𖦞
– Sedir Ağacı –
Ortam sessizdi. Saat çoktan beşi geçmişti, hıçkırık sesleri ve yalvarışlar duralı yaklaşık üç dakika oluyordu. Jungkook yerinden doğruldu ve emin olmayan adımlarla kapıya yürüdü. Yaklaşık otuz dakika boyunca rahatlatıcı feremonlarını salgılamıştı. Daha önce kendisi bile bu kadar yoğun hissetmemişti kokusunu. Kurdu daha fazlası için çabalıyordu resmen. Portakal kokulu omega çok fazla hoşuna gidiyordu.
Bir eli kapının kulbunu kavrarken, diğer eli kilide gitmişti. Yavaşça ters yöne çevirdi ve kapıyı araladı. Başı ve bedeni kapıya yaslı olan beden yumuşak bir şekilde kapıya beraber içeri doğru düştü.
Jungkook kavradığı kulbu telaşla bırakarak yerdeki bedene eğildi. Başını yerden kaldırdı. Göz yaşları, yanaklarında belirgin izler bırakmıştı. Baş parmağı üzerlerinden gitti sakince. Ne kadar bunun için geç olsa da, okşamadan edemedi.
Omega sıvısı, oturduğu yeri ıslatmıştı. Küçük bedeni daha fazla yerde bekletmeden kucağına aldı. Alfası, omeganın kokusuyla çılgına dönerken kendine engel olmak için çok büyük çaba sarf ediyordu.
Karşıda, kapısı açık olan odaya doğru adımladı yavaşça. Bu ilk girişiydi ferah ve iç açıcı bir şekilde dizayn edilmiş odaya. Kollarındaki küçük bedeni, yatağa koymak için eğildiğinde, yataktaki sıvının kokusu dolmuştu ciğerlerine. Tek kelimeyle müthişti. Başı anında döndü ve derin nefes alma istediği bir anda kabardı. Gözlerini kapattı ve çenesini sıkarak kokuya odaklanmamaya çalıştı.
Kumral saçlıyı, yataktan yaklaşık dört adım uzaklıktaki küçük kanepeye koydu yumuşak bir şekilde. Ne kadar derin bir uykuda olsa da, acısı yüzüne vurmuştu. Kaşları hafif bir şekilde çatılı duruyordu. Vakit kaybetmeden, dolaptan yeni çarşafları aramaya koyuldu. Neyse ki kısa bir süre bulabilmişti. Yatağın üzerindeki beyaz kılıflı yorganı yere koyarak beyaz çarşafı çıkardı ve elindeki yeni çarşafı serdi özenle. Ardından yastıkları kabarttı, hızla kendi odasına koşarak ikinci yastığını aldı ve yatağa koydu. Omeganın, bir alfa kokusuna ihtiyacı olacaktı.
Kabarmış yastıkları bir kez daha düzeltti ve kanepede yatan minik bedeni sakince kollarına alarak yatağa yerleştirdi. Jimin, gerçekten derin bir uykudaymış gibi duruyordu. Yastıklarla etrafını sararken gözleri, yerdeki yorgana gitti. Yere attığı için kızdı kendine. Daha sonra aklına dolan fikirle odasına koştu ve kendi yorganını getirerek, yumuşakça kumral saçılın üzerine örttü.
Ağrısı biraz olsun azalmış duruyordu. Sakince gülümsedi Jungkook ve derin bir nefes aldı. Güzel omega kokusu hâlâ burnundaydı. Gözleri, çatılı olan, bir sanat eseri gibi çizilmiş olan kaşlarına gitti. Başta emin olamasa da masum bir öpücükten zarar gelmeyeceğini düşündü.
Bu küçük, masum öpücüğün nelere mâl olacağını bilse, kiraz rengi dudaklarını, o güzel alna hiç bastırmazdı. Güzel ten, dudaklarını kavurmaz, kalbini bu denli hızlandırmazdı.
Gözlerini kapattı ve kısa bir süre ayırmadı dudaklarını. Bir eli istemsizce kumral saçlara gitti. Dudaklarını pürüzsüz tenden ayırırken alnına dökülen bebek saçları geri itti.
Kokusu, o kadar güzeldi ki... Her an soluyabilirdi. Bakışları ayrılmak istemezcesine her zerresinde geziniyordu güzel çehrenin. Derin bir nefes aldı son kez ve odadan, değiştirdiği çarşafı ve yorganı alarak, çıktı. Alması gereken bir ilaç vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beautiful mess | jikook
Fanfiction"Kokum," Gözleri yüzünün her zerresinde gezindi. Dudaklarında kısa bir süre takılı kaldı. Dudaklarını ıslatarak küçük gözlere çıkardı gözlerini. "Seni gerçekten rahatsız mı ediyor kardeşim?" Jimin ne diyeceğini bilemedi. Az önce dudaklarında takılı...