easy listening pt. 2

314 61 19
                                    

///

Donghyuck uzun binanın tamamına bakabilmek için kafasını geriye attı. Basit görünümlü, sade ve ne çok eski ne de çok yeni bir binaydı. Büyük kapısının yukarısında, üstünde "Toronto Radyo Binası" yazan kocaman bir levha vardı. Uzun yapıyı diğerlerinden ayıran tek şey çatısının üzerindeki uydular topluluğuydu.

Dizlerinin bağı çözülmek üzere olan genç, daha fazla bekleyemedi ve içeri girdi. Kalın paltosuyla, şapkasıyla ve atkısıyla tıpkı bir kayakçıya benziyor olmalıydı. Bir süre sağa sola bakınıp ne yapması gerektiğini düşündü. Her geçen saniye daha da panikliyordu. Göğsünden tüm bedenine yayılan ateş onu terletirken dayanamayıp paltosunun düğmelerini açtı ve soluklandı.

"Siz Bay Lee misiniz?"

Aniden yanında beliren uzun beden ile irkilerek nefesini tuttu. Bu telefonda konuştuğu Johnny isimli adam olmalıydı. Eğer başka bir Johnny daha yoksa, aynı zamanda Mark'ın da yayıncı bir arkadaşıydı. Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.

"Evet, benim."

"Hoşgeldiniz, ben telefondan sizinle iletişime geçen kişiyim. Johnny Seo."

Donghyuck kendisine uzatılan eli sıktı ve gergince tebessüm etti. Onun halini fark eden Johnny, duvardaki saate bakarak bir süre düşündü.

"Mark'ın gelmesine henüz var. Dilerseniz birer bardak kahve içebiliriz, sizi biraz yatıştıracaktır. Hem sohbet etmiş oluruz."

"Tabii, olur."

İkili beraber binadaki kafeterya tarzı mekana gelip porselen kupalarda kahvelerini yudumlarken hafif hafif başlayan sohbet gittikçe derinleşiyordu. Çizgi romanlar, şarkılar, filmler derken Donghyuck'un gülümsemeleri kahkahalara dönüyor, saatin akrep ve yelkovanı birbirini kovalıyordu. Şapkasını, atkısını ve paltosunu çıkarmış, sıcak kahve ile hem dışı hem içi ısınmıştı. Hala Mark ile tanışacağı için yüreği kıpır kıpırdı. Üstelik Mark'ın Johnny ile yakın arkadaş olma sebebini şimdi çok iyi anlıyordu. Johnny son derece mükemmel birine benziyordu.

"Siz de mi radyo yayını yapıyorsunuz?" Donghyuck konuyu radyo yayınlarına başarıyla çevirdi.

"Evet, her pazartesi kendi çapımda bir eğlence yayını yapıyorum. Bu dünyanın insanlarının biraz gülmeye ihtiyacı var. Ayrıca, bana artık 'siz' diye hitap etmene gerek yok."

"Nasıl istersen, Johnny."

Johnny içten bir şekilde gülümsedi.

"Sen?"

"Anlamadım?"

"Sen de kendi radyo yayınını yapmak ister miydin? Yapacak olsan konu ne olurdu?"

"Hiç düşünmedim aslında ama büyük ihtimalle bir müzik radyosu olurdu. Yeni şarkılar keşfetmeyi sevdiğimden, ben de insanları yeni şarkılar ile tanıştırmak isterdim. Belki onlara her yayın başlangıcı birkaç dize şiir okurdum. Çalıştığım yer, yeni şiirler öğrenmeye çok müsait."

"Kulağa güzel bir fikir gibi geliyor." dedi bir ses. Ama bunu söyleyen kişi Johnny değildi. Donghyuck tanıdık ses ile oturduğu yere çivilendiğini hissetti. Karşısındaki Johnny'nin bakışları, arkasında bir yerlerdeydi. Gelmişti.

Donghyuck'un kalbi göğsünü döverken arka taraflardaki kişi, masanın başına gelerek kendini gösterdi. Yüzünde küçük bir gülümseme ve ince çerçeveli gözlükler vardı. Donghyuck'un gözleri kamaşıyor, aldığı nefesler yetersiz kalıyor, başı dönüyordu.

"Toronto'ya hoşgeldin." dedi başında dikilen kişi ve elini kaskatı kesilmiş oturan gence uzattı. "Ben Mark. Mark Lee."

\\\

adult contemporary, markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin