Chapter 4

786 93 50
                                    


- Yazardan -

Kim Jisoo'nun acı çığlıkları ormanı doldururken, etrafa tam anlamıyla kaos hakimdi. Köşede acıdan kıvranan Taehyung ve yanı başındaki kardeşi Yuna, olan biteni öylece izliyorlardı.

Hwasa ve diğer kızlar Jisoo'nun başındaydı ve doğum yaptırmakla meşgullerdi. Neredeyse bir saattir... "Pekala Jisoo,beklemek bir şey kazandırmaz. Derin bir nefes al ve, bebeği it."

Hwasa'nın talimatlarına uyan Jisoo, derin bir nefes alıp, eşi Jin'in elini sıkıca tuttu ve bebeğini var gücüyle itti.

Jennie, kucağında Jisoo'nun başıyla birlikte ona destek oluyordu ancak, bir şeylerin ters gittiğini o da hissediyordu. Jisoo, ölmek üzereydi...

Lisa ve Chaeyoung da hemen yanındaydı. Hwasa battaniyenin altından Jisoo'nun karnına baktı. Bebeğin kafasını görebiliyordu. "Devam et Jisoo, neredeyse geldi."

Jisoo bir kez daha var gücüyle ıkındı ve Jin'e baktı. "Jin,yapamıyorum..." Jin, onu alnından öptü ve ağlamamaya çalışarak sevdiği kadının gözlerine baktı. "Başaracaksın hayatım, biraz daha dayan."

Bir kez daha var gücüyle ıkındı ancak sancısı ve kanaması çok fazlaydı... Hwasa panikle, az uzağında oturan Namjoon'a baktı.

Namjoon, eşinin gözlerinden her şeyi anlamıştı. Ya Jisoo ölecekti, ya bebek... "Ikınmaya devam et Jisoo,"

Jeon Jungkook, minik Nam Hwan ve Yoongi ile birlikte, mağaranın girişinde oturuyordu. Hoseok ise sıcak su yapmakla meşguldü.

Nam Hwan,üzgün gözlerle Jungkook'a baktı. "Doğum yapmak bu kadar acıtıyor mu? Annem de mi böyle acı çekti?"

Jungkook, buruk bir şekilde gülümsedi ve Nam Hwan'ın saçlarını okşadı. "Evet, acı verir ama uzun sürmez. Sonucu çok güzel olacak."

"Evet, sen gibi." dedi Yoongi ve Nam Hwan'ın saçlarını karıştırdı. O yerdeki taşlarla oynarken, Yoongi gergince Jungkook'a baktı. İkiside bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı.

Jisoo, tüm gücüyle bir kez daha ıkındığında, minik bebeği cılız sesiyle dünyaya geldi. Hwasa, kanlı elleriyle bebeği eskimiş çarşafa sardı ve dolu gözleriyle Jisoo'ya baktı. "Başardın Jisoo... Çok güzel bir kızın oldu."

Jisoo zayıf gülümsemesi ile kızına baktı. Ardından,sevdiği adamın gözlerine döndü. "Ona iyi bak..."

Jin, panikle Jisoo'nun yanaklarına dokundu. "Hayır, Jisoo aç gözlerini!" Jisoo yüzünde zayıf gülümsemesi ile son nefesini, oracıkta Jennie'nin kucağında verdi.

"JISOO! HAYIR AÇ GÖZLERİNİ! JISOO!" Jin delirmiş gibi onu sarsmaya başladığında Hwasa bebeği alıp Hoseok'un yanına gitti.

Jungkook ve Yoongi panikle içeri girdiğinde üzücü manzara ile burun buruna geldiler. Jin, karısının cansız bedenine sarılmış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Jisoo, hayır... BİR ŞEY YAPIN! ÖLEMEZ!"

Herkes ağlamaya başlamıştı. Jungkook, yumruklarını sıktı ve mağaradan dışarı çıktı. Her şey berbat gidiyordu... Buraya gelmeseydi eğer, Jisoo hâlâ yaşıyor olur muydu?

Jin, eşinin cansız bedenine sarılmış ağlarken, herkes köşeye çekilmiş, sessizce ağlıyordu. Hwasa ve Hoseok ağlayarak bebeği kandan temizlerken,Taehyung acıyla bağırdı.

"Yanıyor!" Namjoon hazırladığı merhemle birlikte Taehyung'un yanına geldi ve üzerini örttüğü eskimiş battaniyeyi çekti. Dikenler her yerindeydi... "Pekala, bu biraz daha yakacak."

O merhemi sürmeye başladığı an, Taehyung acıyla bağırmaya başladı. Acı, her yerindeydi. Yanmayan tek bir uzvu yoktu. Jennie, Yuna'ya sıkıca sarıldı ve bakışlarını kaçırdı. Acının içine düşmüşlerdi ve nasıl kurtulacaklarına dair bir fikirleri yoktu.

time machine • liskook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin