"Oysa cennet gülüşü vardı gözlerinde küçük kız."
"Oysa cennet gülüşü vardı gözlerinde küçük kız." Neden sürekli aklımda bu cümle yankılanıp duruyor. Saat gecenin ikisi ya ikisi. Ve neden sürekli Yağız'ın silüet'i gözlerimin önüne gelip duruyor. Biraz hava alsam iyi olacak balkona çıkayım.
Hava soğuk lakin ben hissetmiyorum bile annem ile babamı kim neden öldürmek istesin ki? Bir plan yapmam gerek ve ben Elzem Demir bu planı yaptım. İçeri girmek üzereyken telefonuma bir bildirim sesi geldi.
BİLİNMEYEN NUMARA: "Ben olsam içeri girmezdim Elzem Demir. Senin o güzel yüzünü görmek için." Bu kimdi ya etrafıma baktığımda hiç kimse yoktu ama bu beni nereden görüyor. of onca derdin içinde birde anonim sapık eksikti.
BİLİNMEYEN NUMARA: "boşuna etrafa bakma ben sana çok yakınım ama bir o kadarda uzak Elzem Demir" Bir dakika bu annemle babamın katili olmasın. Çünkü sürekli soyadımla hitap ediyor. Zekiyim demiştim.
Ben: "Kimsin, salak mısın? GECE GECE mesaj atıyorsun şimdi senin yüzünden gecenin bu saati abimleri çağırmak zorunda kalacağım insan gündüz mesaj atar ve birde senin yüzünden gözüme uyku girmeyecek."
böyle bir cevabı beklemiyormuş gibi tam olarak 5 dakika 12 saniye sonra cevap attı.
BİLİNMEYEN NUMARA: "bilmem belki de beni tanıyorsundur. Ve ben geceleri çok severim özellikle sessiz ve karanlığı."
Valla salak sessiz ve karanlığı seviyormuş.😏
Ben: "Kusara bak ama gerçekten salaksın. Sapık anonim... Gerçekten de müneccime benzer bir halim mi var seni nereden tanıyayım."
BİLİNMEYEN NUMARA: "Nede olsa yakında kim olduğumu öğreneceksiniz."
Öğreneceksin demedi öğreneceksiniz dedi. Bunun derdi benle değil abimlerle hemen direk abimlerin odasına gittim. Ve bunlar daha bu saate kadar uyumamışlar mı hem Yağızda burada. Hafifçe öksürerek tüm gözleri kendime çektim. "Elzem uyumamışsın neden hala ayaktasın?" diye sordu Ege abim. Hepsinin gözlerinin içine bakarak. "Beni bilinmeyen bir numaradan galiba o katil mesaj attı." Bunu o kadar sakin söylemiştim ki sanki kırk yıllık dostum mesaj atmış gibi. tabi onlarda bir iki dakika kadar kalakaldılar.
"telefonunu ver." diye kükreyen Ege abimle herkes kendine geldi. direk telefonu uzattım. Ege abim bir süre telefona baktıktan sonra derin nefes alarak "Elzem hadi yat abim şakanın sırası değil. "Ne şakası abi ya ben doğru söylüyorum."
"E madem doğru söylüyorsun nerede mesajlar hiç birisi yok." ne demek yok. kahretsin ya silinmişti işte.
"Ne demek yok abi silmiştir yani teknoloji ilerledi sonuçta." abim inanmıyordu ne yani şakanın sırası mıydı? "sen yoksa bana inanmıyor musun? şaka yapar gibi bir halim mi var benim annem ile babam öldürüldü ve sırf sizin yüzünüzden birde gelmişsin bana şaka yapma diyorsun." Burak abimle berk abime dönerek. "Sizde mi inanmıyorsunuz peki neden abi?"
Diye sorduğumda Berk abim "Bak abim eğer mesaj atılsaydı mesajlar silinmezdi."
masadaki bilgisayarları göstererek "Eğer sana mesaj gelseydi de biz buradan sinyal alırdık."
Yağız'a döndüğümde onunda abimler gibi aynı şeyi düşündüğünü anladım. Güvenmiyorlardı bana ama neden neden güvenmiyorlardı. Kapıya doğru dönerek "Peki ben şaka yapıyor olayım ama siz hepiniz pişman olacaksınız. Şimdi uyuyorum iyi geceler artık ne kadar iyi olacaksa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Hiç Kimseyim
ChickLit"madem ben hayalete benziyorum küçük kız sen neden yaşıtların gibi değilsin olgunsun ve daha önce de güldüğünü hiç görmedim." Ayağa kalkarak ona doğru ilerledim "Yaşımla yaşadığım yılların eşit olması mümkün değil hayalet adam." cevabını verdim ona...