Chaeyoung
Chaeyoung inanamayan gözlerle kaçıncı defa olduğunu bilmeden Jennie'ye baktı.
Jennie ise, Chaeyoung'ın ısrarcı bakışlarını yok sayarak heyecanla zile bastı. Dudaklarında neşeli bir gülümseme vardı.
Chaeyoung endişeyle dudaklarını kemirirken açılan kapının sesiyle başını yukarı kaldırdı.
Nayeon, şaşkın bakışlarla iki kızı süzdü bir süre. Sonra nazikçe gülümseyerek geri çekildi.
- Aşkım, kim gelmiş?
Jisoo koşturarak kapıya gelince Jennie'nin yüzündeki gülümseme büyüdü. Chaeyoung ise donuk bakışlarını arkadaşından ayırmıyordu.
- Biz geldik Jisoo. Şey için... Chaeyoung, sen şey yapsana.
Chaeyoung hafifçe öksürdü. Jennie yüzünden uğraştığı şeylere gerçekten inanamıyordu.
- Biz şey, şey için gelmiştik. Kahve içmek için.
Jisoo anlamlı anlamlı başını sallayıp eliyle salonu işaret etti.
Jennie tüm neşesiyle içeri girince Chaeyoung da isteksiz adımlarla kızın peşine takıldı mecburen.
İçeriye girince gördükleri kişiyle Chaeyoung olan keyfinin de kaçtığını hissetti.
- Selam, kızlar.
Lisa büyük bir gülümsemeyle karşılarında duruyordu. Chaeyoung dudaklarında beliren sahte gülümsemeyle cevap verdi.
- Selam.
Jennie hafifçe başını sallayıp odayı incelemeye başladı. Jisoo'nun evine ilk kez geliyordu.
Chaeyoung başını ovuşturup bakışlarını yeniden Jennie'ye çevirdi. Ya Nayeon'un burada olması hevesini kırmamıştı ya da Jennie gerçekten iyi bir oyuncuydu.
Jisoo ve Nayeon ellerindeki kahveleri sehpaya bırakıp oturunca Jennie mutlulukla gülümseyip kahvesinden bir yudum aldı. Jisoo'nun salonunda, kızın sevgilisiyle karşı karşıya oturmaktan oldukça memnun gibiydi. Chaeyoung ise bir daha asla Jennie'nin dediklerini yapmamaya içinden yeminler ediyordu. Tuhaf sessizliği Jisoo'nun sesi böldü.
- Jennie, çok beğendin herhalde kahveyi.
- Sen yaparsın da güzel olma... Yani, şey evet. Zaten daha önce de kahve yapmıştın bana, çok yeteneklisin bu konuda gerçekten.
Chaeyoung elleriyle yüzünü kapatmamak için zor tutuyordu kendini. Jisoo ise gülmemek için kendini tutuyor gibiydi. Nayeon küçük bir kahkaha atıp Jisoo'nun yanağına bir öpücük kondurdu.
- Evet değil mi? Her şeyde olduğu gibi bu konuda da çok iyi benim sevgilim.
Lisa onlara imrenerek bakarken Chaeyoung gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. Hiç hoşlanmazdı böyle vıcık vıcık ilişkilerden. Üstelik bu durum Jennie'nin yüzünü düşürmüştü. Her ne kadar şu an ona sinirli olsa da üzülmesine dayanamıyordu.
- Ee Jennie, senin yok mu bir ilişkin falan? Üst sınıflardan biriyle takıldığını duymuştum.
Jennie düz bir sesle yanıtladı Nayeon'u.
- Hayır, yok. Söylenti sadece.
Nayeon anlayışla başını sallayıp devam etti.- Aslında çok şaşırıyorum senin gibi bir kızın yalnız olmasına.
- Öyle mi? Neden?
Nayeon omzunu silkti.
- Yani, çok güzel ve neşelisin. Hatta bir ara senden baya etkileniyordum.
Jisoo şaşkınlıkla Nayeon'a bakınca genç kız kahkaha atarak devam etti.
- Yani, Jisoo'yu görene kadar tabii.
Jennie gülümseyerek başını salladı. Sonra bakışlarını Jisoo'ya dikerek konuşmaya başladı.
- Belki de aklımdan çıkaramadığım birileri vardır.
Nayeon hafifçe gülümserken Jisoo bakışlarını yere indirdi. Chaeyoung ise ellerini kızarmış yanaklarına bastırıp aniden ayağa kalktı.
- Ben hava alacağım biraz.
Hızlı adımlarla balkona yürürken arkasındaki bakışları hissedebiliyordu. Buraya gelmeleri başlı başlına bir hataydı zaten. Bir şekilde Jennie'yi gelmemeye ikna etmeliydi. Ama inatçı arkadaşı, Chaeyoung'ın aksine kalbi konusunda her zaman çok cesur davranıyordu.
Chaeyoung, kendini balkona atıp ellerini kıpkırmızı olduğuna emin olduğu yanaklarına bastırdı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Kalbinin bu kadar hızlı atmasının sebebi Jennie'yi üzgün görmek miydi yoksa arkasında duyduğu ayak seslerinin sahibi miydi? Bilmiyordu.
- Çok inatçı bir kız. Saygı duyuyorum ona.
Chaeyoung sinirle arkasını döndü. Şu an ne Lisa'yla ne de onun şifreli konuşmalarıyla uğraşacak hali yoktu.
- Yalnız kalmak istiyorum, belli olmuyor mu?
Lisa başını yere eğip kıkırdayınca Chaeyoung biraz da olsa yumuşadığını hissetti. Lisa'nın onun üzerindeki etkisi buydu işte.
- Ama ben seni yalnız bırakmak istemiyorum, belli olmuyor mu?
Chaeyoung pes ederek önüne döndü ve bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Günün en sevdiği zamanıydı, gün batımı. Güneş gökyüzünü pembeye boyamaya başlamıştı bile.
- Jisoo farkında.
Chaeyoung şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerini Lisa'ya çevirince genç kız sakin bir sesle devam etti.
- Bana sorarsan hislerinden kaçıyor. Ama bir yandan da Nayeon'u sevdiğini görebiliyorum. Garip bir durum, bizimki kadar olmasa da.
- Garip falan değil bizim durumumuz. Yıllar sonra yeniden karşılaşan iki eski...
Chaeyoung hafifçe yutkundu. Tam arkasını dönüp gitmeye hazırlanıyordu ki bileğinde hissettiği elle durdu.
- İki eski ne, Chaeyoung?
Chaeyoung başını yere eğdi. Lisa, dolan gözlerini görsün istemiyordu.
- Chaeyoung?
- Cevap vermeyecek misin güzelim?
Chaeyoung sinirle başını kaldırdı. Elini çekip hırsla konuşmaya başladı.
- İki eski arkadaş. Ayrıca bir daha bana öyle hitap etme ve arkadaşına da söyle arkadaşımdan uzak dursun.
Hızla arkasını dönüp yürümeye başladı. Kendini çok güçlü hissediyordu, ta ki Lisa'nın kahkasını duyana kadar.
- Ama güzelim, arkadaşımdan uzak duramayan senin arkadaşın değil mi?
Merhabalar yeniden bebişler. Son zamanlarda yazdığım bölümler hiç içime sinmiyor, bu da onlardan biri oldu. Ama yine de sizi daha fazla bekletmemek için yayımlıyorum. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum, seviliyorsunuz 💖
