Bölüm 3: Takım

1.2K 155 57
                                    

Seokjin kendini oldukça dengeli bir insan olarak tanımlardı.

Yaptığı iş, onun kendisi için gurur duyduğu bir yetenekten ziyade bir tür gereksinimdi. Bir Şifacı olmak için; sakin bir ruh, duygularını birbirinden ayırabilme ve duygularını bastırabilme kabiliyeti gerekirdi. Seokjin, Direniş'e katılmadan çok uzun zaman öncesinde de, böyle olmak istediğini biliyordu.

Aslında, yeteneğinin farkına vardığı ilk an bir omega sayesinde olmuştu.

Seokjin, ülkenin kenar mahallelerinden birinde büyümüştü, henüz OKM'lerin var olmadığı ve omegaların kitaplardaki köle tanımıyla daha çok uyuştuğu, oldukça küçük bir kasabaydı.

Aileler bu omegalar için milyonlarca para öderdi, ihtiyaçlarını karşılayacak zevk araçları veya ev işi yaptırmak için kullanılırlardı. Seokjin'in kasabası doğurganlık açısından büyük şehirlerin etkilendiği kadar etkilenmemişti. Alfa ve beta kadınları gece bırakamayan, yavaşça yayılan hastalık onlar için şarap kadehleri eşliğinde tartışılan karanlık bir hikayeydi.

Kendi annesi bir betaydı, ve kasabadaki en söz sahibi alfalarından biriyle evlenmişti. Seokjin ipek kumaşlardan nadir ve değerli oyuncaklara kadar her şeye sahipti. Hatta kendi hizmetkarı bile vardı. Hyosang.

Birbirlerinden hiç ayrılmazlardı.

Hyosang ona her yerde eşlik ederdi. Girdiği derslerde, gittiği markette, hatta uykusunda bile. Seokjin'in annesinin aldığı yün kilime kıvrılıverirdi. Havalar soğukken Seokjin, Hyosang'ın kendi yanında, burnunu boynuna gömerek uyumasına izin verirdi.

Her şey mükemmeldi, ta ki Hyosang bir omega olarak kimliğini alana dek.

Seokjin arkadaşının kolları arasında titremesiyle uyanmıştı, tatlı karamel kokusu odanın içerisinde baş döndürecek kadar baskındı. Seokjin herhangi bir tepki verecek zaman bulamadan babası içeri dalmıştı, gözleri delirmiş gibiydi ve irislerine kırmızı hakimdi. Seokjin'in babasına zarar vermesini önlemek için onu üç hizmetçinin tutması gerekmişti, onun için kalbi için çok değerli olan birinin omega kimliğini alması kendi alfa feromonlarını tetiklemişti. Kendi babası tarafından defalarca tecavüze uğrayan Hyosang'ın çığlıkları üç gün boyunca tüm evde yankılanmıştı. Tüm bunlar olurken Seokjin, ilk kızgınlığının ateşiyle delirmek üzereyken yatağına bağlı kalmıştı.

Hyosang ise bir daha asla eskisi gibi olamamıştı.

Hyosang'ın karnındaki yadsınamaz şişlikte gözlerini gezdirirken, gözlerinin altındaki halkalar saat ilerledikçe daha da koyulaşırken Seokjin de bir daha eskisi gibi olamadı. Arkadaşının cehenneme dönen hayatını izleyebilmek dışında hiçbir şey yapamayan güçsüz bir alfaydı. Alfaydı, ancak Hyosang her gece Seokjin'in babasının odasına çağrılırken Seokjin buna karşı çıkaramayan güçsüz bir alfaydı.

Genç Seokjin dünyanın işleyişini zor yoldan öğrenmişti. Gözlerini, tedbirli geçen çocukluğunun görmesini engellediği korkulara açmıştı.

O kader gecesinden altı ay sonra, kasabanın yakınlarındaki bir gölde Hyosang'ın yüzen cesedi bulundu ve Seokjin bir daha asla geri dönmemek üzere evini terk etti. Onları güneyden takip etti ve kısa süre sonra Direniş'e katıldı. Silahlı kuvvetlere girmek yerine Şifacı Omega'dan bir şeyler öğrenmek için ısrarcı olduğunda kimse onu sorgulamadı. Seokjin kendi savaşını nasıl vereceğini biliyordu ve şiddet onun için asla bir seçenek değildi. Bu yüzden yeteneklerini kaybetmesin diye, bütün çabasını buna verdiğinden emin oldu. Başka bir omeganın daha acı çekmesine izin vermeyeceğine yemin etti.

Bu, Jimin önünde soyunurken korkmamasının asıl sebeplerinden biriydi.

Omega tek tek giysilerini çıkarırken yere bakıyordu, yanakları boynuna kadar kızarmıştı. O soyunurken Hoseok onun rahatlaması için bir şeyler mırıldanıyordu, Seokjin bir alfa olsa da ona güvenebileceğini söylüyordu.

The Omega Revolution│Jikook [Tamamlanmış Türkçe Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin