Bölüm 20

3.8K 196 40
                                    

*******Ertuğrul'un ağzından**********

Yapmam gereken üstüme yüklenen görevler vardı. Bu kısa ve zor hayatım da ilk defa bana yük olmayan birini tanımıştım. Asena'yı tanımıştım bana yük olmamıştı lakin koruyamamıştım. Sevdiğim kadını ormanda bırakmış en başından beri bize görev edilen , üstümüze binen yükü bulmaya gidiyordum.

Asenamı şifacıların eline bırakmış en güvendiğim erleri yanına koymuştum. Yanımda tuğrulla birlikte bir gayretle atlara yükleniyorduk. Ağaçları arkamızda hızla bırakıyorduk. Elimiz de olan bilgiye göre kitap tavşan yuvasındaydı asena kaçarken yakalandığına göre kalenin yakınında ki koru da olmalıydı.Tekfurun kitabı bulamamasının nedeni ise asenin şaşırtıcı izlerle onları ormana yönlendirmesiydi.

Artık olayları yola koyma zamanıydı. İlk işim kitabı bulup şeyhe teslim etmekti. İkinci işim anama halime konusunda dur demekti. En önemli iş değilde duam  Asenam' dı. Hatunumla yapmamız gereken bir düğün olacaktı. Güzel bir gelecek bizi bekliyordu.

Atım Aktolgalı 'yı dahada hızlandırıdım.Kitabı bir an önce en mühimide tekfurdan önce bulmalıydık.
Tuğrul'a işaret vererek yaklaştığımızı haber ettim. Etraf epey ıssız görünürdü lakin düşmanın nereden çıkacağıda hiç belli olmazdı.

Atları köşeye bağlayarak tavşan yuvasını aramaya başladık.Tuğrul iz sürücülükte civarın en iyisiydi. Asenamın yanıltıcı izlerini bile bulacağından emindim .

İkimizde farklı yönlere dağılarak gün batana kadar aradık lakin ortada değil tavşan yuvası başka bir hayvanın yuvası dahi yoktu. Aklıma en kötüsü geliyordu tekfur bulmuşsa eğer işte yapılan onca emek boşa giderdi.

Tuğrul la sözleştiğimiz noktaya gelince olumsuz haberi vermek epey içimi karartıyordu.
Tuğrul gelmişti yanıma lakin yüzü gülüyordu bu da kitabı bulduğunun işaretiydi.

"Beyim korunun derinliğinde bir yuva buldum epey iyi saklanmıştı lakin bulmak nasip oldu. Alasın beyim tez efendilere ulaştırasın."

Tuğrul a sarıldıktan sonra kitabı alıp açtım.Sonunda yıllar önce çalınan türk milletinin kurtuluşu ellerimizdeydi. Görev uzun yıllar sürmüştü Tuğrul bile bilmezdi kime teslim edileceğini . Yol kızıl elmayaydı çetindi,mühimdi ama hakkın yoluydu.

İmdi sırada ihanetçiler vardı. İnfazlar yakın ölüm daha da yakındı.

"Tuğrulum gardaşım ben   emaneti teslim ederken sende gidip Alaca'yı bulasın . Kellesini almadan önce  diyesin hele; ihanetin affı olmaz, elindeki sırrı saklamayana ise yeni sır asla verilmez."

Tuğrul elini kalbine koyarak "Buyruk beyimindir" dedikten sonra atına atladı

Aktolgalı 'nın eğerini kavradıktan sonra bu iblise yakın ormandan uzaklaştık. Tuğrulla yolları ayırmıştık yapılması gereken mühim mevzular, alınması gereken şart kararlar vardı.Allah sonumuzu hayır edede başımıza bela gelmeyeydi. Ama babam Süleyma Şahın da bir sözü vardı
"Yiğide belâ yiğitlik yaparken gelsin. Şereftir"

Yiğitlik yapma sırası imdi bizdeydi.

Gün batımına doğru buluşma noktasına gelmiştim. Atımdan inerek yakındaki ağacın dalına bağladım. Bir elim pusatımın kabzasındaydı. Diğer elimle heybemi kontrol ettim .

Adımlarımı şelaleye  doğru hızlandırdım etraf epeyce sessizdi . Takip edilmediğim den emin olduktan sonra şelalenin yakınındaki kayalıklara çıkarak    şelalenin içerisinde olan gizli mağaraya girdim.

Mağarayı yabancı birinin fark etmesi imkansızdı. Şelaleden akan su ve mağara arasında ufak bir boşluk vardı suyun altından geçmeden mağaraya giriş yapılmıyordu . Bu yüzden burayı kimse bilmezdi  . İki giriş hakkın olurdu ilki görevi öğrenmek için ikincisi görevi tamamladığın için.

Devr-i zamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin