Dizüstü bilgisayar rafların arasında anlamsız bir görüntü oluştururken yanından geçti, eline bir kitap aldı ve okumak için hazır olduğunu hissederek gülümsedi. Yeşil koltuk takımının tekli olanını gözüne çoktan kestirmişti. Dizlerini kendisine çekip ayaklarını, insanı rahatsız etmeyecek şekilde örülüp dikilmiş bebek battaniyesiyle sardı. ''Aptal Olmak'' adlı kitabın kapağını araladıktan sonra burnunu sayfalarda gezdirip kağıt kokusunu ciğerlerine çekti. Kitap okumak hayatında en çok sevdiği hobilerden birisiydi.
Merdivenlerden sesler geliyordu ve buna hiç aldırmadan kitabın ilk yazılarını okumaya başladı.
''Her insan, suretini canlandırabildiği bir sevgili ister. Her insan, karşılığı alınmamış ve asla ödenemeyecek bir üstünlük ister. İnsan en çok da burada yanılır; tezatlık belirten durumlar, arasındaki potansiyel fark edilinceye dek tezattır.
İçki ve kumar, seks ve para, güç ve acınmak, hemen hemen her aptalın elde etmek istediği meziyetlerdir. Akıl ve mantık birbirini örgütlemeliyken duygu ile aptallığı harmanlayan çoğu mühendis, benliğini kaybetmiş bir neslin sorumlusu olduklarını bilmiyorlar mıydı? Yoksa her zamanki gibi ''Onlar bizden üstün (soylu kesim) ve onlar ne yapıyorsa uymak zorundayız!'' fikrinin yazılı olduğu kamçıyla kendilerini mi kamçılıyorlardı. Mühendis; anne ve baba, teyze ya da amca, ya da bir öğretmen. İnşa etmesi uzun zaman almış bir bina. Yıkılması da kolay olmayacak bir bina. Dinamit işlemez, dev toplar geçirmez bir bina... Yalnızca dikildiği gibi; tuğla tuğla sökülmesi gereken bir bina...
Duygunun çokça belirtildiği konuşma üslubunun yerini saydam bir yapıyla korumanın ne kadar yetersiz olduğunu bilmeliydi insan... Yalnızlığı kaderine kendi elleriyle yazmasına gerek yoktu ne de olsa.
Kartlarını açık oynayanların hepsi aptal mıdır? Yoksa kaybedecek bir şeyi mi yoktur? Ya da risk mi seviyordur? Yoksa bir planı mı vardır? Siz bunları düşünene kadar kartlar yerini bulmuş oyun çoktan bitmiş olurdu. Ama ilk ihtimali göz önüne alalım; kişi aptal olsun. Kartlarını açık oynadığı halde elinizde hiç koz yok. Şimdi ikinci ihtimali göz önüne alalım; kaybedecek hiçbir şeyi yok ve sizin elinizde de hiç koz yok. Üçüncü ihtimal; risk seviyor ama sizin elinizde yine bir koz yok. Ve dördüncü ihtimal; plana sadık kalıp oyunu sürdürüyor, ama sizin elinizde kozdan eser yok... Sonuçta kaybedeceğiniz kesin bir oyun var ve bunu bile bile ihtimalleri düşünüyorsunuz. O halde siz aptal mısınız? Yoksa erişilemeyecek derecede bir deha mı? Bunun yanıtını, evrenin gizli kapaklı işlerini yapan, insanın ruhunu zaman zaman sıkıntıya sokup zaman zaman okşayan yaratıcının mı vermesi gerekiyor? İnsan, aptal ya da aptal olmayanı nasıl ayırt edebilir ki?
Aptallık kişiye göre miydi? Yoksa toplumun belirlediği bir statü müydü? Aptallık neydi? Ya da ne olmalıydı?''
Kapı sesi duymuştu, kilide anahtar yerleştiriyordu birisi. Mark olduğunu düşünerek kitabın sayfasını çevirip okumaya devam etti.
''Kartopu çok hızlı bir şekilde cama çarpmıştı...''
-Hayatım. diye seslendi. ''Hayatım orada mısın?''
-Evet Mark seni duyabiliyorum. diye gözlerini kitaptan ayırmadan yazılanları anlamaya çalışıyordu.
Merdivenlerden koşarak inen kedi Mark'ı karşılamıştı. Miyavlıyordu ve sevgi istercesine Mark'ın bacaklarına sürtünüyordu.
-Kapıyı kapatır mısın Jack. dediğinde Hannah şaşırarak kafasını çevirdi.
-Jack? Jack Brown mu?
-Evet hayatım, ta kendisi. diye gülümsedi Mark. Sonra bacağına sürtünen kedinin başını biraz okşadıktan sonra kucağına alıp koltuklardan birisinin üzerine bırakınca kedi yuvarlanıp patileriyle Mark'ın elini yakalamaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLERİYE DÖNÜŞ
Ciencia FicciónJack Brown'un yazdığı makalelere olan yoğun ilgi artarken, yapay zekanın uzlaşımcı kafası Dwayne yakın gelecekte olacaklar için yeni bir düzen oluşturma girişimindedir. Uzak Doğu'dan gelen yabancı uyruklu insanları bir araya toplayıp üzerlerinde çeş...