hastane

117 4 0
                                    

Uçaktan indikten sonra bir taksiye binip evi tarif ettim. Ama taksici muhabbeti çok seven bir insandı. Onunla sohbet etmektense telefondan şarkı dinlemek daha güzeldi. Sürekli burası mı şurası mı diye sormaya başlayınca kulaklığımı indirip;

"Beyefendi taksiyi ben kullanmıyorum. Bilmiyorsanız navigasyon diye birşey var. Lütfen ona bakıp gider misiniz paranız neyse ben vericem" dediğimde sinirlendi ve ani frenle durup öndeki araca çarpmayı da unutmadı. 

"BANA BAK. BELLİ BAŞKA YERDEN GELİYON. ASABIMI BOZMA İNSAN GİBİ KONUŞUYORUZ. PARAM NEYSE VERİCEKMİŞ OROSPU MUYUM BEN ?" diye bağırdı ve arabadan inmeden oradan hızla bizi uzaklaştırdı. Fazla hızlı kullanıyordu.

"Beyefendi özür dilerim öyle demek istemedim" dedikten sonra kulaklığımı takıp bacaklarımı kendime çektim. Çok hızlı kullanıyordu. 

...

Hastaneye nasıl getirildiğini olay yerine hızır gibi ulaşan Can'ı asla unutmayan Gökçe'nin bir de dramatik filmi çıkacak gibiydi. En yakındaki hastaneye ulaştığında kan kaybettiği anlaşıldı. Can sadece ordan geçen biriydi. Ama aracın yanında kanlar içindeki Gökçeydi. Can'ın çok sevdiği ve karşılıklı kalplerinin kırıldığı.. 

Hastaneye götürülürken Gökçe'nin yanındaydı. Aslında Can Gökçe'nin hep yanındaydı ama Gökçe 3 senedir onun yanında olmasına izin vermiyordu. Uzun süreden sonra onu görmek iyi gelmişti. Ama kanlar içinde olması onu endişelendiriyordu. Ya ölürse düşüncesi kafasından eksik olmadı. Gökçe'nin annesi Melek Hanım köpeğini kucaklayıp hastaneye girdiğinde gözyaşları yanaklarından eksik olmadan akıyordu. Köpeği Lily bir sorun olduğunun farkında gibiydi. 

Hayvanları küçümsememek gerekir. Onlar herşeyin farkında olabilirler çünkü. 

"Can sen ne alaka evladım ? " diye sordu Melek Hanım. 

"Melek Teyze ordan geçiyordum staja gidecektim. Bir baktım kaza olmuş. Herkes bakıyor, kalabalığı yarıp baktım. Kimliğine baktığımda Gökçe olduğunu farkettim. Zaten buraya gelirken aradım sizi." 

"Durumu nasılmış doktor bişey söyledi mi ?"

"Hayır. Yarım saat önce ameliyata alındı ne giren var ne çıkan" dedi Can. Duvarın dibine çökmüştü. Ağlıyordu ama belli etmiyordu. 

...

1 saatin sonunda yoğun bakıma alınan Gökçe'ye sadece dua etmek kalmıştı. Hastane koridorunda Can ve Lily volta atıyor. Melek Hanım ise oturduğu yere yerleşip içine içine ağlıyordu. Tüm aileyi bir trafik kazasında kaybetmişti. Kendisi bir değnekle yürümeye mecbur bırakılmıştı ve Gökçe ile yaşamaya. Bir de Gökçe'yi kaybederse ayakta duracak gücü kalmayacaktı. 

Aradan 5-6 saat geçti. Durumu stabildi. Ve hastane kapısından Janset gözyaşlarıyla girdi. 

"Janset kızım. Senin ne işin var burada" diye sordu Melek Hanım.

"Biz birinden duyduk işte. Gökçe nasıl iyi mi ? " diye sordu burnunu çekerek Janset. Diğerleri ise arkadan girmişlerdi. Esin yol boyunca ağlamış göz altları simsiyah olmuştu. Sweatshirt'ünün kollarını iyice çekmişti. Gözleri Anıl'a baktı. Danışmanın orda oturan Anıl'ı görüp yanına bilgi almaya gitti.

"Ameliyata aldılar gelince, çok kan kaybetmişler. Kan buldular hemen. 1 saat sonra yoğun bakıma aldılar. 6 saate yakın durumu stabil. Annesi ve şurdaki çocuk bide köpekleri bekliyorlar" diye yanıt aldı Esin. Ve Anılla selamlaşıp diğerlerinin yanına döndü. Melek Hanım Esin'e tatlı bir gülümseme ile bakıp ;

"Sen benim büyük kızıma benziyorsun. Adın nedir " diye sordu. 

"Esin Güz efendim" 

"Çok güzel bir isim. Eylüldü benim kızım da. Seni gibi çok güzel bir kızdı.Gel otur" dedikten sonra Esin sarıldı Melek Hanım'a. Esin'in üstünde bir yük  vardı. Ve Gökçe iyileşse bile bu yükü kendinden atamayacaktı. 

Can Ekin'le tanışmadan konuştu köşede. Ekin sesini çıkarmadan Can'ı dinledi uzun bir süre. 

"Gökçe benim ortaokul arkadaşım. Çok yakın arkadaştık. İyi kötü her anında yanındaydım. Ama bir gün o kaza oldu. Lise sondayken. Annesi arabayı kullanırken kontrolü kaybetti. Tüm aileyi ölüme sürükledi. Melek Teyze bacağını sakatladı ve baston kullanarak yürüyor artık. Gökçe burnu bile kanamadan çıktı o araçtan. Ama olay yerinde Eylül Abla ve Mehmet Amca yaşamını yitirdi. Gökçe ile Mehmet Amca'nın arası hiç iyi değilmiş. Gökçe evlatlıkmış çünkü. Melek Teyze bir çok kez düşük yapınca Mehmet Amca'dan gizli evlat edinmiş Gökçe'yi. Yeni yeni birbirlerini sevmeye başlamışlardı. Ve bunun üstüne kaybetti. Ve o andan sonra hep kimi sevdiysem kaybettim, kaybedicem demeye başladı. Ben ondan sonra yanında olmak istedim  ama beni itekledi. Sonra üniversite kazandık dağıldık bir yerlere. En son görüştüğümüzde ev arkadaşları ile tatile geldiler. Onlara değer verdiğini asla belli etmiyordu. Çünkü belli ederse onları da kaybetmekten korkuyordu. Bu olayı herkese anlatamıyor ne yazık ki. Ve kaçmayı çok sever. Sorunlarını kaçarak çözmeye çalışır. Gökçe'ye alışmalısın. Eğer yaşarsa herşey daha da güzel olur. Kendini açar belki. Sıkma dostum sende canını. " dedi Can Ekin'e. 

"Bana bunları hiç anlatmadı. Başkasından dinlemek bile beni üzdü. Ben Gökçe'nin bu kadar kapalı kutu olduğunu bilmiyordum. Janset birşeyler bahsetti ama. Bu kadar olduğunu bilmiyordum. Beni de sevmediğini düşünüyordum. Ama öyle değilmiş. Teşekkür ederim Can." dedikten sonra sarıldılar. Birbirlerinden habersiz Gökçe'yi karşılıksız seven iki insanoğlu... 

Kapat IşıklarınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin