"Hoşgeldin, içeri gel lütfen."
Changbin'i salona davet ederek ben de peşinden yürüdüm. İlk kez geldiği gün gibi çekingenliği devam ediyordu.
"Nasılsın?"
"İyiyim, sen?"
Omuz silkerek etrafa bakmaya başladım. Daha sonra sıkılarak yanımda oturan Changbin'in omzunu dürttüm.
"Çok resmiyiz şu an. Beni uzun zamandır tanıyormuş gibi yap ve çekingen olma. Ben de öyle yapacağım." Gülümsedikten sonra kafasını sallamıştı. "O zaman yemeğe geçelim, çünkü acıktım."
Bana uyup yerinden kalkarken mutfağa geçtik. Her şeyi hazırlamıştım, beğeneceğini umuyordum. Annem aşçıydı ve çoğu yemeği ondan öğrenmiştim.
Yemeği servis ettikten sonra güzel bir sohbet eşliğinde yedik. Konuştukça çekingenliği gidiyor gibiydi. Ayrıca o komik, aynı zamanda oldukça romantikti. Kurduğu cümleler özenle seçilmiş gibiydi. Changbin bana birini hatırlatıyordu.
Bin..
"Telefonunu verebilir misin?"
Ne yapacağımı sorgulamadan bana uzattığında kendi telefonumu da elime alarak önce Bin'e mesaj attım. Eğer Bin diye bildiğim kişi gerçekten oysa attığım mesaj elimdeki telefona gelirdi. Bu sırada anlamaması için numaramı yazarak kaydettim. Bir dakika çoktan dolmuştu ve benden gelen hiçbir bildirim yoktu.
Omuzlarımı düşürerek telefonu ona uzattım. Bin'in o olmasını umut etmiştim. "İyi misin, suratın neden asıldı?"
"İyiyim, aklıma bir şey geldi. Sorun yok, yemeğin bittiyse film izleyelim mi?"
"Olur."
Bana yardım etmek için kalktığında onu oturtarak gerek olmadığını söylemiştim. Ama ısrar ederek masayı toplamama yardım etmişti. O çok kibar biriydi. Kendimi ondan hoşlanmak zorunda gibi hissediyordum.
Ama bunu yapamazdım. Bin'e ondan hoşlandığımı söylemiştim. İkisi aynı kişi değildi ve bu onu aldatmak olmaz mıydı?
"Lavaboyu kullanabilir miyim?"
Küçük bir baş sallamasıyla onay verip, lavabonun yerini tarif etmiştim. O gelene kadar mısır patlatmaya karar vererek gerekli malzemeleri çıkardım. O sırada telefonumdan mesaj geldiğine dair bir ses yükselmişti.
•
Bin: Üzgünüm Yongbok, birkaç işim vardı.
Ne yapıyorsun?Selam, Bin.
Changbin'le oturuyoruz.
Daha doğrusu o lavaboya gitti ve ben de mısır patlatıyorum.
Film izlerken yiyeceğiz.Bin: Ortam sence de romantik değil mi?
Hayır, ne alakası var?
Arkadaşça film izleyeceğiz.Bin: Onu beğendiğini söylemiştin.
Hala beğeniyor musun?Aklımı karıştırmayı kes.
Sonra konuşuruz.•
Cevap vermesini beklemeden telefonu sinirle masaya geri koydum. Patlattığım mısır tabağını alarak salona geçtiğim de Changbin'de gelmişti. Tabağı onun kucağına bırakarak ne izleyeceğimizi konuştuktan sonra bir filmde kadar kılmıştık.
Filmin konusuna baktığımda işitme engelli bir çocuğun hikayesi olduğunu gördüm. Changbin'in yanında ağlayıp rezil olmak istemiyordum.
Filmi başlatıp ışıkları kapatmıştım. Işık açıkken film izlemek hoşuma gitmiyordu. "Neden kapattın?" Rahatsız olduğunu düşünerek suratına baktım.
"Rahatsız olduysan açıyorum." Diyerek kalkacağım sırada kolumdan tutmuştu. Vücuduma yayılan sıcak hava dalgasıyla derin nefes almıştım. Lanet olsun, cidden ondan etkileniyordum.
"Sorun değil, böyle iyi."
Bir şey demeden döndüm önüme ve filme odaklanmaya çalıştım. Ancak bu pek mümkün olmuyordu. Mısır alırken sürekli değen ellerimiz ve arada göz göze gelmemiz hiç yardımcı olmuyordu.
Zaman geçtikçe film ilerliyordu ve beni hüngür hüngür ağlatacak kısma gelmişti. Çocuk geçirdiği zorlu ameliyat sonrasında ilk kez duymaya başlamıştı, sevdiği kızın sesini ilk kez duyuyordu. Tarifi imkansız bir mutluluk olmalıydı bu. Burnumu çekerek gözlerimi silerken, üzerimdeki bakışları hissediyordum.
"Neden ağlıyorsun?"
"Çok duygusal değil mi?"
Filmi gösterdiğimde gülümsemiş ve elini kaldırarak nazikçe silmişti gözyaşlarımı. Yeniden hissettiğim değişik duygular gün yüzüne çıkarken, farkında olmadan yüzümü ona yaklaştırmıştım. Hipnoz olmuş gibi hissediyordum, beni etkisi altına almıştı.
Ne yaptığımın geç de olsa farkına vararak geri çekildim. Kafamı önüme eğdiğimde ayaklanmış ve kaseyi kucağıma bırakmıştı.
"Ben gitsem iyi olacak, sonra görüşürüz."
Bir şey dememe fırsat vermeden kapıdan çıkmıştı ve ben öylece kalmıştım salonda. Aklım karışıyordu, kimden hoşlandığımı şaşırıyordum. Farklı bedenlerdeki iki çocuk da beni heyecanlandırıyor, değişik düşüncelere itiyorlardı. Ama sanki onlar bana yabancı değildi. Bin ile konuşurken Changbin'in olduğunu hayal ediyordum. Görüntüsü gözümün önüne geliyordu. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.
________________
Oy verin lütfen~
Umarım beğenirsiniz!
~Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cotton Candy | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Lee Felix, her gün kapısının önünde pamuk şeker buluyordu. •Texting + Story