Antidepresan

22 8 10
                                    

...

"Bir insanın en büyük yarası onun ruhu ise, kimse iyileştiremez."
                       

Dml.Crush



...

2018

"Yaşamın tam olması, insanın mutlu yaşamasıdır değil mi? Ama hayat acımasız! Acımasız çünkü bu hayatı; acı çekmeden, yüreğin sönmeden, nefes almayı bırakmadan bitiremezsin. İşte siz de bunu iyi bilin. Bilin ki hayata meydan okuyun! Varsın acısını da yaşayın, varsın yüreğiniz buz kessin. Ama nefes almayı bu hayat uğruna devam edin. Çünkü hayat  tek nefes kadar çok kısa."

Dml Crush

2017

Anneannemi böyle endişelendirdiğim için çok üzülmüştüm. Annem onun parçasıydı ve sonuç olarak bende onun bir parçası sayılıyordum. Benim için endişe etmesi beni ne kadar çok sevdiğini de hissettiriyordu hâliyle.

Anneannemi sakinleştirdikten sonra mutfağa geçip bir bardak alıp su içecektim ki arkamda birinin varlığını hissettim. Bu Asaf'tan başkası olamazdı. Arkamı dönüp baktığımda elimde tuttuğum bardağı boşluğa bırakalı saniyeler olmuş ama bardağı tutan Rüzgar olmuştu. Şaşkınlık ve korku içinde "Senin burada ne işin var? Nasıl girdin içeri?"şeklinde art arda sorularımı sıralamıştım ki eliyle ağzımı kapati verdi.

Ne oluyor şimdi? Eliyle ağzımı kapatması beni susturmuştu. Elini yavaş bir şekilde indirirken tekrar konuşmaya başlayacaktım ki terkar kapattı ağzımı ve belimden sararak beni mutfağın kapısının arka köşesine doğru yasladı. Hayır yani amaç ne? Bu sefer gerçekten susmuş bir vaziyette duruyordum. Elini indirdikten sonra cebinden çıkardığı kimlikle şaşırdım. Benim kimliğimdi çünkü. Sanırım arabasında düşürmüştüm, ya da evinde.

Elinden kimliğimi alıp sessiz bir şekilde teşekkür ettim. "Çok elime düşüyorsun küçük hanım" diyerek yanımdan ayrıldı ve kapısı bilmediğim bir şekilde açık duran mutfağın dış kapısından çıktı. Bu çocuk kimdi? Neyin nesiydi? Her geçen gün daha çok merak ediyordum. Rüzgar…

Bilmediğim bir yerdeydim. Çok ıssız, çok soğuk, çok ürkütücü ve sisli bir ormandayım. Nasıl geldim ben buraya? Neden geldim? Uyumuştum ben. Uyumuştum evet! Kendimi bu ormanın içinde nasıl buldum? Koşuyorum, nefesim kesiliyor. Ayaklarım çıplak, ağaç kovuklarına sürtüyorum ellerimi. Kaçmaya çalışıyorum bu yerden. Yok! Hayır! Ağlıyorum. Ağlıyorum ve çığlık atar gibi imdat diye bağırıyor sesim. Birilerinin varlığını hissediyorum. Ama kimse yok görünüşte. Biri var! O! Rüzgar…

Burdayım! Heyy,! Rüzgar! Burdayım! Kayboldu Rüzgar. Etrafıma bakınıyorum ama yok. Nereye gitti? Beni nasıl yalnız bırakabilir? Arkamda bir nefes hissedince dönüp baktığımda onu gördüm. Rüzgar… Sarıldım. Korkuyorum bu ormana nasıl geldim ve nasıl çıkabilirim diye. Kurtar beni Rüzgar, lütfen. Elleriyle yüzümü tutup gözlerimin içine baktı ve dedi ki "Ben seni kurtaramam". Benden hızlıca uzaklaştı. Peşinden koştum. Ayaklarıma kıymıklar batıyordu. Canım çok acıyordu. Rüzgar!! Beni böyle bırakma! Ağlıyordum. Yatakta bu rüyayı görerek kıvranıyordum.

Yüzüme dökülen su ile uyandım. "Rüzgar" diye bağırıp yataktan kalktım. Karşımda sinirli bir şekilde ve anlam veremez bir ifadeyle bana bakan Asaf'ı gördüm. Kâbus görmüştüm ben. Bana böyle neden bakıyordu ki?

"Sen ne dedin?" demesiyle duraksadım. Ben ne demiş olabilirdim ki? Hayır yani kâbus gördüm ve Rüzgar diye bağırdım. Ne? Ben! Ben Rüzgar'ın adını bağırmışmıydım? Şuan Asaf'ın bana bakışlarının sebebini ve sorduğu sorunun cevabını anlamıştım. Ah be İris!

Asaf'a "ben kâbus gördüm ve sen bana bağırıyorsun"dedim yapmacık bir üzülmeyle. Ben varya çok sinsiyim. Asaf yanıma yaklaşıp, saçlarımı okşadı, "Özür dilerim yavrum" dediğinde kendimi kötü hissettim. Gerçekten yalan söylemek vicdana bağlı bir şeydi. Söylesen de söylemesen de vicdanın seni tetikler. Ama siz yalan söylemeyin. Yalan bir hayat / yalanlardan ibaret bir hayat; yaşanmaya değmez.

Asaf odadan çıktıktan sonra yatağımın içinde oturdum öylece. Gördüğüm kâbusu düşündüm. Sahi ne görmüştüm ben öyle? Yataktan çıkıp duşa girmeye karar verdim,

Sıcak su başımdan aşağı akmaya başlayınca, kendimi yine o ormanın içinde hissettim. Çok mu etkilenmiştim ben? Bundan eminim ama. Sanki kabusumda koştuğum zaman ayaklarıma batan kıymıklar şimdi de hissediliyordu. Ben iyi miydim?  Gözlerimi kapatıp suyun akmasına seyre tuttum vücudumu.  Gözlerimi açınca akan suyu kırmızı kana dönüştüğünü gördüm. Buna inanmayıp bir daha kapattım gözlerimi ve yeni baştan açtım. Çığlık atmaya başladım. Ağladım, ağladım. Sesimi birilerine duyurmak istercesine bağırmaya devam ettim.

İris! İris!!! İyi misin? diye Rüzgar'ın sesini duydum. Ağlıyordum ve cevap veremiyordum. Yere çömelip başımı dizlerimin üstüne koyup ağlamaya devam ettim. Başımı kaldırıp tekrar suya bakmak isterken suyun normal olduğunu gördüm.  "Ama… Bu nasıl olur?"dedim. Sesim kesilince kapının kırılıp içeri Rüzgar'ın girmesi bir oldu. Kabinin kapıları kapalı olduğu için ben onu sadece bulanık görüyordum. Eliyle gözünü kapamış "İris? İyi misin?"diye soruyordu. "Bana bornozu uzatır mısın?dedim. Sesini çıkarmamıştı.

Sessizliğini garipsemiştim. Kabinin kapısı tıklatıldığında olduğum yerden sıçradım. Kabini hafifçe açıp, açık olan kısımdan etrafa bakmak isterken, neredeyse gözümün içine girecek olan bornozu gördüm. Afallayarak bornozu elinden aldım hızlıca. Bornozu giyip kabini açtıktan sonra karşımda duran Rüzgar'a baktım. Gözleri çok güzeldi. İçine bakınca kendi yansımamı görebiliyordum. Kabinden çıkıp aynaya bakınca benimle beraber bana bakan iki göz daha gördüm. Rüzgar'ın içi bal sarısı etrafı çimen yeşili irislerini gördüm. Ben onun irislerinde kendimi gördüm.

Bakışı çok derindi. Dipsiz bir kuyuya indiğini düşündürürdü insana. Yanıma yaklaşıp omzuma dokundu. Gözlerimi kapattım. Aynadan hâlâ bana baktığını hissettiğim için gözlerimi açıp yine bal sarılarıyla karşılaştım. Yavaşça arkamı dönüp ona baktığımda, yüzünde bana üzülüyormuş gibi bir ifadesi vardı. Kollarımı boynuna doladım. Ona sarıldım. Sadece bunu yapmak geçiyordu içimde. Sarıldım. Ellerini belimde hissedince iyice sarıldım. Sımsıkı. Yorulmuştum artık kendimden. Yorulmuştum bu zihnimden.

Acı veriyordu. Beni kör bir karanlığa itiyordu. Yorulmuştum işte. Elleriyle saçlarımı okşuyordu. Gözyaşlarım damla damla omzuna dökülüyordu. "Güzelim" demişti. O kadar sıcak demişti ki; ağlamam durulmuştu. Sarılmamı bırakmadan başımı kaldırıp yüzüne baktım. Her detayını inceledim ve o kadar güzel bakıyordu ki, gözlerine teslim olmuşcasına baktım. Yüzü yüzüme yaklaştıkça yaklaşıyordu. Nefesi yüzüme çarpıyordu.

İçim titriyordu. Kalbim hızlı atıyordu. Dudaklarıma değince dudakları, içimde birşey oldu. İyileştiriyor gibi birşey. İyi birşey. Dudaklarını dudaklarımdan çektikten sonra gözlerine baktım, belim hâlâ ellerinin himayesindeydi. Gözlerimi kapattım. Dudaklarına dudağımı bastırdım. Öptüm. Öptü. Öpüştük…

Başımda bir ağrı başlamıştı. Bana iyi gelen şey korkularımı uyandırmıştı. Çığlık atmak istiyordum. Ölmek istiyordum. Kafayı yemiştim. Deliydim ben. Ben hastaydım. İçtiğim ilaçlar aldığım antidepresanlar,  kullandığım kırmızı reçeteli ilaçlar artık beni yormuştu. 

VOTE ATMAYI UNUTMAYIN TEŞEKKÜR EDERİM ŞİMDİDEN ❣️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 11, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KOKU (HAMİL-İ HATIRA) *TAMAMLANIYOR*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin