5.Bölüm

15 5 10
                                    

Daha arabanın kapısını açamadan Alp
sert bir şekilde kolumu tutmuştu.

"Tehdit edilmekten hiç hoşlanmam!
Beni tehdit eden kişiye de bunu yanına bırakmam! O yüzden söylediğin sözlere dikkat et."

Eli kolumu daha çok sıkınca acıyla yüzümü buruşturdum. Gözlerinde öfkeden başka hiçbir şey yoktu. Bende ona aynı öfkeyle bakıyordum. Sonunda kolumdaki elini biraz gevşeterek koşmaya devam etti.

"Ayrıca kiminle görüşüp görüşmeyeceğime sadece
ben karar verebilirim, sen değil!
Bundan sonra beni sık sık göreceksin
buna alışsan iyi edersin."

Alp kolumu sertçe bıraktı. Gözlerimi gözlerinden çekemiyordum. O an her duyguyu hissediyordum. Pişmanlık, nefret, öfke, kızgınlık, sevgi... kafamı sallayıp hızla arabadan indim. Bir an önce bu adamdan uzaklaşmalıydım.
Arabadan uzaklaşırken yanağımdan
süzülen bir damlayı sinirle sildim.
Neye sinirlendiğimi bile bilmiyordum. Emre'nin bu kadar pisliğin içine batmasına mı yoksa yıllarca bize kazandığı paraların iğrenç bir  yerden geldiğini öğrenmem mi bilemiyordum. Yanaklarımdan süzülen yaşlar durmayınca bara girmeden duvarın kenarına gidip yaşların süzülmesine izin verdim. Sussam onlardan farkım kalmayacaktı. Emre için susmaktan başka çaremde yoktu. Onu kaybedemezdim. Belki bencillikti yaptığım ama ailemi kaybedemezdim. Yaşlar gittikçe artarken sesim duyulmasın diye elimle ağzımı kapatmak zorunda kaldım. Bu acının geçmesi için her şeyi yapardım. İçimdeki boşluğun tekrar dolması için ailemle olduğumuz zamanlara geri dönebilmek için her şeyi yapabilirdim. Annem ve babam
hayatta olsaydı Emre bu işlere de
bulaşmazdı. Bize yıllarca insanları
zehirleyerek kazandığı paralarla bir
hayat kurmazdı. Kendini de tehlikeye
atmazdı. Bizi hiç mi düşünmemişti bu
işe girmeden. Lüks içinde yaşamak
isteyen kimdi sanki. Hep bir arada
olsak mutlu olsak yetmez miydi?
Kafamı salladım. Kendimi toparlamam gerekiyordu. Kimseye bir şey belli etmemeliydim. Özelliklede Meral'e ama Emre'ye bunun hesabını soracaktım. En yakın zamanda bana hesap vermesi gerekiyordu. Zorla da olsa yerimden kalkıp gözyaşlarımı sildim. Birkaç derin nefes aldıktan sonra içeri bara girdim. Bara doğru ilerlerken dün geceki masada oturan Alp'i gördüm. Yine aynı masada bu sefer tek başına oturuyordu. Gözlerimiz buluşunca yine çenesi
kasılmıştı. Ondan uzaklaşmak isterken yine burada çalıştığım yerdeydi. Ne yapmak istediğine anlam veremeyerek bara ilerlemeye devam ettim. Bara gelince Aslı'yı görmemle yüzüme kocaman bir gülümsemenin yayılması bir oldu. Beni görünce Aslı'nın da yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.

"Nerede kaldın kızım. Hastayım zaten
bütün işi bize bıraktın." Sevecenlikle
gülümseyerek yanıma geldi ve sımsıkı
sarıldık birbirimize. Şu an sevdiğim
birinin sarılması o kadar iyi gelmişti
ki. İstemsizce yanağımdan bir damla
süzüldü. Aslı görmeden silmeye
çalıştım ama beceremedim.

"Seni çok özledim." Diyebildim sadece.

Bu üç gün benim için o kadar uzun
geçmişti ki. Gerçekten en yakın
arkadaşımı çok özlemiştim. Hele şu son bir saat resmen bir ömür gibiydi. Aslı duygusallığıma şaşırarak bakıyordu. Sonunda kendini toparlayıp konuştu.

"Beni bu kadar özleyeceğini bilseydim
daha önceden gelirdim tatlım. Üç günde sulu göz olup çıkmışsın."

Söylediklerine gülmeden edemedim. Aslı'nın gözlerine bakınca hala hastalığından izler kaldığını gördüm. Gözlerinin altı yorgunluktan morarmış gibiydi. Teni de solgun duruyordu.

"Tam olarak iyileşmemişsin. Neden
geri döndün? Evde dinlenseydin ya."

Söylediklerime gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Başladı gene annecik. Ben çok iyiyim
beni merak etme. Asıl sen nasılsın?
Ahmet dün ki olaydan bahsetti biraz.
Sen iyi oldun mu?"

Aslı beni dikkatle inceliyordu. Boynumu görünce yüzünü
buruşturdu.

KARARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin