Rüzgar 💨

28 10 3
                                    


"Islattığın dudaklar, bayadır aklıma takıldı
Öyle durdum düşündüm siyahtan karaydı. Hasta mıydım anlamadım neyim ben?...


(Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın, sizler benim için değerlisiniz ♥️)





Bana verdiği pijamalar o kadar büyüktü ki bana, içinde küçücük bir çocuk misali görünüyordum. Bedenim küçüktü evet ama bunların içinde iyice küçülmüştüm. "Giyindim!"diye seslendim ona. Sonra kapının sakin bir şekilde açılışını izledim. İçeriye üstünü değişmiş ve dağınık saçlarını elleriyle karıştıran o asilin gözlerine baktım. Gözleri bir insanı kolayca altedebilirdi. Çok etkileyici biriydi. Bu yüzden o kadar kayboldum ya. Bir diğer elinde gördüğüm ilk yardım çantasıyla bana doğru yaklaşıyordu.

Ayak uçlarımdan başlayıp yüz hatlarıma kadar inceledi beni. Sanırım üzerimde ki pijamalarını bana çok yakıştı diye kıskanmıştı. Ya da çok komik durmuştu ki; tebessüm edercesine yüz ifadesi değişti. Beni de sevindirici bir hal almıştı. Gülüşünü görmek değişik gelmişti. Fazlasıyla. "İstersen senin olabilir."dediğine anlam veremeyerek baktığımda, "istersen pijamalarım senin olabilir" demişti.
Şaka mıydı bu? Benimle alay ediyordu sanırım. Hatta resmen alay ediyordu. Bu kadar ukala mıydı? Bu kadar gıcık mıydı? Bu kadar... Bu... Bu kadar hoşuma gitmemeliydin asil çocuk!

Koltuğa oturup beni de davet edercesine elini koltuğa vurdu iki kere. Bende yanına oturdum ama oturunca dizlerimin sızlaması beni hafif bir inlemeye mecbur kılmıştı. Gözlerim dolarken elini çene altıma atarak yüzümü yüzüne kaldırdı. "Hişşt... Çok mühim değil aslında bir kaç gün dinlenirsen iyileşir dizlerin." O kadar güzel demişti ki sözlerini, anında mest oldum. Başımı hafifçe iki kere onaylar biçimde salladım.

Yere diz çöktü, pijamaların paçalarından tutarak yukarı doğru ittirdi. ilk yardım çantasını açtı, içinden oksijenli su ve hidrofil pamuk aldı; pamuğa bir kaç damla döktükten sonra yüzüme baktı, gözlerine baktım. Sanki bana güven der gibi bakıyordu gözleri. Canım acısa bile yanımda varlığını bilmem yetecekmiş gibi bakıyordum bende. Dizlerime pamuğu değdirdiğinde, canım o kadar yanmıştı ki, ah çektim. "Özür dilerim, başka türlü enfeksiyon kapabilir"demesiyle başımı onaylayarak salladım. Tekrar pamuğu vurunca dişlerimi sıktım. Ama bu sefer asil çocuk dizlerime üfledi. Evet dizlerime üfleyerek pansuman yapıyordu.

Ona dalıp gitmiştim gerçekten. Acımı dindiren pansuman mıydı, yoksa onun nefesi mi, gerçekten bilmiyordum. Dizlerimi sargı beziyle sardıktan sonra yara bantlarını yapıştırdı. Kendimi artık bitkin hissediyordum. Dizlerim de hafif bir sızlama kalmıştı geriye. Geçmesini diliyordum içimden hemen. "Bitti pansumanın, şimdi biraz dinlen."demesiyle "Teşekkür ederim"diyebildim, aklıma anneannem geldi. Şimdi beni ne kadar çok merak etmiştir. Hele ki Asaf! O ise çok kızgındır bana. Bir an önce benim eve gitmem gerekiyordu.

Ayağa kalkmaya çalışarak "Benim eve gitmem gerekiyor, ailem merak etmiştir beni."derken dizlerimin sızlaması beni koltuğa çöktürdü. "Bu halde eve tek başına gidemezsin küçük Hanım!"dedi. Bana küçük bir çocuk gibi davranılmasını hayatım boyunca anlamamıştım. Hayır yani bedenimin küçük olması yaşımın da çocuk olduğunu ifade ettiğini söyleyemeyiz. "Seni eve bırakırım." Kendim gidebilirim değil mi yani? "Kendim gitsem daha iyi olur" dememle yüzüme bir baktı; sanki en sevdiği pijamalarını giymiştim.

"Şey... Seninle tanışamadık, Ben İris" diyip elimi ona uzattığımda, yanıma yaklaşıp elimi tutarak "Geç kaldık sanki tanışmak için, Rüzgar."dedikten sonrası bende koptu kayış oldu. Elimi hâlâ tutuyorken kalbim yine aynı hızla çarpmaya başlamıştı. Neyin nesiydi bu çocuk? Rüzgar! İsmi de kendisi de esip geçiyordu zihnimde. Gözlerimin içine baktığında kendimi kızarmış onu ise iştahlı bir film seyreder gibi buldum. Sapık falan mıydı acaba? Öyleyse hemen gideyim bu evden. "Elimi alayım artık, malum seni eve bırakmak var."diyerek kıkırdadı. Ne dediğini geç anlayarak elimi elinden çektim ve başımı kaşıdım.

"Yürür müsün, yoksa kucağıma alayım mı tekrar?"dediğinde, "Kendim yürüyebilirim."dedim. Ayağa tekrar kalmaya çalışırken sızlamam, ilk adımı attığımda bu kadar kötü mü düştüm diye kendi kendimle dalavere konuştuğum sırada ellerini bacaklarıma dolayıp beni kucağına alan o asil çocuğu/Rüzgar'a baktım. "Ya sen şimdi tek başına da yürürsün de, ben o kadar uzun zamanın olduğunu sanmıyorum."diyip alay etmesi beni iyice kızdırmıştı. Kimin kucaklarına düştüm ben ya?

"Sağol ya düşene bir de sen vur" dememle yüzüme baktı, gözleri dudaklarıma takıldı. Dudaklarını ıslattığını farkedince aklıma takılması zor olmadı. İçim içimi yiyordu. Onun dudaklarıma bakmış olması beni çok farklı duygulara mahkûm ediyordu. Kafamı çevirip önüme baktığımda o da anlamış gibi yürümeye başladı. Kapıyı açıp dışarı çıkınca havanın iyice karardığını ve ne kadar geç kalmış olduğumu anlamam saniyeleri almadı.

Canım anneannem meraktan öldü şimdi. Ona ait olduğunu düşündüğüm arabaya doğru ilerleyince beni kucağından yavaş bir şekilde indirdikten sonra arabanın kapısını açtı. Bana destek olarak ön koltuğa oturabilmiştim. Kapıyı kapatıp direksiyon tarafına doğru geçince arabayı çalıştırdı. Park halinden çıktıktan sonra ormanlık bir yoldan gitmeye başladık. Benim geldiğim yerler böyle ıssız değildi.

Tuhafıma gitmişti. Arabanın radyosuna eğilip bir radyo açmak isterken elimin üzerinde bir el belirdi. Rüzgar'ın evliydi tabi ki. Göz göze gelince "Sen söyle ben açarım."demesiyle "Sen ne istersen aç, dinlerim ben"dememle bir oldu. Açtığı radyoda Şekersiz- En güzel yaşımdı parçası çalmaya başladı. Şarkının sözlerini dinledikçe ona bakmam bir oluyordu. "Islattığın dudaklar bayağıdır aklıma takıldı..." şarkının sözleri beni farklı hissettiriyordu. Kendimi daha önce bu duygularla bulmadım.

Arabanın durduğunu fark edince evin önünde duruyorduk. İyi de ben ona adres falan vermemiştim. Nereden biliyordu? "Sen evimin yerini nereden biliyorsun?"diye sordum. "Ciddi misin?"dediğinde, neyden söz ettiğini anlayamadım ki o an cam aşağı indi ve Asaf'ın sesini duyarak irkildim. "Kardeşim çok sağol, bunun için minnettarım sana."demesi baya bir şaşırtıcı gelmişti. Rüzgar'a dönüp baktığımda "Tekrar geçmiş olsun" demesiyle kendimi bir bilinmezliğin içinde buldum.

Asaf kapıyı açıp emniyet kemerini çıkarınca kollarımdan tutarak beni indirmeye çalıştı, "Eh be kızım sana bende geleyim demedim mi? Tek başına çıkmana bu yüzden sinir oluyorum işte. Çocukken de böyleydin sen"diye diye sıralamıştı laflarını. Arkamı dönüp Rüzgar'a baktığımda yoktu. Gitmişti. İnsan birşey der; görüşürüz falan. Asaf'ın laflarıyla içeri girdiğimde endişeler içinde bana doğru koşturan anneannemi görünce içim parçalandı. Kadıncağız ne kadar merak etmişti beni böyle. Çok üzülüyordum böyle bir aptallık yaptığım için.

...

BÖLÜMÜN KISA OLMASI SİZLERİN OYLAMA VE YORUM YAPMAMANIZDAN KAYNAKLI, BİRAZ MORALİM DÜŞÜYOR ANCAK YİNE DE SİZLERİN BEGENİSİ BENİM İÇİN ÇOK MÜHİM!!!

EVET SEVGİLİ VE BİR O KADAR CAANIM OKURLARIM BÖLÜM NASILDI? BEĞENDİNİZ Mİ? EKSİKLİK VAR MI? YA DA HERHANGİ BİR YAZIM HATASI?

GÖRÜŞLERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ, SİZLERİN YORUMLARI VE OYLAMALARI DA TABİ Kİ!

KİTABIN AKIŞ DÜZEYİ NASIL? BUNLARI MERAK EDİYORUM!!!🥺

SEVGİYLE KALIN BİR SONRA Kİ BOLUM DE GÖRÜŞMEK ÜZERE 😘🌼

KOKU (HAMİL-İ HATIRA) *TAMAMLANIYOR*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin