değil.
Çoğu kez hıçkırıklara boğulurken korkardım birisinin beni göreceği düşüncesinden. Ses çıkarmamak için ağzıma bastırdığım elim tutuşumun sertliğinden gözlerim kadar kızarırdı hep. Bilirdim ki eğer sesim çıkarsa o an olduğundan daha çok yanacaktı canım.
Şimdi öyle bir durum olmasa da alışkanlık olarak elimle bastırmaya çalışmıştım ağzımdan kaçan hıçkırıkları. Sahne arkasındaki herhangi bir odada oturduğum yerde küçülmüştüm resmen.
Tura başlayalı yaklaşık 1 hafta olmuştu ve şuan Japonya'daki konserin son günündeydik. İlk iki gün şaşırtıcı bir şekilde her şey yolunda gitmişti. Program yolunda ilerliyordu da. Ama bugün sahnede heyecandan bir şarkıyı unutmuş ve zar zor hatırlayabilmiştim.
Şansıma son şarkıydı ve hemen ardından insan topluluğunu selamlayıp ezberden bir konuşma yaparak aceleyle ayrıldım sahneden. Elim ayağıma dolaştı ve ayazda kalmış gibi titreyerek rastgele bir odaya soktum kendimi. Fena bocalamıştım.
Hata yapmayı sevmezdim ama yaptığım hatalar bir dağ gibi birikirdi ardımda her zaman. Yine yaptığım bir hatanın ağırlığının boynuma bindiğinin bilincinde ağlamamak için zayıf bir şekilde direndim. Ağlamak sorunlarımı çözemezdi.
Fakat her zaman olduğu gibi gardım düştü ve şimdi karanlığın içinde kendi gözyaşlarımın yaptığı daha fazla ağırlığın altında eziliyorum. Ne kadar süre bunu yaptım bilmiyorum. En sonunda önümü göremeyecek bir hale gelmişken kapı yavaşça aralandı ve o aralıktan koridordan vuran ışık bir çizgi halinde yere vurdu.
"Hyung? Burada mısın?"
Yüzümü silmeye bile yeltenmedim o kafasını içeriye uzatırken. Yeni boyamış siyah saçlarını gelişi güzel küçük bir topuzla tutturmuştu kafasına. Yüzünde cidden merak dolu olduğunu belli eden bir ifade vardı.
"Hyung.."
Endişeli bir şekilde mırıldandıktan sonra küçük adımlarla yanıma geldi. Sessizce yanıma oturup bir peçete uzattı bana. Konuşmadım, konuşmadı ve oturduk öylece. Başkası olsa bir çekince duyardım belki ama o kişi Jungkook olduğunda zaten bir kere daha şahit olduğu için aldırmadım buna.
Hastanede ona yaptığım teklifin ardından 2 gün sonra yanıma gelip kabul ettiğini söylemişti. Dediğine göre Yugyeom yani Hoseok'un diğer öğrencisi böyle bir teklifi neredeyse reddeceği için onun boğazına yapışmış.
Öte yandan Namjoon hyunga ve diğerlerine yaptığım şeyi anlattığımda başta itiraz edecek gibi olmuşlardı ama durumu tam olarak açtığımda Hoseok benden önce davranmıştı ve zorla kabul ettirmişti. Zaten ondan sonrası da çorap söküğü gibi gelmişti. Altın üçlü, ben ve Hoseok devamlı olarak sıkı bir provaya girmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Idol [Durduruldu]
FanfictionKim Taehyung ikizinin yerine geçmek zorunda kalan sahte bir idoldü..