Güne gözlerimi güzel bir şekilde açmış hazırlanıp kahvaltımı etmiştim. Şimdi de pamuk şekerimi yiyerek fakülteme doğru gidiyordum.
Biten şekere hüzünle bakarak paketini çöpe attım. Bu sırada yanımdan geçen Changbin'le stres olmuştum. Yüzüme bile bakmıyordu, beni görmemesi imkansızdı. Dün gece yüzünden böyle yaptığını düşünerek peşinden koştum ve çantasından tutarak durdurdum onu.
Bakışları beni bulduğunda gözlerini kaçırmıştı. Elimi enseme atarak kaşıdım ve gülümsemeye çalıştım. "Günaydın, nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
Yine başlıyorduk anlaşılan. Neden bir araya gelince iki kelimeyi konuşmadığımızı anlamıyordum. Pekâlâ, ben utanıyordum belki. Ama o?
O da utanıyor olabilir miydi?
"Bak, dün için gerçekten özür dilerim."
"Dün bir şey olmadı ki."
Az kalsın onu öpecektim ve o bunun farkındaydı. "Hayır, oldu. Seni öpecektim ama.." ne diyeceğimi bilemeyerek sustum bir süre. Cevap vermemi bekler gibi bakıyordu yüzüme. "Bilmiyorum, bunun için benimle konuşmamazlık yapma olur mu?"
Gülümseyerek iç çekmiş ve kafasını sallamıştı. "Bu kadar yakınlaşmışken seninle istesem de konuşmamazlık yapamam."
"Ne?"
Arkasını dönüp giden çocuğa şaşkın bakışlarımı atarken ne dediğini anlamaya çalışıyordum. Elimi hızlanan kalbime bastırarak binaya girdim. Kendi sınıfıma çıkarak sadece 3 hafta kalan yıl sonu gösterisi için hazırladığımız kareografiye hazırlanmaya başladım.
Sadece 3 hafta kalmıştı. Bin'in kim olduğunu öğrenebilmem için sadece 3 hafta kalmıştı.
•••
Bin: Günaydın Yongbok.
Nasılsın?Günaydın Bin.
Yorgunum, sen nasılsın?Bin: Yine deli gibi dans ettin değil mi?
İşim olduğu için bugün seni izleyememiştim.
Çok fazla çalışıyorsunuz, buna gerek var mı?Hocaları biliyorsun.
Her şeyin mükemmel olmasını istiyorlar.
Ama biraz daha böyle dans edersek ortada dans eden bedenler kalmayacak.Bin: Kendini yorma lütfen.
Senden daha önemli değil.Hocalara göre öyle.
Her neyse, sen neler yapıyorsun?Bin: Yazdığım şarkının sözlerini kontrol ediyorum.
Bir eksiklik olmamalı, bizimkiler de mükemmelliyet arıyor.Şarkı yazmak zor olmalı.
Eminim sen de yoruluyorsundur.Bin: Alıştığım için zor gelmiyor fakat doğrusu uyuyamadığım için yorgun oluyorum.
Ama bu sorun değil.
Seni görünce tüm yorgunluğum geçiyor.Bin, özür dilerim.
Daha fazla yapamayacağım.Bin: Ne yapamayacaksın?
Seninle daha fazla konuşamam.
Sana umut veriyorum sanırım.
Senden hoşlandığımı söyledim ama yanılmışım.
Başkasından hoşlanıyorum.Bin: Kim peki?
Söylemem doğru olur mu?
Bin: Sorun değil.
Mutlu olman için her şeyi yaparım.
Kim olduğunu söyleyebilirsin.Changbin.
Bin: Efendim?
Ne?
Bin: Efendim?
Yani şaşırdım.
Ondan mı hoşlanıyorsun?
İyş deliim gakşba|Evet, sanırım öyle.
Bin: Bana onu sadece beğendiğini söylemiştin.
Biliyorum, böyle söyledim.
Ama o benimle konuştukça heyecanlandığımı fark ettim.
Gerçekten üzgünüm.
Artık bana pamuk şeker vermek zorunda değilsin.Bin: Hayır, yapacağım.
Başka birinden hoşlanman veya onu sevmen sorun değil.
Seni mutlu görmek beni de mutlu eder.Çok iyisin gerçekten, teşekkür ederim.
Bin: Şimdi gitmeliyim, akşam yazarım sana.
Tabi sen de yazabilirsin.
Sıkılırsan, mesaj at.Tamam, beni düşünme.
Bin: En zorlandığım konu bu, seni düşünmediğim bir an bile yok.
Bin!
Beni utandırıyorsun, ayrıca vicdan azabı çekiyorum.
Gerçekten özür dilerim.Bin: Yongbok!
Bu özür dilemen gereken bir konu değil.
O kalp sana ait kime istersen ona vermelisin.Anlayışın için teşekkür ederim.
Bin: Şimdilik gidiyorum, görüşürüz.
Görüşürüz.
________________
Çok anlayışlısın Changbin 🤓
Oy verin lütfen~
Umarım beğenirsiniz!
~Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cotton Candy | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Lee Felix, her gün kapısının önünde pamuk şeker buluyordu. •Texting + Story