please don't

316 58 5
                                    

///

"Bugün sen kapatsan olur mu? Erken çıkmam gerek, aile yemeğine yetişmeliyim."

Renjun'in ricasıyla Donghyuck, paspasladığı zeminden kafasını kaldırdı. Altında bol, yüksek bel bir kot pantolon ve içine soktuğu yarım kollu tişörtü vardı. O da en az Renjun kadar yorgundu. Sabahtan beri raflardaki kitapları düzenlediği yetmezmiş gibi herkes gittikten sonra yerleri siliyor ve masaları, sandalyeleri hizaya sokuyordu. Ama bu seferlik Renjun olmadan yapsa sorun olmazdı. Neticede ikisi yakın arkadaştı.

"Elbette, lafı bile olmaz. İyi eğlenceler."

"Çok teşekkürler Hyuck. Yarın telafi edeceğime söz veriyorum."

Aslında yarın pazar günüydü ve tatildi ama Donghyuck bunu sorun etmedi. Usulca paspaslamaya devam ederken Renjun'in çıkarken arkasından kapattığı kapının sesiyle beyninde bir ampul yanmıştı.

Bugün cumartesiydi. Mark'ın yayınının başlamasına ise tam tamına iki saat kalmıştı.

Donghyuck'un omuzları farkındalıkla ve hayal kırıklığıyla çöktü. Nasıl unuturdu? Gerçi, hatırlıyor olsa bile Renjun'e ne diyecekti ki?

LoneLee Fm'i keşfedeli bir aydan fazla oluyordu. Her bir yayında onun sesine daha çok aşina olan ve yayının sıkı bir takipçisi haline gelen Donghyuck, zaman zaman cumartesilere olan heyecanının ve sabırsızlığının arttığını keşfetmişti. Her hafta başka şarkılar öğreniyor ve her birine hayran kalıyordu. Mark denilen adam her kimse ve kaç yaşındaysa kesinlikle iyi bir müzik zevkine sahipti.

Bu zamana dek hiçbir yayını kaçırmayan genç, şimdi yetişememekten korkuyordu. Bu korkunun sebebi yeni şarkılar keşfedemeyeceği için miydi yoksa duymaya her şeyden çok alıştığı sesi duyamayacağı için miydi bilmiyordu. Ama şüphesiz ki canı yanmıştı. Tüm bedeninde dolaşan telaş eşliğinde işini tamamlamaya çalışırken panikleyip masalara çarpıyor, dengesini kaybediyor, silip silmediği yerleri unutuyordu.

Saat dokuz buçuğa gelirken işi nihayet bitti ve kütüphaneyi kapattı. Boş yollarda yalnızca ay ışığı eşliğinde koşarken yaz gecesinin ılıklığıyla terlemişti. Şakaklarından çenesine inen ter damlalarını silmeye tenezzül etmeden, spor ayakkabılarını zemine vura vura koştu, koştu ve koştu. Tek tük insanların garip bakışlarına aldırış etmeden, durmadan koştu.

Fakat başaramamıştı.

Baştan aşağı sırılsıklam olmuş halde, nefes nefese evine gelip komodin üzerindeki radyosunu açtığında, 88.12 frekansında bomboş bir cızırtı vardı.

\\\



adult contemporary, markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin