Lisa
Genç kız gözlüğünü çıkarıp bilgisayarının yanına koydu. Gözlerini ovuşturup etrafına bakındı. Pek fazla kişi kalmamıştı kütüphanede. Bu saat için normal, diye düşündü.
Çantasını toplayıp montunu giydi ve uyuşuk adımlarla kütüphaneden dışarı çıktı. Havalar soğumaya başlamıştı. Ve bilindiği üzere Lisa, çok üşürdü.
Yorgun adımlarla sokakta yürürken aklına düşen kişiyle dudaklarına hüzünlü bir gülümseme yayıldı. Bu halde eve gitmek istemiyordu.
Biraz düşündükten sonra cebinden telefonunu çıkarıp ezbere bildiği numarayı tuşladı. Telefonun açılmasını beklerken hiçbir şey düşünmemeye çalıştı. Kolay değildi ama başarabilirdi. Daha önce birçok kez yapmıştı.
- Lisa. Bir sorun mu var?
Lisa, duyduğu yumuşak sesle hafifçe gülümsedi. Bu soru, duymaktan nefret ettiği sorular arasında hiç şüphesiz ilk üçteydi.
- Hayır, hayır bir sorun yok.
Karşı taraf rahatladığını belli edercesine derin bir nefes verdi.
- Pekala. Nasıl gidiyor?
Lisa hafifçe burnunu çekip etrafına bakındı.
- İyiyim. Kütüphaneden çıktım şimdi ve canım eve gitmek istemedi, ben de düşündüm ki...
- Ah, anladım. Çok stresli bir gün geçirdim ve benim de kafa dağıtmaya ihtiyacım var. Kütüphanenin önünde misin? Alayım seni.
Lisa mutlulukla gülümsedi. Gerçek anlamda bir mutluluk değildi tabii. Lisa, mutlu olmazdı. Belki memnuniyet demek daha doğruydu.
- Tamamdır, bekliyorum.
- Tamam.
Yirmi beş dakika sonra bir kafede oturmuş kahvelerini yudumluyorlardı.
Lisa, yavaşça başını ovuşturdu. Bugün çok yorulmuştu.
- Çalışmayı sevmezdin.
Lisa hafifçe gülümsedi, yakalanmıştı. Yine de hemen pes etmeye niyeti yoktu.
- Kim sever ki?
- Pekala, o zaman düzeltiyorum. Çalışmazdın.
Lisa, dudağını büzerek üzülmüş gibi yaptı.
- Yapma ama Mina. Bana haksızlık ediyorsun.
- Pekala, bu kadar çalışmazdın.
Genç kız ellerini havaya kaldırarak şaşkın gözlerle Mina'ya baktı.
- Tamam, pes. Sen kazandın.
Mina arkasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturdu. Bilmiş bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.
- Anlat bakalım.
- Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Ben de bunu yararlı bir şekilde yapmak istedim.
Mina şüpheci bakışlarla arkadaşını süzdü bir süre. Normalde fazlasıyla hareketli olan bu kızın bu kadar uzun bir süre kütüphanede oturup ders çalışması şüphe vericiydi doğrusu.
- Geçen gün partide konuştuğun kız, değil mi?
Lisa, belli belirsiz başını sallayıp kahvesinden bir yudum aldı. Sonra neşeli çıkmasını umduğu bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
- Aslında iyi oldu biliyor musun? Birkaç ödevimi tamamladım.
Mina hafifçe tebessüm etti. Genç kızın durumu onu endişelendiriyordu. Sormaktan çekindiği soruyu sormaya karar verdi.
- İlaçlarını alıyor musun Lisa?
Lisa, kollarını göğsünde kavuşturup gözlerini devirdi. Hoşlanmıyordu. İlaçlardan ve hastalıklardan konuşmaktan hiç hoşlanmıyordu.
- Psikoloğumla görüşmelerime devam ediyorum. Dediklerini harfiyen uyguluyorum. İlaca ihtiyacım yok.
- Lisa, o ilaçlar ruh halini...
- Kendi başıma da mutlu olabilirim Mina.
Mina alnını ovuşturup yumuşak bakışlarını Lisa'nın yüzünde gezdirdi. Sadece, acı çekmesini istemiyordu.
- O zaman neden o kız seni bu kadar etkiledi?
Lisa hafifçe tebessüm etti. Buruk bir tebessümdü bu.
- Çünkü, beni affetmedi.
- Neden bu kadar önemli?
Lisa, dolu gözlerini Mina'nın gözlerine dikti.
- Çünkü Mina, beni affetmesi gerekiyor. Ben gitmeden önce. Özgür olabilmem için, anladın mı şimdi?
