2.9K 436 69
                                    

han jisung, bugün gözünü camdan gelen güneş ışıkları yüzünden açtı. hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu. yattığı yatakta güzelce gerindi ve hala gözlerini açmamışken gryffindor ortak salonundaki yatağının güneş görmediğini anımsadı. aniden gözlerini açtı ve yatakta dik bir pozisyona geçti. büyük hastane kanadının beyaz perdelerle ve beyaz yataklara dolu üstelik güneşin parlak beyaz ışıklarının doğrudan aydınlattığı bu aydınlık ambiansına baktığında neden bu kadar mutlu uyandığını anladı. yine de neden burada olduğunu anlayamadı, kafasını çevirip kimse var mı diye bakındığında da aniden yerinde sıçradı. gerçekten bu tür durumlarda çok çabuk korkuyor olması nedeniyle aptal olduğunu düşünüyordu.

karşısında, yüzüne vuran güneş ışığını umursamayıp sanki hoşuna gidiyormuşcasına kafasını daha çok güneşe çeviren, uzun parmaklarıyla sıkıca kavradığı kitabı okuyan ve kesinlikle gördüğü en asil insan olan minhoya bakakaldı. onun uyandığını fark etmiş olmasına rağmen umursamıyormuş gibi davranmak için bakışlarını kitabından çekmemekteydi minho. jisung ise bu görüntüyle ani bir hızla atmaya başlayan kalbi ve tepetaklak olan dengesi yüzünden başının döndüğünü hissetti. duyguların yoğunluğu onu her an havalandırabilecek gibiydi. (ya da böcek sorunsalının yan etkilerinden başka bir şey değildi)

"ne yapıyorsun burada" diye sordu sakin olmaya çalışarak kullandığı ses tonuyla, minho okumaya devam ettiği kitabı yavaşça kapatıp yatağın yanında, ilaçlar ve su bardağının bulunduğu komodinin üzerine yerleştirdi. yüzünde çapraz bir gülümseme ile ona döndü, artık ona her baktığında içini dolduran gülümseme isteğine önceden olduğu kadar engel olamadığının farkında olsa da, tamamen saklamak istemiyordu.

"sakın bana hiçbir şey hatırlamadığını söyleme jisung. senin yüzünden birisi için ilk defa hastane kanadında bekledim. tabii dersimin muggle bilimleri olması da bu fikrimi epey destekledi."

Jisung onun için birkaç günde değerli olan bu çocuğun nasıl olup da kendisinin uyanana kadar yanında bekleyeceğine anlam vermezken, sağ olsun kendisi epey açığa kavuşturdu. bir slytherinden, genellikle çıkarlarına uymayan bir şeyi sadece içinden geldiği için yapmasını bekleyemezdiniz zaten. (tabii önyargılı düşüncelere sahipseniz)

"en son felixin hızlı uçan ve küçük böceklerle oynadığını hatırlıyorum"

"kesinlikle" dedi minho, kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. oysa jisung onun kulaklarını ele geçirecek ve içini gıdıklayacak tatlı kahkahasını duymayı kesinlikle isterdi.

"sonra içlerinden biri seni ısırdı ve hemen bayıldın. bay hagrid seni kucağına aldı. o kadar küçücük gözüküyordun ki çok komikti. neyse ki iksir konusunda epey bilgili olduğum için başın dönmeden veya havaya uçmaya başlamadan önce ihtiyacın olan panzehiri buldum. tabii bu süreç epey koşuşturmacalı geçti."

jisung heyecanla başına neler geldiğini anlatan minhonun bu yönünü ilk defa gördüğü için büyük bir merak ve heyecan içinde üstelik yüzünden silinmeyen gülümsemeyle gözlerini ona dikmişti. anlatırken sürekli hareket halinde olan ellerini, arada sırada aklında canlandırmasıyla gülen yüzünü, hatırlamadığı için duraksayıp düşünürken çattığı kaşlarını ve bunun gibi her ayrıntıyı tek tek inceledi.

işin aslı olaylar gerçekten epey hızlı gerçekleşmişti. bayıldığı için korkan ve ağlamaya başlayan felixin yanında changbin kalmıştı. hagrid, sınıfın başına seungmini dikmiş üstelik bu kendi binalarının birincileri olan seungmin ve hyunjinin kavgasına neden olmuştu. haliyle ortada jisungun peşinden gidecek kimse kalmamıştı. sonra minhonun söylediğine göre o güzel zihnine okuduğu 'iksirler ve panzehirler' adlı kitaptan bu ısırmanın yan etkilerini neyin durduracağı geldiğinde koşuşturarak hagridin uzun adımlarına yetişmiş (özellikle burada çok zorlandığını eklemişti) ve "siz revire getirirken panzehiri getireceğim bay hagrid" diye seslenmişti. madam pomfreyin de aynı panzehiri isteyeceğini bildiğinden ne kadar hızlı o kadar iyi diye düşündü ve tüm bunları yaparken dönüp de nedenini sorgulamadı, uzun zamandır ilk defa içinden geldiği için bir şeyin peşinde koşturuyordu ve bu ona iyi hissettiriyor, hayatın aslında güzel olduğunu hatırlaroyordu. tabii yanınızda jisung gibi birisi varsa.

bay snape'in 3. sınıflara ders yaptığı sınıfa girip durumu bildirdiğine, kalbi koşturmasının yüzünden çarpıyordu. ayrıca iksir öğretmenlerinin onu sorgulayan bakışları yüzünden rahatsız hissediyordu. (gözlerinin ardına bakıyormuş gibi hissettirmesinden birçok öğrenci gibi o da muzdaripti.)

ardından aldığı panzehiri sıkıca tutarak merdivenleri koşturarak çıkmış, ikinci kattaki hastane kanadının bulunduğu yere ulaşmış ve derince bir nefes verip, jisungun uyanmamış olmasını umarak içeri girmişti ve işte şu anda bu durumda olmaları tam olarak bu sıralı olaylar sonucu gelişmişti.

"benim için endişelendin yani?" jisung kafasını yatağın başlığına yasladığında bakışlarını sonunda minhodan geri çekmişti.

"evet, bu kadar aptal olman yüzünden başını belaya soktuğun için hayatın boyunca seni kollayan birisine ihtiyacın olacak, bugünlük ben oldum"

jisung gülümseyerek tavanla bakışmayı sürdürdü. minhonun kendisini aptal olarak nitelendirmesine hiç kırılmamış hatta verdiği koz sayesinde mutlu olmuştu. okuldaki - sözde- soğuk çocuk gerçekten de kendisi için endişelenmiş ve koşuşturmuş, bu da yetmezmiş gibi uyanana kadar yanında beklemişti.

"hep sen olmaya ne dersin?"

minho işittiği cümleyle büyüyen gözlerini ve şaşkın bakışlarını jisunga çevirdiğinde nefes almanın ne zaman bu kadar zorlaştıpını düşünüyordu. neyse ki ağlayarak içeri giren felix onun kurtarıcısı olmuş, duygularını bir kez daha saklamasına yardım etmişti.

"İNANMIYORUM JİSUNG SONUNDA UYANDIN"

cat|minsung✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin