Sabah uyandığımda belki dünyanın en güzel manzarası olacak şeyle karşılaştım. Yatağın yanı.
Büyük ihtimalle Cedi uyurken beni yere atmıştı ve teşekkür ederim ki gözlerimi yerde açmak zorunda kalmıştım.
Tekrar kalkıp yatağa uzandığımda mırıldandığını farkettim. Dinlemek için kafamı biraz daha yaklaştırdım.
"Memati abi sana yanlış yapar mıyım hiç?"
"Aşk olsun abi kalbimi çok kırıyorsun şu an."
Ne.
Memati abi mi?
Gerçekten mi Cedi?
"Cedi, uyan!" diyip onu dürtmeye başladım.
"Ne demek beni hiç alakadar etmez abi, üzülüyorum bak."
Kafası daha fazla uyanmadan onu uyandırmak için yaklaşık 15 kez falan öptüm ama bu hiç yardımcı olmuyordu. Ayrıca Binela teyzelerin bugün uçağı vardı ve artık kalkması gerekiyordu.
En son çareyi gözüme aşırı lezzetli gelen kolunu ısırmakta buldum.
Sapık mıyım lan ben.
Neyse.
"Aaahh noluyo be!" diyip kalkan Cedi'ye atabileceğim en masum bakışları atmaya başladım. Suratıma böğüm böğüm bakıyordu.
"Günaydın." diye aşırı tatlı bir şekilde cevap verdim. "Ne diye kolumu ısırıyorsun sen?"
"Hiiç saat yapmaya çalışıyordum." Böyle muhteşem bir bahane bulduğum için kendimi daha sonra tebrik edecektim.
"Yamyam mısın kızım sen niye ısırıyorsun kolumu."
"Yamyam mı? Alındım, gücendim." Suratımı asınca beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. "Ah, bu kadar tatlı olduğun için çok şanslısın."
Şimdi hepinizin dün gece neler olduğunu merak ettiğini biliyorum fakat daha ben şokunu atlatamadım. Kısaca özet geçmek gerekirse, bihter ve behlül mercimek fırına.
Aslında otomatik olarak bugün 1 hatta 1.5 hafta doluyordu. Bu durumu ezgiyle konuştuğumda aldığım cevap ise "Götüne Cedi'nin ayağı kadar fırın küreği girsin inşallah." 'tı.
Allahım ne kadar kıreyatif arkadaşlarım var.
Üstümü değiştirip aşağıya indiğimde biraz kasıklarım acıyordu ama beni çok rahatsız edecek düzeyde değildi. Binela teyze salonda oturuken Sermet amca da valizleri indiriyordu. Binela teyze benim salona indiğimi farkedince yüzünde bir gülümseme oluştu. Tekli koltuklardan birine oturdum.
"Günaydın."
"Günadyın Durucum, nasılsın?"
"İyiyim Binela teyze teşekkür ederim."
O sırada merdivenlerden inen saçları ıslak olduğundan fransız kanişine benzeyen bir Cedi Osman'la karşılaştım.
"Günaydılar Cedi bey, bizde sizin teşrif etmenizi bekliyorduk."
"Sana da günaydın baba." diye huysuz bir şekilde cevap verdi Cedi.
"Eeee hadi bakalım evin hamarat kızı kalk kahvaltı hazırla bize."
"Ama an-"
"Sus bakayım anneye cevap verilmez. Kalk doğru mutfağa." dedi ve Binela teyze Cedi'nin popsuna vurarak onu mutfağa sürükledi.
Evin hamarat kızı kahvaltı hazırlıyor.
ŞHGOİIUAGHFİOJHBİAOFGBİOUGBOUİ
Cedi yumurtaları kasenin içine kıramayıp etrafı batırdığı için Binela teyze kafasına tavayla vurmuş, ve bi bok beceremediği için güzel bir azar yemişti.
Kahvaltımızı yapmıştık ve Cedi arabanın bagajına bavulları attıktan sonra hep birlikte hava alanına doğru yola çıkmıştık. Havaalanına girdiğimizde ise Cedi bip bip öten tuhaf aletten geçemediği için üstünü arama zorunda kalmışlardı. Tabi bu da biraz oyalanmamızı sağlamıştı.
Tabiki de her yurtdışı uçuşunda olduğu gibi havaalanına 3 saat kadar erken gelmiştik ve ne yalan söyleyeyim bu beni acıktırmışıtı. Sağolsun Binela teyzem yanında atıştırmalık bir şeyler getirdiği için aç kalmamış, yakınlarda bir yerde bulduğum Starbucks'tan aldığım çayımla mini sandviçimi yemiştim.
Cedi'yle fotoğraf çektirmek isteyenler yine yine yeniden burada olduğu için tabikide ne yapmıştım.
ODTÜ Fotoğrafçılık Fakültesi dekanı Harvırd'da Oksford'da doktora yapmış fotoğrafçıbaşı, Duru Yılmazer.
Ağzımdaki sandviçle verebildiğim en iyi yönleri vermiş ve çekebildiğim kadar fotoğraf çekmiştim.
"Hığayır bivaz dfaha sığa kay."
"Ne?"
"Sığa dfiyorum sığa, rayt rayt."
"Tfımam bövyle iyi."
Cedi ile Binela teyzenin vedalaşmasını izlerken ne kadar da olsa kendimi tutamayıp bir iki göz yaşı da ben dökmüştüm. Sonra Binela teyze bana da sarılmıştı.
"Ağlama kızım, bak bizim danacık sana emanet. Hem sen varken gözüm arkada kalmaz."
Sermet amcayla da aynı şekilde vedalaşıp el salladıktan sonra arabaya dönmüştük. Cedi gayet mutsuz görünüyordu ki haklıydı. Ben bile üzülmüştüm.
Arabaya binip emniyet kemerimi bağladım ve telefonuma baktım. Ezgi ve annem aramıştı annemle çok uzun zamandır görüşmüyordum. Eve gidince kesinlikle geri dönüş yapmam gerekiyordu.
"Gidecek misin?"
"Efendim?"
"Annemler gitti, yani süre doldu sanırım. Gidecek misin?"
"Gitmemi ister misin?" dediğimde kafasını küçük bir çocuk gibi hayır anlamında salladı.
"O zaman gitmeyeceğim."
Eve geri döndüğümüzde bıraktığımızdan farklı bir şekilde salonun ışıklarının açık olduğunu farkettim. Ya da, farkettik.
"Sen burada bekle, ben bir girip bakacağım."
Merakıma yenilip içeri doğru baktım.
Ama bu gördüğüm, eski sevgilimden başkası değildi.
Merabaaaaaaaa bilin bakalım kim geldi yani ben tabiki ben hep ben en çok ben. Yeni bölüm atçam demiştim ama ilham perilerimin klostrofobisi falan tuttu snırım bu aralar hanfendiler hiç kıçını kaldırmıyor. Biraz saçma olduğysa özür dilerim ama sizleri çok seviyorum bu arada yeni bölüm gelmemesinin nedeni kendi yazdığı kitapları okuyan bvir alfayım. Vote atmayanın çocuğu bbenim gibi olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lottery | Cedi Osman
Teen FictionPs: Küfürlü içerik vardır. Bu konuda hassas olanların dikkatine tüm hakları götümde saklıdır/2019