Chaeyoung
- Sonunda artık özgürüz. Nasıl rahatladım bilemezsin Chaeyoung.
Chaeyoung, sehpanın üzerine uzattığı bacaklarını kendine çekti. Kahvesinden bir yudum alıp karşısında oturan kıza alaylı bir gülümseme sundu.
- Sanki çok çalışmışsın gibi Jennie.
- Öyle deme, sınav haftasının stresi bile yetiyor. Ama artık bittiğine göre kendime odaklanabilirim ve tabii ki Jisoo'ya.
Chaeyoung ilgisiz bakışlarını Jennie'nin üzerinde dolaştırdıktan sonra elindeki kitabı kapatıp yanına koydu.
- Başka biriyle flörtleşmiyor muydun en son?
Jennie bir süre duraksadıktan sonra bakışlarını tırnaklarına çevirdi. İlgisiz bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
- Ha, o mu? Kısa sürdü. Tahmin edebileceğin gibi.
Chaeyoung hafifçe başını salladı. Jennie'nin hayatına girip çıkan çok fazla insan vardı. Chaeyoung, takip etmeyi uzun süre önce bırakmıştı. Zaten bunun için ne zamanı vardı ne de enerjisi.
Jennie tırnaklarını incelemeyi bırakıp gözlerini bir süre Chaeyoung'ın üzerinde gezdirdi.
- Chaeyoung?
- Efendim?
- Sence ciddi bir şey mi?
- Ne ciddi bir şey mi?
- Şu kız. Jisoo'nun yanında gördüğümüz. Jisoo'yla aralarında bir şey mi var sence?
Chaeyoung elinde olmadan bir kahkaha attı. Keşke bu kadar basit olsaydı.
- Hayır, değil. Sadece arkadaşlar Jennie, inan bana.
Jennie şaşırmış gözlerle bir süre Chaeyoung'a baktı. Arkadaşı onu her geçen gün biraz daha şaşırtıyordu.
- Nereden biliyorsun?
Chaeyoung ayağa kalkıp salonla birleşik olan mutfağa yöneldi.
- Biliyorum işte. Kahvenin tadını hiç sevmedim. Çay yapacağım, ister misin?
Jennie hafifçe başını salladı.
Chaeyoung, suyun kaynamasını beklerken parmaklarıyla tezgahta ritim tutmaya başladı. Aklından çıkmayan o ses, onu hiç yalnız bırakmıyordu. "Çünkü seni geri istiyorum."
- Ne değişti?
- Bir şey mi dedin?
Chaeyoung, Jennie'ye gülümseyip başını iki yana salladı.
O gün partide karşılaştıklarından beri Lisa aklından çıkmıyordu. Bir yolunu bulup ondan uzak durmalıydı. Ama nereye kadar kaçabilirdi, bilmiyordu.
Chaeyoung, elindeki fincanları masaya bırakıp gözlerini ovuşturdu. Jennie'nin endişeli bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu.
- Biraz uyumaya ne dersin? Daha akşama çok var.
Chaeyoung başını geriye attı.
- Ne var ki akşam?
- Chaeyoung! Gelmeyeceğini söyleme yine bana.
- Sevmediğimi biliyorsun Jen.
- Ama sen olmayınca yalnız hissediyorum, lütfen. Hem, o kızdan mı çekiniyorsun sen?
- Hangi kızdan?
- Lisa mıydı adı neydi? O işte.
Chaeyoung hızla başını salladı. Elinde olmadan kaşları çatıldı.
- Hayır tabii ki. Ben sadece... Yorgunum. Ayrıca bu tür şeylerden hoşlanmıyorum.
- Tamam işte, kafa dağıtmış oluruz. Lütfen Chae, kırma beni.
- Sırf Jisoo gidiyor diye gittiğimizi bilmiyorum sanki. Söyle şu kıza hislerini de bitsin artık bu çile.
Jennie keyifle gülümseyip göz kırptı.
- Aynen öyle. Yardım et bana da bitsin artık bu çile.
Lisa
Genç kız dans eden bedenlerin arasından geçip koltukta oturan Jisoo'nun yanına attı kendini. Müzik çok gürültülüydü, şimdiden başı ağrımaya başlamıştı.
Jisoo ise yanındaki kızla gülüşüyor, gayet mutlu görünüyordu. Partileri çok sevdiğini şu haline bakınca bile anlayabiliyordunuz.
Yanındaki kız kalkınca Jisoo, Lisa'ya dönüp küçük bir kahkaha attı.
- Şimdiden bunalmış gibisin.
- Biraz başım ağrıdı sadece.
Jisoo omzunu silkip ayağa kalkarken başıyla merdivenleri işaret etti.
- Biraz hava al istersen.
Genç kız onu onaylarcasına gülümseyip uyuşuk adımlarla merdivenlere yöneldi.
Kendine yok etmek istercesine bakan Chaeyoung'ın yakın arkadaşı Jennie'yi umursamamaya karar verdi. Odağındaki kişi belliydi.
Merdivenleri ağır adımlarla çıkarken duyduğu ince sesle kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Önceleri birlikte söyledikleri bu şarkıyı şimdi o, tek başına söylüyordu.
Olabildiğince sessiz bir şekilde son basamakta durup kızın şarkıyı bitirmesini bekledi.
Bunca zamandır uyumadan önce beyninde tekrar tekrar çaldığı bu şarkıyı şimdi onun sesinden duymak ne büyük bir mutluluktu.
- Burada olmanı beklemiyordum.
- Beklemesen burada olmazdın.
Duyduğu sakin ses Lisa'yı önce şaşırttı, sonra ise mutlulukla gülümsedi. En azından artık konuşabiliyorlardı.
- Beni kovmaman şaşırtıcı.
Chaeyoung hafifçe gülümsedi.
- Kovmamı mı isterdin?
- Hayır, bence böyle iyiyiz.
Chaeyoung, bakışlarını bir süre Lisa'nın üzerinde gezdirdi.
- Hatırlıyor musun? Bu şarkıyı ne çok dinlerdik.
Lisa, dolan gözleriyle hafifçe başını salladı.
- Senden dinlemeyeli uzun zaman olmuştu.
- En son ne zaman dinlediğini de hatırlıyor musun?
Chaeyoung'ın titreyen sesi Lisa'nın başını önüne eğmesine sebep oldu.
- Chaeyoung, ben...
- Dileme. Özür dilemek hiçbir şeyi düzeltmiyor.
- Ne yapabilirim? Nasıl düzelteceğimi söyle bana.
Chaeyoung, omzunu silkti. Yüzündeki ifadeden ne düşündüğü anlaşılmıyordu.
- Söyleyemem.
Lisa, çaresizlikle karşısındaki kıza baktı. Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Karşısındaki Chaeyoung, eskiden tanıdığı o kız değildi artık.
- Neden söyleyemezsin? Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?
Chaeyoung hüzünlü bakışlarını Lisa'nın yüzünde dolaştırdı bir süre. Sonra kırık bir sesle konuşmaya başladı.
- Senden nefret ediyorum, evet ama sebebi bu değil. Söyleyemem çünkü cevabı ben de bilmiyorum Lisa.