Hayat hepimizi yoruyor, acımadan ezip geçiyordu. Bu zorluklar bazen insanlar için dayanılamayacak oluyor. Bu insanlardan biri de bendim, hayattan uçup gitmek istemiştim hem de suçsuz olduğum halde. Ama o an anlamıştım her şeyi, hayatımız bir sınavdı ve bu sınavı geçip geçmemek bize bağlıydı. İstemeden de olsa ufak hatalar yapıyordum ve pişman oluyordum. Kendimden nefret ediyordum, yaptığımız her şey bize farklı kapılar açtığından haberim yoktu. Her şey için geç olduğunu düşündüğüm o anda bile bana yeni bir kapı açılmıştı...
Beyaz ışığın ardında bana seslenen biri vardı. Yakınlaştıkça güzel olduğunu düşünmüştüm, tıpkı videolardan izlediğim annem gibiydi. Şevkatle bana bakıyordu, takip etmek istedim onu. Bir kapıdan geçtiğini gördüm uzanmaya çalıştım ama uzanamadım tek işittiğim şey onun narin ve şevkatli ses tonuydu; şuan büyük zorluklar ileride daha iyi yaşamanı sağlayacak. Hayatının değerini bil... sözüydü...
Gözlerimi yavaş yavaş açıyordum, kendime geldiğimde Yedam'ı gördüm.
Dalgınlık ve şaşkın bir ifadeyle bana baktı ve: İyi misin? Diye sordu.
Şuan fark etmiştim, ne zaman bir şey olsa o hep yanımdaydı. Benim için bu kadar uğraşması ondan belkide hoşlanmamı sağlamıştı.
Yedam'ın ağzından:
Bu kızla tanıştığımdan beri kendimi hep garip olayların ortasında buluyordum. Normal duygularımın değiştiğini fark ettiğimde korkmuştum ve garipsemiştim. Normal olamayacak kadar anormaldi. Yıllar sonra ilk kez kıskançlık duygusu tatmıştım. Ve şimdide ona yardım ediyordum.
Önce kütüphaneye baktım, sonra kantine ve en son olarak aklıma çatıda olabileceği gelmişti. Hızla çatıya koştum, kapıyı açtığımda yerde kanlar içerisinde onu görmeyi planlamıyordum. Hızla yanına koştum ve elimdeki su şişesiyle ayıltmaya çalıştım. Ders zili çaldığı için onu kucağıma aldım ve hızla revire doğru koştum. İçeri girdiğimde hemşirenin bana şaşkın gözlerle baktığını gördüm.
Ben: lütfen yardım edin. Dedim Mina'yı gösterek.
Neden ve niçin yaptığımı bilmiyordum. Sürekli bana ihtiyacı varmış gibi hissediyordum, ya yanılıyorsam ya benim ona ihtiyacım varsa.
Sonunda gözlerini açmıştı;
Mina'nın ağzından;
Hafif bir acıyla uyanmıştım. Keşke yaşana olaylar bir rüya olsaydı diye geçirmiştim içimden.
Ardından Yedam'ı gördüm, ne kadar da halsiz, yorgun ve endişeliydi. Sevinmiştim aslında birinin beni umursadığını görmek beni hem mutlu etmişti hem de üzmüştü. Ardından hızla çevreme sonra bileklerime baktım ve:
Ben: neden buradayım? Bileklerim neden sarılı?
Yedam: Nasılsın? Daha iyi misin? Dedi, endişeli olduğu gözlerinden ve sesinden belliydi.
Onu daha da telaşlandırmamak için: evet daha iyiyim. Dedim.
Yedam: sevindim dedi derin bir nefes alıp bırakırken.
Ben: ne oldu bana?
Yedam: Hatırlamaman daha iyi. Dedi. Ardından konuyu değiştirerek:
Kendine geldiğine göre ben içecek bir şeyler getireyim dedi. Yorgunlukla.
Kafa sallamıştım. Üzerindeki ve boynundaki kan lekeleri dikkatimi çekmişti. Ben bunları düşünürken hemşire içeri girdi
Hemşire: Ah uyandın mı Mina? Nasılsın? Dedi gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•𝓑𝓪𝓷𝓰 𝓨𝓮𝓭𝓪𝓶• ℱirst ℒove
FanfictionOnunla ilk kez o zaman karşılaşmıştık. Kalbimin bu kadar hızlanacağını bilmiyordum. Vücudumun heryerine nüfus eden, adını bilmediğim his çoktan beni ele geçirmişti. Bu aşk olabilir miydi..? Yoksa kendimi mi kandırıyordum?