"kookie, ben çok üşüyorum"
"eğer üstümdekileri çıkarıp centilmen erkek olmamı bekliyorsan, çok beklersin. sana kendime aldığım hırkayı da vererek yapabileceğimin en iyisini yaptım"
"yetmedi ama! bu kadar soğuk olduğunu bilseydim 3 tane sweat 2 tane de mont isterdim"
güldü.
"ileride çok estetik bir kafe var, içi sıcak oluyor. varmak üzereyiz zaten. tabi o zamana kadar soğuktan donarak ölmezsen"
gözlerimi devirdim. seul'den metrelerce yüksekteydik, soğuk olması normaldi. ne beklemiştim ki ben?
"sen bu kadar soğuk olacağını biliyordun demi? neden ona rağmen bir tanecik hırka aldın?"
"birincisi, üstünde şuan benim hırkamla birlikte 2 tane hırka var. ikincisi, sana üşüyeceğini zaten söylemiştim. ve üçüncüsü, ben üşümüyorum."
"senin üstünde başından beri kot ceket vardı ama. hey bir saniye, sen başından beri beni buraya getirmeyi mi planlamıştın?"
kookie bana bakarak yürümeye devam etti.
"hayır. senin evine gelmeden önce de buradaydım ben. o yüzden hazırlıklıydım"
"ders çalışmıyor musun?"
"her hafta sonu neredeyse tüm günümü burada geçiririm. kitaplarımı da buraya getirir manzaraya karşı çalışırım."
"anladım"
"heh işte burası!"
kookie'nin kafasıyla işaret ettiği yere baktım. seul manzarasına karşı camdan yapılmış harika bir kafeydi.
"şirin görünüyor"
"bu daha görünen kısmı. gel benimle."
elimden tuttu ve birlikte koşarak kafeye girdik. bir yandan da gülüyorduk. çocuk gibi koşmak bana çok iyi gelmişti. içeri girdiğimizde ise ortamın sıcaklığı kapıyı açar açmaz damarlarımı canlandırmıştı. artık kan akışımı hissedebiliyordum.
"sıcacıkmış burası, artık soğuktan titremiyorum!"
"harika! lalisa'yı ölmekten kurtardık"
birbirimize bakarak sırıttık. sonra gözlerimiz aynı anda hala iç içe olan ellerimize kaydı. ellerinin sıcaklığını o an hissetmeye başlamıştım. o kadar yumuşaktı ki, ellerimi onunkinden ayırmak çok zor gelmişti. ince ve kemikli ellerinden damarları çıkıyordu ve bunun verdiği görüntü çok hoştu.
sonra gülümseyerek bir masaya oturmamı işaret etti. ona gülümseyerek karşılık verdim ve işaret ettiği masaya oturdum. köşedeki en güzel masadaydık, iki tarafımızda da muhteşem seul manzarası görünüyordu.
ben etrafı izlerken yanımıza garson geldi ve ardından bize menüyü uzattı.
"latte alalım mı?"
"latte mi? ben onu sevmem"
"tamam, sen ne istersen onu al"
zaten en başta neden 'alalım mı' demiştim ki?
kookie hafifçe güldü ve sonra garsona döndü.
"2 tane latte alalım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon cookie ᝬ liskook
Fanfic❝ geldim desem, beni içeri alır mısın? ❞ [#1 lizkook, 270221 #1 seulmin, 020321] 2020 | sud.