New York

94 4 0
                                    

Öncelikle bi önceki Bölümün yazım hataları için özür dilerim,daha yeniyim ve alışma sürecim tabiki olacak. Birinci bölümden sonra duramadım deli gibi yazmak istiyorum bu nedenle ikinci bölümü ne kadar erken olursa olsun bu seferlik erken yayımlayacağım, bu bölümde işler iyice karışıyor,iyi okumalar.

...

Gözümü açtığımda uçak inişe hazırlanıyordu,babamın güler yüzü adeta içimi ısıtıyordu ki hostes kemerlerimizi bağlamamız gerektiğini o somurtuk suratıyla bir kez daha hatırlattı. Bu Tür klişelerle uçaktan indik,tam bavullarımızı almaya giderken işte bu o, kumral tam karşıdan bize doğru geliyordu. Aman Allah'ım bu ne heyecan kalbim çıkacak gibi oldu kendimi sakinleştirdim sonuçta bu bir daha göremeyeceğim sıradan bir yakışıklıydı, yanımızdan geçerken bana öyle bir bakış attı ki adeta bayılacak gibi oldum. Babam bunu fark etmiş olacak ki; "Ne o birine mi rastladın?" Diye alaylı bi şekilde sordu. Bende ona "Sadece bir kesişmeydi." Dedim. Babam kıskandığını nasıl da belli ediyordu,fakat çaktırmamaya çalışarak "Tabi ya ne olacaktı? Bu yaşta normal şeyler,artık on sekiz yaşında bir genç kızsın sonuçta."Dedi "Havaalanında gördüğüm çocukla çıkacak değilim baba,rahat olabilirsin" demem konuşmaya noktayı koydu. Bir taksiye atlayıp aylar öncesinden ayarlanmış yurdumun yolunu tuttuk. New York gerçekten inanılmaz bir şehirdi, her sokak her cadde ayrı bir hikaye sanki... Ben bu düşüncelere dalmışken babam "Ne o hala o çocuğu mu düşünüyordun?" Dedi bende "Aslında babamı ne kadar da seviyorum diye düşünüyordum." Diyerek boynuna atlayıp yanağına bir öpücük kondurdum -kıskanırken gerçekten çok tatlı oluyor- canım diyerek sarıldı. Ve işte varmıştık, üç yıl evim olacak o yurda varmıştık. Tanrı'm tahmin ettiğimden de mükemmel; "Broşürlerde bu kadar güzel değildi." Dedim babama dönerek babamsa gülümsemekle yetindi. Yurdun kapısında bizi rehber öğretmeni Bayan Haistings karşıladı. "Hoşgeldiniz Bay Socks ve hoşgeldin Emily." Dedi sıcak bir gülümsemeyle. Şimdilik iyi bir kadına benziyordu. Babamla el sıkıştıktan sonra valizlerimi güvenlik görevlisi odama kadar taşıdı. Dışı bu kadar güzel olan bir yurdun içinin de bu kadar güzel olmasına şaşmamalı. Odam tek kişilik orta boyutta bir oda, gerçekten burs kazanmasam burayı hayal bile edemezdim sanırım. Ben yerleşirken babam ve Bayan Haistings sohbet ettiler. Tam odamın camından manzaraya bakıyordum ki şaka yapıyor olmalısın,bu o olamaz, aman Tanrı'm bu o, bu KUMRAL! Elinde valizleriyle binanın kapısına doğru ilerlerken saçlarına vuran Güneş onu daha da yakışıklı yapıyordu,demiştim bu kader demiştim. Öyle dalmış olmalıyım ki babamın odaya geldiğini duymamışım bile "Emily,tatlım benle kalacağım eve gelmek ister misin? Ya da istersen burada kalıp yerleşebilirsin." Dedi. Tabiki de kalıp yerleşmek ve daha sonra kumralın burada ne işi olduğunu öğrenmek daha cazip geldi. "Sanırım buraya yerleşmek ve alışmak için iyi bir zaman,evine - ev dediğime bakmayın 1+1 bekar evi,zaten tek başına kalacak bu onun için yeterli olur- yerleşince tekrar gelirsin." Dedim. "Tabiki tatlım o halde 2 saate görüşürüz." Dedi ve gitti. O halde artık kıyafetlerimi yerleştirmeye başlayabilirim.

KumralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin