2.Bölüm-Ufaklık

39K 1.4K 225
                                    

Umarım beğenirsiniz... 


Hayatta hep kaybetmek... Kaybettiklerinin bedelini ödemek... Ne kadar zor gelir insana! Ama aslında her şeyin bir bedeli vardır. İnsan ise yaşamı boyunca hep bu bedelleri ödemek zorundadır. Kaybettiklerimiz ve ödediğimiz bedeller... Kaybettikten sonra anlarız kaybettiklerimizin kıymetini. Kaybettikten sonra değerli görürüz kaybedilenleri. Aradığımız mutluluklar avuçlarımızın arasındayken, biz uzaktaki hayallerin peşinden koşarız. Bu ise bizim yenilikler arayan ve doymak bilmeyen ruhumuzun bize oynadığı bir oyundur aslında. Hayat böyle insanlar için, sahneye çıkmak ve kendine biçilmiş rolleri oynamaktır sadece. Hayatta oynadığımız oyunların çoğu kazanmak ve kaybetmek üzerinedir. Birileri kazanır, birileri kaybeder. Hayatı bir yarış olarak görmek ve tüm yaşamı kazanmak için mücadele ederek geçirmek... Belki de sonunda kaydedişler... Yalnızlıkla ödenen bedeller...

Yalnızlık bazen huzurdur insan için, bazense hüzün. Bazen korkudur, korktuğu ve kaçtığıdır. Kimi zaman ise insan teslim olur yalnızlığa. Baştan kabul eder yenilgiyi çünkü tek çıkış yolu yalnızlık gibi görünür. Bazen insanın tek sığınağıdır yalnızlık. İnsan yalnızlığındaki boşluğu kendisi ile doldurur. Ancak yine de, yalnızlığın soğuk kolları her ne kadar bizi ele geçirse de zamanla yerini dondurucu bir soğuk alır...

Her zaman mutlu bir aileye sahip olduğumu düşünürdüm. Bütün hayallerim, düşüncelerim o gün son bulmuştu. Yine o berbat gün aklıma gelmişti... 

''Ben odamda mutlu bir şekilde oyuncaklarımla oynarken, bir anda duyduğum bağırmalar yüzünden odamdan çıkıp, merdivenden olanları izliyordum. İzledikçe dibe batıyordum sanki. Karanlıkta kayboluyordum. Babam anneme hem bağırıyor hem de vuruyordu. Annem ise hiç karşılık vermiyordu. Bu babamı daha çok sinirlendiriyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan bir anda babamın bir bıçağı anneme saplayıp onun yere yığılmasıyla merdivenlerden koşarak indim. ''Anne!'' diye bağırarak ağlıyordum. Babam ise olduğu yerde donup kalmıştı. Yüzünden pişman olduğu anlaşılıyordu ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu, annem ölüyordu! Annemi çok severdim, herkes severdi. Melek gibi bir insandı. İhtiyacı olanlara yardım eder, babamın bütün hatalarını,bağırışlarını görmezden gelirdi. Babamın hareketlenmesiyle ona doğru baktım. Bir anda sadece kapının çarpılış sesini duydum. Gitmişti... Bizi böylece bırakıp... Annemin gözleri kapanmak üzereydi. Gitme annem! Dur! Bırakma beni! Ayırma beni yanından! Beni bu hayatta yapayalnız bırakıp gitme! Sesim dört bir tarafta yankılanmıştı. Annem ölmüştü... Nasıl da bakakalmıştım annemin cansız bedenine... Küçük ellerim ve küçücük yüreğimle beni yanlız bırakmıştı bilmediğim bu hayatta...''

Zil sesiyle kendime geldim ve çantamı alıp Arya'nın yanına giderek ''bahçeye çıkalım mı biraz'' dedim. O ise önce yüzüme bakıp daha sonra gülümseyerek ''olur'' dedi.

Birlikte arka bahçedeki banklardan birine oturduk. İkimiz de konuşmuyorduk. Ben ise bu yıl ki erkekleri izliyordum. En güvendiğim insandan böyle bir umutsuzluk yaşamak, beni tamamen parçalamıştı. Babamdan sonra hiçbir erkeğe güvenmemem gerektiğini anlamıştım. Bana göre onlar sadece, insanları aldatmaya çalışan varlıklardı. Etrafı izlerken, gözüm bir şeye takıldı. Gözüme takılan şey ise bugün bizim sınıfa gelen çocuktu. Garipti, o kadar laf söylememe rağmen cevap vermemişti. Şimdi ise okulun son sınıf öğrencileriyle oturmuş konuşuyordu. Yakışıklıydı ama fazla soğuktu. Erkeklere karşı her ne kadar soğuk olsam da aslında sıcakkanlı bir insandım.Biraz daha oturduktan sonra zilin çalmasıyla sınıfa çıktık. Ders fizikti. En kötü olduğum dersti. Kafamı sıraya koyup kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Zil sesiyle kendime geldim ve çantamı alıp bizimkilerin yanına gittim. Ders boyu ne yanımdaki çocuk konuşmuş ne de ben bir şey söylemiştim. Zaten dersin çoğunda uyumuştum.

Mayıs  SineğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin