"asla uslanmayışın beni gerçekten şaşırtıyor jisung, acaba ne zaman dersini alacaksın?"
seungmin koşturmaları sebebiyle nefes nefese kalmış bir şekilde, önündeki jisung ve felixe yetişmeye çalışırken bir yandan da bağırıyordu. bir kez daha gitmek istedikleri yasak ormanda duydukları seslerin ardından gelen at adamları gördükten sonra küçük dillerini yutmuşlardı. işin kötü kısmı, şaşkınlığı yüzünden hareket edemeyen seungmini unutarak kaçmaya başlamış olmalarıydı ve gördüğünüz üzere şu an aralarındaki çatışmanın sebebi de açıkça buydu.
epey uzaklaştıklarını düşündüklerini koşuya biraz ara verip bir ağacın altında oturmuş ve çantalarına koydukları erzakları açmışlardı. doğrusu jisungun asıl amacı mangal partisi yapmak olsa da, şimdilik yemekhaneden çalabildikleri bisküvi ve kekleri yiyor olması da yetiyordu. bir süre içinde seungmin de yanlarına ulaştı, nefes nefese yere oturup çantasından çıkardığı suyu içti. ardından tek yaptığı yaklaşık bir dakika boyunca sövmek olmuştu.
kulaklarını sanki bu iki arkadaşının yanında olmasına rağmen ilk defa duymuş gibi kapatan felixin aksine, jisungun yüzünde bunu komik bulduğunu belirten bir yüz ifadesi oluştu. "etrafına havlayıp duran ancak tek başına kaldığı ilk günde ölebilecek bir yavru köpeğe benziyorsun seungmin"
seungmin ağzını konuşmak için açtı, sonra geri kapattı ve derince nefes verdikten sonra gerçekten küçük, simsiyah tüylü ve kocaman siyah gözleriyle size bakması yüzünden bile tüm gün sevmek isteyeceğiniz bir yavru köpeğe dönüşerek koşarak yasak ormandan çıkmaya yöneldi.
"seungmini kaybetme felix, geri dönüşmekte zorlandığından okula köpek olarak giremiyor. tabii senin evcil hayvanın gibi görünmedikçe."
felix elindeki yiyecekleri ağzına tıkıştırarak ayaklandığında animagus haline dönüşmek yerine kendi başına koşar adımlarla seungminin arkasından gitti, tabii bu küçük köpeğe yetişmesi de hiç zor olmadı.
ardından tek başına kalan jisung bisküvilerinin de bitmesiyle ayaklanıp yavaş adımlarla yürümeye başladı. ormandan çıkmak üzereyken duyduğu sesle irkildi ve yerinde sıçradı. neden bu kadar çok çabuk korktuğunu sorgularken bir ağacın arkasına saklandı. hagridin kulübesinin yakınındaydı ve bir an önce binasının sıcacık yatakhanesinde gidip uyumak istiyordu. üstelik yakalanmamış bile olsa hiçbir ödevini tamamlamamış olması bile başına bela açacaktı. binasından her an kırılabilecek en az 50 puan için kendisini hazırladı.
ardından saklandığı ağacın arkasında neler olup bittiğini görebilmek için yavaşça kafasını çevirdi. gördüğü tek şeyin bir kedi ve ona parlak bakışlarla bakan slytherinli lee minho olmasını beklemiyordu. her zaman donuk ve soğuk olan bakışları, şimdi kucağına aldığı kediye bakarken yumuşamış, sanki her an kalpler fırlatabilecek hale gelmişti. bir yandan fazla konuşmadığı için pek duyulmayan sesiyle kedilerle konuşuyordu. "sen burada üşümüyor musun kedicik" "ne kadar tatlısın" "acıktıysan söyle de yemekhaneden süt çalalım" gibi çoğunluğu saçma olan sözleri sanki anlıyormuş gibi söyleyip, kucağındaki kediyi narince sevip, kimseye göstermediği kocaman gülüşünü bu kediye bahşetmesi jisungu kıskandırdı. bu soğuk ve sessiz çocuğun hiç kimseye göstermediği tavırlarını küçük bir kediye gösteriyor olması adil değildi. yine de bu yumuşacık görüntü onun kalbini kıpır kıpır yapmıştı. o kedinin yerinde olmak istediği düşüncesi elinde olmadan bilinçaltını ele geçiriyordu. sonunda bu görüntüden gözlerini alabildiğine kendini fark ettirmemeye çalışarak, ortak salonda muhtemelen kendisini bekleyen arkadaşlarının yanına gitmek için yuvası haline helen hogwarts şatosunun arka kapısından girerek hızlı adımlarla büyük, mermer merdivenleri çıktı ve şişman kadına şifrelerini söyledikten sonra sonunda ait olduğu yere vardı. yine de biraz önceki görüntünün de ona epey yuva gibi hissettirir olması kafasında soru işaretleri oluşturmuştu. sanki fikirlerin kaybolmasını sağlayacakmış gibi bir inançla kafasını hızlı hızlı salladığında şöminenin önünde uyuya kalan felix ve onun kucağındaki yavru köpeği gördüğünde gülümsedi. felixin kucağından atlayan yavru köpek aniden başka bir yavru köpek olan seungmine dönüştüğünde, bu sefer zorluk çıkartmadan kendine gelebilmesi jisungu rahatlattı. diğer türlü birbirinden farklı saçma şeyler deneyerek, onu korkutmaya veya etkilemeye çalışarak ancak kendine getirebiliyorlardı. üstelik bir keresinde bu iki günlerini almıştı ve kesinlikle iyi bir deneyim değildi, özellikle de derslerini önemseyen tek kişi olan seungmin için.
"neredesin sen jisung, seni neredeyse bir saattir bekliyoruz"
jisung bir şey demedi, kendi kafasında en fazla 15 dakika olduğu kanısına varmıştı ancak 4 katı daha fazla zamanı nasıl geçirdiğini de bilmiyordu.
nedensizce başından aşağı kaynar su dökülmesi hissiyle ancak yüzünden silinmeyen bir gülümsemeyle hiçbir şey söylemeden yatakhanelerine yöneldi. penceresini açık unuttuğu için beklediği gibi sıcak olmayan yatağa uzandığında yine de camı kapatmadı veya üzerini örtmedi. içini kaplayan tüm bu tuhaf hisler onu ısıtmak için yeterliydi ve uykuya dalmadan önce hayalinde canlandırdığı tek şey, o kedinin yerinde olsa nasıl olacağıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cat|minsung✓
Fanfictiongözü kara bir gryffindorlu ve aynı zamanda animagus olan han jisung, soğuk bir slytherinli olan ve yalnızca kedilerle iyi anlaşan lee minhonun kendisini sevmesi için her gün animagusu olan kediye dönüşüp yanına gitmeye karar verdi. (içeride her türl...