"İyi ki doğdın Denizhan.. İyi ki doğdun Denizhan.. İyi ki doğdun iyi ki doğdun iyi ki doğdun Denizhan.."
Gerçekten iyi ki mi..
15 Nisan 2015.
16 yaşındayım.
16
Ailem, tüm sevdiklerim, düzeltiyorum tüm beni sevenler bugün burada. Bizim evimizde.. Kendi aralarında benim doğum günümü kutluyorlar. Bağırış çağırış, akraba çocukları ve çığlıklar.. Rengarek cafcaflı süsler, ortaya kocaman bir pasta. Zaman zaman yükselen abartılı kahkahalar.. Bitmeyen bir gün.15 Nisan 2015 ve ben 16 yaşındayım.
Evin en ücra köşesinde tekli bir koltukta öylece oturuyorum. Sakinim. Şimdilik.. Zamanı geldiğinde yapılacak işlerim var.
Şu sıralar görmekte güçlük çekiyorum biri bana yaklaşıyor fakat kim olduğunu saptayamıyorum.. Ahh! Annem.. Elindeki bir tabak pastayı kucağıma koyup eğilerek ;"- Neden burada öylece oturuyorsun?"
Diye soruyor meraklı gözlerle. Sorduğu soruyada bakın!
Böyle şeylerden hoşlanmadığımı en iyi kendisi biliyor aslında.
Kucağımdaki pasta dolu tabağı masaya bırakıp hızlı ve sert adımlarla dışarıya çıkıyorum. Artık annemde benimle nasıl iletişim kuracağını şaşırmış durumda.. Sürekli aksi ve huysuz davranışlarımdan herkes gibi o da bıktı. Aslında onunla bir sorunum yok.. Hiç kimseyle hiçbir sorunum yok. Benim sorunum kendimle.
Dışarıda hafiften esen sıcak bir bahar rüzgarı var. Şu sıralar alışkanlık haline getirdiğim yol boyu yürüyüşlerine devam ediyorum. Hava güzel.. Herkes işinde gücünde. Şimdilik her şey yolunda görünüyor.. Peki gerçekten öyle mi?
Dışarıdan bakıldığında evet..
Dışarıdan bakıldığında.Çok geçmeden adımlarımı hızlandırıyorum ve kendimi yine aynı yerde buluyorum.. Evet, yine burdayım.
23 Aralık.. 8 gün sonra 4 ay olacak.. Tam 4 ay.
Sırayla dizili yaşlar geliyor gözümden, hiç durmaksızın akmaya devam ediyor.. İki dizimi yere vurup taşa toprağa atıyorum ellerimi.
Ağaçlar rüzgarda savrulmaya devam ediyor, çiçekler her zamankinden daha güzel ve gür açmış.. İnadına mı bu kadar coşkulu akıyor bu nehir?
Sanki o gün tam burada, hiçbir şey olmamış gibi.
O günde bu kadar yolunda mıydı her şey?
Hayır! Olamazdı.. Olmamalıydı..
Gözümdeki yaşları silip birden bire öfkeyle ayağı fırlıyorum..
Hani, nerede o çiçekler? İşte burada..
Adımlarımı hızlandırıp onlara doğru yöneliyorum ve elimi toprağın içine geçirip hepsini köklerinden kopartıyorum. Hırsla parçalıyorum.. Oraya buraya fırlatıp hıncımı alıyorum. Evet, yine kendimde değilim..
Dişlerimi sıkıp kendimi yere atıyorum.. Gözlerimdeki yaşlar yine salıveriyor kendini.
Haykırıyorum.. Daha fazla haykırıyorum.
Artık çiçekler yok.
Zaten o günden sonra bir daha asla açmamaları gerekiyordu.
O gün.. 23 Aralık.Tamam. Artık toparlanmam gerek. Üstüm başım yine batmış bir şekilde evin yolunu tutuyorum. Ara ara yükselen kuş cıvıltıları kulaklarımı tırmalıyor. Ben her zaman böyle değildim.. Eskiden severdim çiçekleri, kuşları, cıvıltılarını.. Güzel olan her şeyi severdim..
Eskiden!Bir an önce eve ulaşmak için adımlarımı hızlandırıyorum. Yapılacak işlerim var.
Her dönüş sonrası yol üzerinde karşılaştığım yaşlı, kirli sakallı ve oldukça paspal görünümlü bir adam sokağın en kenarında öylece oturmuş etrafı izliyor.. Taa ki ben önünden geçene kadar. Beni gördüğü an tüm bakışlarını bana odaklıyor ve öylece kalıyor. Bunun her ne kadar farkında olsamda görmezden geliyorum.. Şimdilik.
Birden bire başıma bir ağrı saplanıyor. Midem bulanıyor ve istem dışı hareketler yapmaya başlıyorum.
Kalp atış ritmim artıyor ve nefes alış verişim hızlanıyor..
Bununla beraber gelişen beden reaksiyonlarım vücudumun belirli yerlerine zarar vermeme sebep oluyor. Büyük bir hırsla ısırdığım dudaklarım neredeyse parçalanacak duruma geliyor. Üstelik ısırdığım tek yer dudaklarım değil..
Giderek artan reaksiyonlar sonucu dişlerimin ulaştığı her yeri ısırmaya başlıyorum.
Çok değil, biraz sonra etrafa saldırmam an meselesi.
Merak etmeyin kuduz değilim..
Giderek artan öfkem ve ihtiyacım olan şeye ulaşma arzusu her geçen saniye bedenimi ve ruhumu çılgına çeviriyor.. Gözüm hiçbir şey görmüyor.
İki elimi başıma dayayıp deli gibi koşmaya başlıyorum..
Ona ihtiyacım var...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
16
Teen FictionHayat hiçbir zaman adil değildir. Bazıları göklerde uçarken bazılarınada onları en dip köşeden izlemek kalır. Belirli oyunları vardır.. Kendince planları.. En acı yüzünü gördüğünüzü zannedersiniz fakat tam o esnada en bitirici hamlesini koyar ortay...