Belli olmayan yaralar

88 14 8
                                    

Sevgi… Aşık olmak… Aşık olmak genç yaşların en güzel anları diye okumuştum bir yerde. Peki doğru kişiyi nasıl bulacaktık? Yoksa o mu bizi bulacaktı. Aşk, bana göre bir kelime değil. Aşkı hak etmiyorum. Asıl beni sevgiden ötürü dünyaya getiren kişileri öldürdüm, sevgiyi gerçekten de hak ediyor muyum? Peki yaşamayı? Onu hak ediyor muyum? Her gün düşünüyorum. Çıkmazın içindeyim… herkes dışarıdan mutlu görünebilir ama içini bilemeyiz…
Cumartesi gelmişti sonunda. Bu gün için bir planım vardır; mahalleyi arayacaktım. O çocuğu bulup soru sormak istiyordum. Bu fikirler ile giyeceğim kıyafetleri ayarlamış hazırlanmak için odama doğru yol almıştım. Telefonuma gelen bildirim ile irkildim ve hızla telefonuma baktım.
‘So hyun seni Gruba Ekledi’ ne? Ne grubu şim… aahh nasıl unuttum! Hoca proje ödevi vermişti. Hızla gruba girdim ve yazıları okudum:

Choi hyun: arkadaşlar bugün buluşup projeye başlayalım mı?
Yedam: bana uyar.
Yeeun: Ben belki müsait olmayabilirim.
Ben: Bana da uyar.
Choi hyun: o zaman buluşacağımız kafenin konumunu atıyorum.

Bu neydi şimdi? O çocuğu ne zaman bulmaya kalksam bir engel çıkıyor.
*1 Saat sonra*
Benim sorunum ne ilk ben geldim?! Telefonumu açtım ve gruba ‘ben geldim.’ Yazdım ardından Yedam’ da “ben de yoldayım yazdı.” Thh niye o yazdı ki sadece, görende randevuya çıktığımızı filan sanacak.
Yeeun: kusura bakmayın ben katılamayacağım.
Choi hyun: hmm peki o zaman biz bugün biraz başlayalım sana da sonra atarız ne yaptığımızı.
Yeeun: teşekkür ederim Choi hyun oppa.
Choi hyun: Ben de geldim.

Etrafıma bakındım biraz sonra Choi hyun’nu gördüm ve el salladım.
Ben: selam Oppa naber?
Choi Hyun: İyi Mina sen?
Ben: iyi.
Yedam soluk soluğa yanımıza gelmişti. Şaşırmış gözlerle ona baktım. Ensesine baktığımda terlemiş olduğunu fark ettim ve ‘Yedam sen koştun mu?’ “birazcık.” Cevabını vermişti. Ona bakıyordum, oda bana. Bakışmamızı bölen şey Choi hyun’nun ‘hadi içeri girelim’ dediğiydi. Bakışlarımı kaçırdım ve içeri girdim.
Bir masa seçip oturduk ve kahve almak için ben ve Choi hyun sipariş yerine gittik. Yedam’ın ve benim kahvem hazırlanmıştı bardakları alıp masaya doğru yürüdüm.
Ben: bu senin.
Yedam: teşekkür ederim.
Ben: Gerçekten koştun mu? Dedim sakin bir sesle.
Yedam: evet dedi gözlerimin içine bakarak. Neden öyle bakıyordu? Bu his yine yine oldu işte. Yavaş yavaş kalbimin hızlandığını hissediyorum. Bir anda karnımda ki anlam veremediğim bu his de neydi. Neden böyleydi ki?
Bakışlarımı hızlıca ondan kaçırmıştım. Ardından yedam masaya doğru yaklaştı, dirseklerini masaya koydu, ellerini birbirine kenetledi ve bana bakmaya başladı.
Yedam: yine gözlerini kaçırıyorsun. Dedi ve hafifi bir tebessüm etti.
Ben: hayır kaçırmıyorum. Demiştim anlık ve gözlerinin içine bakarak.
Yedam: Yakından daha da güzelsin. Demişti hafif ve mutlu bir ses tonuyla.
Anlık beynim durmuş gibi hissetmiştim, kalbim acaba dışarıdan duyuluyor muydu?
Choi hyun: selam. Demişti bizi garimser bir ses tonuyla. Ardından Ben yokken bir şey mi oldu? Dedi
Yedam oradan atladı: Hayır bir şey olmadı. Dedi hafif sırıtarak.
Choi Hyun: peki o zaman başlayalım…
Her şeyi planlamıştık  ara sıra ikisine de bakıyordum gerçekten yorulmuşlardı. Uyanık kalabilmek için kaç kahve tüketmiştik onu bile sayamamıştım. Sonunda Choi hyun ‘burada bitirelim mi havada zaten karardı sayılır.’ Demişti. Yedam ve  ben aynı anda ‘olur.’ Demiştik.
Choi Hyun hafif bir tebessüm eti ve : peki o zaman toparlanalım.
Choi Hyun: Mina akşam geç saatte eve yürümen sorun olur mu? Seni bırakabilirim istersen.
Ben: teşekkür ederim gerek yok ben kendim giderim.
Choi Hyun: Peki o zamana ilk sen git.
Ben: peki. Kendinize dikkat edin. Dedim ve hızla eve doğru yol aldım.
Ben oradan gideli 10 dakika anca olmuştu. Acaba ne yaptılar diye düşünürken eğik olan kafamı yerden kaldırdım ve bir adamın salak salak bana doğru geldiğini fark ettim. Sarhoş muydu? Ne yapacaktım? Ahhh işte bu yüzden ara sokaklardan nefret ediyorum, kimse yok. Genelde korkan bir insan değilim ama şuan korkuyordum. Elinde anlam veremediğim bir şey vardır. Belki zarar verici bir şey bile olabilir.  Kalbim hızla çarpıyordu, bacaklarım korkudan titremişti. Yanından geçip gitsem diye düşündüm ama sonra ya bana saldırırsa düşünceside aklımın bir kenarındaydı. Yavaş yavaş daha çok yakınlaşıyordu. Korkulu adımlarla yavaş yavaş ileriyorum. Adam bana “heeeyy,” diye seslendiğini duymuştum, aldırış etmessem gider diye düşünmüştüm ama daha çok bağırdı “heeeyyy güzellik sa-“ arkadan duyduğum ses ile o yöne bakmıştım. Bu… bu? Yedam? Koşarak yanıma gelmişti. Elini omzuma attı ve “ya beni beklemeden nasıl gidersin?” dediğini işitmiştim. Korkudan eğilmiş kafamı kaldıramamıştım. Bir eli omzumda diğer eliyle çenemi narince kavrayıp ona bakmamı sağlamıştı. Adam Yedam’ı görünce adımlarını hızlandırdı ve yanımızdan geçip gitti. Adam gitmişti ama ben korkudan hareket edemiyordum. Beklemediğim bir anda Yedam kollarımdan tuttu ve kendine çekti. Kollarıyla beni sarmıştı. İstemeden gözyaşım akıp gitti.
Yedam: Sarılabilirsin… iyi gelecekse sarılabilirsin.
Bunu bekler gibi ona sarılmıştım. Artık sesli ağlıyordum. Belki 5 dakika sokakta öyle durmuştuk. Kendime geldiğimde bir köprünün önüne gelmiştik.
Ben: neden buraya geldik?
Yedam: bu köprü… derin bir sessizlik olmuştu.
Bu köprü ablamın… kelimelerin boğazına düğümlendiğine emindim. Ama yine de devam etti: ablamın intihar ettiği köprü… o zamanlar bir adamın onu rahatsız ettiğini bilmeden saf bir şekilde yaşıyordum. Onu rahatsız etmiş, kaç kere zarar vermişti bilmiyordum. Son zamanlarda ablamı öldüreceğine dair mesajlar atıyordu. O zamanlar ablamın yanında sadece ben vardım ona göz kulak olmam gerekirdi ama olamadım… ve sonunda bu köprüden aşağı atladı… demişti köprüden aşağı bakarak.
Bileğinden tuttum ve geri çekebildiğim kadar geri çektim.
Yedam: o zamanlar buradan bende atlamayı düşünmüştüm, ama sonra ablamın benim için bıraktığı notu okudum ve vazgeçmiştim… ara sıra hala bu düşünce aklıma geliyor…
Ben: ben… ne diyeceğimi bilmiyorum…
Yedam olduğu yere çöktü ve: onu çok özlüyorum. Kokusunu özlüyorum. Küçükken babamdan dayak yerdim o beni hep korurdu… bunları söylerken bir yandan ağlıyor bir yandan da elini yere vuruyordu. Sonunda dayanamadım ve yere vurmaktan kanamış elini tuttum.
Ben: Ağlama… tek diyebildiğim şey buydu. İlk defa yaşadığım bir durumdu.
Ne ara bu kadar yakınlaşmıştık? Neden birbirimize sürekli kimseye söylemediğimiz şeyleri söylüyorduk? Neden ikimizde acılarımızı birbirimizle paylaşıyorduk?
Belki 30 dakika sonra ikimizde kendimize gelebilmiştik. Evime kadar beni bırakmıştı. Kapının önündeydik: içeri gel, eline pansuman yapayım. Hala kanıyor.
Yedam: Gerek yok teşekkür ederim sen içeri gir.
Ben: eve kadar bıraktın bari eline pansuman yapmama izin ver lütfen.
Yedam: peki ama çabuk yap olur mu?
Ben: tamamdır sen burada bekle beni hemen geleceğim dedim mutlu ama buruk bir ses tonuyla.
Elimde ilk yardım çantası ile geldim. Kapının önündeki banka oturduk ve elini uzatmasını söyledim. Batikonu yavaş yavaş sürüyordum acı çekmemesi için.
Ben: acıyor mu? Dedim ve kafamı kaldırdım. Bunu beklemiyordum oldukça yakındık yine ve gözlerimin içine bakıyordu yine.
Yedam: bunları anlattığım ilk kişisin. Sana güveniyorum.
Ben: bende sana güveniyorum. Lütfen kendini suçlama senin bir hatan yok. Dedim ardından gözüm yanağındaki çiziğe kaydı.
Yanağın çizilmiş. Dedim ve elimi yanağındaki yaraya doğru götürdüm. Dokunduğumda refleks ile elimi tuttu.
Ben: acıdı mı?
Yedam: hayır sadece… neden böylesin?
Ben: nasılım?
Yedam: saf ve herkese çabucak güvenen.
Ben: bunu iltifat olarak sayıyorum. Dedim ve yanağına yara bandı yapıştırdım. Pansuman yaptığım elinide sardım.
Ben: bitti. Artık ben içeri gireyim dedim ve oturduğum yerden kalktım. İçeri doğru yöneldiğimde bileğimde soğuk bir el hissettim ve hızla Yedam’a baktım.
Yedam: teşekkür ederim Mina.
Açıkçası yedam’ı tanıdığım günden beri ilk defa böyle görüyordum. Ona cesaret vermek için omuzlarından tuttum ve ayağa kaldırdım.
Ben: ben de teşekkür ederim her şey için. Üzülme. Kendine dikkat et. Eve gittiğinde lütfen bana mesaj at.
Yedam hafif bir tebessüm etti ve yanımdan gitti.
İçeri girdiğimde Büyükannem  bana bakıyordu
Büyükannem: kim bu çocuk? Niye o kadar yakındınız? Tanıdığın biri mi?
Ben: benim gibi sıkıntı çekmiş biri büyanneciğim.
Büyükannem: ondan hoşlanıyor musun?
Ben: ben de bilmiyorum büyükanneciğim. Tek bildiğim şuan kendini iyi hissetmediği ve birine ihtiyacı olduğu.
Büyükannem: güzel, saf kalpli torunum benim. Haadi git uyu senin için yorucu bir gün olmuştur.
Kafamı tamam anlamında salladım ve yukarı odama çıktım. Odama girdiğimde kendimi yatağın üstüne bıraktım ve tavana baktım. Ardından telefonuma gelen bildirimle hızla o tarafa döndüm. Mesaj Yedam’dandı:
Ben eve vardım. Bugün için teşekkür ederim.
Ben: ben de teşekkür ederim. Şimdi biraz uyu, dinlenmelisin.
Yedam: sende dinlenmelisin. İyi geceler Mina.
Ben: iyi geceler Yedam.
Telefonun ekranını kapatıp başucumdaki masaya koydum, üstümü değiştirip uyumaya çalıştım. Bugün çok fazla şey yaşamıştım. Yarının güzel olması dileğiyle uyumuştum...

Sizi biraz beklettim biliyorum ama sonunda harika bir bölümle karşınıza geldim. Umarım beğenirsiniz.

 Umarım beğenirsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sizleri seviyorum kendinize iyi bakın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sizleri seviyorum kendinize iyi bakın.

•𝓑𝓪𝓷𝓰 𝓨𝓮𝓭𝓪𝓶• ℱirst ℒoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin