iki || çığrından çıkmış duygular.

1K 70 47
                                    

yorumlarda buluşalım lütfen!

barbaros, serhat ile aynı odada kaldıklarından rahatsızdı. bunun için zorunda olmadıkça odasına çıkmıyor, salonda yatıp kalkıyordu. serhat ise barbaros'un bu tavırlarından rahatsızlık duyuyor olsa da hak ettiğini biliyordu.

leş gibi bir adamım diyerek geçirdi içinden. salonda, koltukta bir kedi misali uyuyan barbaros'u izliyordu sessizce. aklına yaşadıkları onlarca anı gelince burukça tebessüm ediyordu. neden bitmişti ilişkileri? kendi bokluğum yüzünden.

sıkıntıyla nefes aldı ve dirseğini dizine koyarak başını avuç içine yasladı. barbaros'u uyurken izlemek... serhat'ı en sinirli, sıkıntılı, üzgün anlarında bile rahatlatan bir aktiviteydi. karşısında uyuyan adamın uyanınca yüzüne bile bakmasına izin vermeyeceğini bildiğinden onun bu halini doya doya izlemek istedi serhat.

çok özlemişti barbaros'u. onu öptüğünde her seferinde utanışını ve kendisinden gözlerini kaçırışını çok özlemişti. elini tutmayı, gözlerinin içerisine bakmayı, dertli oldukları her an birbirlerinin yanında oluşlarını...

çekingen adımlarla ayağa kalktı serhat. barbaros'a doğru attığı her minik adımda gözlerinin dolduğu gerçeğini yenemiyordu. sağ elini havaya kaldırdı ve hâlâ aklından çıkaramadığı adamın yanağına yasladı usulca. baş parmağını yanağında gezdirirken tebessüm etti. ne zaman böyle bir an yaşasalar barbaros, serhat'ın dokunuşunun hiç bitmemesi için avcuna gömerdi yüzünü.

"karşıma çıkıp yine tüm dengemi alt üst ettin..." diyerek mırıldandı serhat. gözlerinden akan bir damla yaş, barbaros'un yanağına düştüğünde kıpırdandı barbaros. serhat uyanmayacağını bilse de korkmuştu. barbaros'un ağladığını görmesini istemiyordu. minik adımlarla geldiği adamın yanından büyük adımlarla uzaklaştı.

serhat odaya çıkınca gözlerini araladı barbaros. serhat'ın ona temas edişini o an engellemek istese de yapamamıştı. o kadar çok istemişti ki eskisi gibi yüzünü sevdiği adamın avcuna bastırmayı... üzerindeki örtüyü atıp serhat gibi büyük adımlarla balkona çıktı. başının döndüğünü hissediyordu ama bu umursayacağı son şeydi.

balkon demirlerine tutundu sıkıca. gözleri karanlık istanbul trafiğinde olsa da ruhu ve aklı bambaşka yerlerdeydi. serhat... uzun zaman sonra yanağını okşamıştı ve bu barbaros'un başını döndürmeye yetmişti.

karşıma çıkıp yine tüm dengelerimi alt üst ettin, sözü çınladı kulağında. kendisini daha fazla tutamayarak gözlerindeki yaşların süzülmesine izin verdi. "ben onu sevmekten başka ne yaptım..." diyerek mırıldandı hiçliğe meydan okuyan sesiyle. "çocukluktan beri hayalini kurduğum ülkedeki stajımdan vazgeçip onunla birlikte gitme cesaretini göze alabilmişken hâlâ neden kendimi suçlu hissediyorum?" sesi yükselmişti.

gözlerini istanbul trafiğinden ayırdığında sağlıklı düşünebildiği söylenemezdi. barbaros, sadece kalbinden ruhuna doğru ilerleyen derin sızıyı hissediyordu ve bundan da büyük bir acı duyuyordu. koşarcasına çıktı balkondan ve gerekli bir şey olmadıkça gitmediği odalarına daldı. serhat, şaşkınlıkla barbaros'a çevirdi gözlerini. beyaz tişörtünü üzerine geçirdikten sonra gözlüğünü komodine bıraktı.

"ne oldu?" diyerek sordu sesindeki ciddiyetle. karşısındaki adamın iyi olmadığını her halinden anlayabilmişti çünkü.

barbaros, sinir ve acı karışımı duygusuyla serhat'a doğru yaklaştı. aynı serhat'ın kendisine yaptığı gibi sertçe tuttu kolundan ve sırtını duvara yasladı. serhat, duvara çarpan sırtının kısa süreli acısıyla yüzünü buruşturduğunda alayla kahkaha attı barbaros. "nasıl serhat efendi? insanların duygularını bok ettiklerinde hissettikleri acıyı sırtında da hissedebiliyor musun?" diyerek sordu sesini yükselterek.

serhat şaşkındı. günlerdir barbaros'un duygularını kendisine karşı ilk defa bu kadar açık görüyordu. "ne saçmalıyorsun barbaros? sakinleş biraz, o zaman konuşuruz." serhat'ın rahatlığı barbaros'u daha da çileden çıkartıyordu. "sakinleşebileceğim bir psikoloji bıraktın mı lan bende bok herif?!" serhat'ın şaşkınlığı artarken bunu belli etmemeye çalışıyordu.

"günlerdir yanına geldiğim mi var benim?" gözlerini barbaros'un yüzünde gezdirdikten sonra hâlâ bırakmadığı kolunu işaret etti. "daha düzgün bir şekilde konuşabiliriz." alayla güldü barbaros. "daha düzgün bir şekilde konuşmayacağız. söyle, uyurken ne yemeye geliyorsun yanıma? görmüyor musun serhat, senden uzak durmaya çalışıyorum ama her şeyi bok ediyorsun!" kırgınlıkla serhat'ın yüzüğünün takılı olduğu elini kaldırdı havaya. "senin başka bir hayatın var, beni rahat bırak! bana ümit verme, benim yanağımı okşama, benimle temas etme! Çünkü be-"

dudaklarının üzerine tutkuyla kapanan dudaklarla yarıda kesilmişti barbaros'un içinde tuttukları. önce serhat'ın kolunu sertçe tuttuğu eli gevşedi. daha sonra, yüzüğün takılı olduğu elini bıraktı ve serhat'ın öpüşüne karşılık vermemek için direnmeye çalıştı. ama başaramadı.

gözyaşları içerisinde karşılık verdiği sevdiği adama. senelerin getirdiği tutkuyla öpüyorlardı birbirlerini. o kadar çok özlemişlerdi ki birbirlerini... bir şeyler mırıldandı serhat. hemen ardından serhat'ın elleri barbaros'un saçlarında gezinmeye başladığında zor olsa da kendisini geri çekti ve onu öpen adama, sinirlerine hakim olamayarak sağlam bir yumruk geçirdi barbaros.

"nişanlından sıkılıp yeni heyecanlar arayacağın mezen değilim ben serhat!" serhat, histerik bir şekilde kahkaha attı ve barbaros'un yumruk attığı gözünün altını tutarak karşısında duran adama baktı. gözlerinde kızgınlık yoktu, kırgınlık yoktu. anlayış vardı. bir adamın duygularını anlayışı.

"keşke o zamana geri dönebilsek ve seni sevmekten vazgeçebilsem. çünkü benim yaptığım en büyük hata seni sevmekti bok herif."

barbaros, kapıyı çarpıp dolu gözlerle çıktığında ardında bıraktığı serhat'ın, adeta kedi misali duvara nasıl sinip hıçkırıklara boğulduğunu bilmiyordu.

arkadaşlar... yazarken bir miktar üzüldüm galiba...

alışkanlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin