don't let me go.

1.6K 340 105
                                    

Jeongin hiç olmadığı kadar gergindi uzun koridorda yürürken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeongin hiç olmadığı kadar gergindi uzun koridorda yürürken. Aklına gelen türlü senaryodan hiçbiri ona umut vaat etmiyordu.

Fakat artık çıkarlarını düşünemeyecek kadar vurgundu. Gözünde ne rolün ne de -şaşırtıcı şekilde- kendinin bir değeri kalmıştı.

Aylar önce umutla geçtiği bu koridor şimdi alabildiğine ışıksız basık ve ona bulunduğu durumu hatırlatır şekildeydi.

Hiç düşünmediği kadar çok istemişti rolü Jeongin. Kendi yoluyla da elde etmişti. Ona kalırsa her zaman dürüst olmak bu dünyada yapılabilecek en büyük hataydı. Yıllarca böyle yaşamıştı. Sebebi ne kötü bir çocukluk ne de arkadaş çevresiydi. Jeongin birçoklarına göre daha zeki ve manipülatifti ve bunu kullanmaktan asla çekinmemişti şimdiye kadar.

Fakat Hyunjin'in hayatına girmesiyle her şey tepe taklak olmuş Jeongin ne attığı adımı bilmiş ne hırsını görmüş ne de gözyaşlarını tutabilmişti. Delirmişti çıldırmıştı kontrolü kaybetmişti ama Hyunjin'in evinde kaldığı gece bütün bu hayatına, yaşantısına ters şeyleri kabullenmişti. Jeongin artık hayatının dönüm noktasında olduğunun farkında olan oldukça zeki bir gençti.

Kıdemli eğitmen Bay Han'ın kapısının önünde bir iki kere soluklandı. Yüzünü kaldırıp o her zaman takındığı güçlü ifadesini yerleştirdi suratına.

Kapıyı çalıp gel komutuyla küçük sayılabilecek asistan odasına girdi.

"Jeongin." dedi bay Han gördüğü yaralı yüzle.

"Konuşmak istiyordum." dedi Jeongin selam verdikten sonra.

"Hala konuşacak kadar kendinde cesaret görmen harika." dedi Bay Han gülüp.

"Otur lütfen."

Jeongin eğitmenin kışkırtmasını göz ardı edip odadaki berjerlerden birine oturdu.

"Umarım hala rolü istediğini falan söylemeyeceksindir." dedi Bay Han eliyle masadaki kağıt destelerini düzeltip.

"Merak etmeyin o kadar ütopik değilim." dedi Jeongin gülüp.

"Konuşmak istediğim şey Hyunjin'in rolde kalıp kalamayacağı."

"Bu seni neden bu kadar ilgilendiriyor?" dedi Bay Han küçük bir gülüşle.

"Ona olan ilgimi görmeyecek kadar aptal değilsiniz." dedi Jeongin arkasına yaslanıp.

"Yaptığım hatalar yüzünden cezalandırılsın istemiyorum."

"Bu hayatta herkes kendi seçimlerinden sorumludur Yang Jeongin."

"Hyunjin'in incinmesini istemiyorum." dedi bu sefer Jeongin.

"Sahneyi de solo dansı da ondan daha çok hak eden kimse yok bu okulda."

"Hiçkimse-" dedi kısa bir nefes arası verip.

"Hiçkimse ondan rolü alamaz."

"Kendine bu kadar mı güveniyorsun?" dedi Bay Han masaya yaklaşıp.

"İstersem Hyunjin oyunun kapısından bile giremez."

"İstersem," dedi Jeongin bir sırıtışla.

"Bu okulun kapısından bile giremezsiniz."

Bay Han aldığı cevapla kaşlarını çatıp geriye yaslandı.

"Güçlü bir aileden geliyorsun diye her şeyi yapabileceğini sanıyorsun öyle değil mi?"

"Hayır." dedi Jeongin başını iki yana sallayıp.

"Aklımı kullanabildiğim için her istediğimi yapabileceğimi biliyorum."

"Neden rolünde kalmıyorsun o zaman?" dedi Bay Han alayla.

"Rol umurumda değil artık."

"Umurunda olan tek şey Hyunjin mı?"

"Öyle." dedi Jeongin hiç düşünmeden. Çünkü bundan önce öyle çok düşünmüştü ki artık aynı soruyu her seferinde düşünerek cevaplamak işkence haline gelmişti. O yüzden Yang Jeongin artık düşünmeden sevmeye karar verdi.

Bay Han bir nefes verip oturduğu yerde dikleşti.

"Hyunjin provalara gelmedi, son olanlardan sonra da çok iyi bir öğrenci profili olduğu söylenemez, fiziki olarak da güçten düştüğü her halinden belli. Tedavi alması gerekiyor."

"Yine de-" dedi genç eğitmen ellerini birleştirip.

"Sahne bütün bunların ötesinde bir yer ve onun dışında birinin rolü taşıyamayacağının da farkındayım."

"Yani?" dedi Jeongin kendini tutamayıp.

"Rol onun öyle değil mi?"

"Öyle görünüyor." dedi Bay Han gülüp.

"Teşekkürler." dedi Jeongin belirgin bir rahatlamayla.

Oturduğu yerden kalkıp bir an önce Hyunjin'in yanına gitmeye karar verdi.

"Yine de senin için vermedim bu kararı Jeongin." dedi Bay Han Jeongin kapıdan çıkarken.

"Sakura Ryu'nun oğlunu tek kalemde harcayacak değilim."

"Ne dediniz?" dedi Jeongin arkasını dönüp.

"Otoriteme karşı çıkmana gerek yoktu diyorum."

"Hayır." dedi Jeongin elini sallayıp.

"Sakura dediniz."

"Kim o?"

"Hyunjin'in annesini mi soruyorsun?"

"Ünlü piyanistlerden biriydi."  dedi bay Han ayağa kalkıp.

Fotoğraftaki kadın dedi kendi kendine Jeongin.

"Onunla ilgili ne biliyorsunuz?"

"Başarılı bir kadındı. Fakat sebebinden pek emin olamamakla birlikte sevgilisi öldükten müziği bıraktı. Hyunjin'in okul kaydında birebir ilk kez görmüştüm."

"Etkileyici bir kadındı." dedi gözlerini kısıp düşünürken.

"Hyunjin'in babası öldü mü?" dedi Jeongin şoka girerken.

"Ne? hayır. Hyunjin onun ilk eşinden. Kocasından boşandıktan sonra bir kadınla birlikteydi."

"Bekleyin, bekleyin." dedi Jeongin alnını ovalarken.

"Hyunjin'in babası sağ ölen kişi bir kadın ve Hyunjin'in annesinin sevgilisi?" dedi Jeongin emin olmak isterken.

"Öyle." dedi Bay Han kafasını sallayıp.

"Neden bunları Hyunjin'le konuşmuyorsun?"

"Yapacak işlerim var." dedi Bay Han genç olanı odadan çıkartıp.

"Bekleyin." dedi Jeongin kapının örtülmesine engel olup.

"Bunları nereden biliyorsunuz?"

"Nereden olacak haberlerden." dedi Bay Han kaşlarını kaldırıp.

Jeongin anladığını belirtircesine başını sallarken koridorun sonunda onu bekleyen uzun boylu çocukla göz göze geldi.

Hyunjin ona el sallarken Jeongin gözlerini kapatıp bir iki saniye bekledi.

Neden bilmiyordu ama büyük bir trajedinin ilk perdesini izlemiş gibiydi. Ve final sahnesinde göreceği şeyler bu ön gösterimden çok daha fazlasıydı.

******Jeongin'in ailesinin bir numarası yok arkadaşlar normal bir aile Ankara'da dayım varcılardan yani jfjdddkkdkzkz

Daha önce ailesinden bahsetmememin sebebi çok da bir öneminin olmaması adam da zaten dalga geçer gibi diyor yani, blöfleşiyorlar kısaca. Belki kafası takılan olmuştur diye demek istedim.

Careless Whisper. hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin