on yedi || beklentiler ve yanlışlar,

676 54 117
                                    

kaos var... gözyaşı var...
bu bölümü, thatsheep ithaf ediyorum ❤️
hepinize aşığım bb

serhat, barbaros'un ailesi olmayı seçmişti. barbaros ise serhat'ın güçlü ışığı. şimdi ikisi de, birbirlerinden habersizce düşünüyorlardı. barbaros, serhat'ın söndürülmeye maruz bırakılmış anne sevgisini yeniden kazandırmak istiyordu; serhat ise barbaros'un bir bedenle tek ailesi olan babasının özlemini gidermesini.

"ne yapacağım eray ben?" diyerek sordu serhat, çaresizce eray'a bakarak. barbaros'un babası ile yaşadığı problemleri fazla derine inmeden anlatmıştı fikir alabilmek için. şimdi, birlikte parkta oturuyorlar ve akıl yürütmeye çalışıyorlardı.

"kanka, öyle çatkapı barbaros'u götürürsen babasının vereceği tepki daha büyük yara açabilir."

"biliyorum..." dedi serhat, kazağının kollarını çekiştirirken. "babasının telefon numarasını barbaros'a sezdirmeden almayı başardım ama arayıp aramamak konusunda kararsızım." olumlu anlamda başını salladı eray. serhat'ın kararsız oluşunu gayet normal karşılıyordu. ama her şeye rağmen bu iş çözülmeliydi.

"onun hayatına girdikten sonra bir peri gibi sihirli dokunuşlar yapamam belki ama çabalayabilirim," dedi serhat, arkadaşına içini açarak. gülümsedi eray.

"emin ol, senin çaba vermen bile barbaros için bir sihirli dokunuş." gülümsedi serhat. oturdukları bankın masasına koyduğu telefonuna baktı kararsızlıkla. "arayayım mı?" diyerek sordu eray'a.

"bu saatten sonra araları eskisi gibi olmasa bile barbaros'a özür borçlu bu adam. ara bence." serhat, eray'ın tavsiyesine uymayı düşündü. haklıydı çünkü. telefonu eline di ve barbaros'un babası diyerek kaydettiği numaraya bakmaya başladı.

"ne diyeceğim?" bir süre düşündü eray. telefonu açar açmaz konuya giriş yapamazdı sonuçta. sen kimsin kardeşim diyerek sorsa ve serhat doğruyu söylese telefon yüzüne kapanacaktı. üstelik evlerinin adresini ölse barbaros'tan öğrenmezdi.

"valla bilmiyorum ki," dedi eray pes edercesine. serhat bir süre daha düşündü. en sonunda, ne olacaksa olsun mantığını devreye sokarak numarayı arayarak hoparlöre aldı.

birkaç çalış sonra açıldığında kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı serhat'ın. "alo." telefonun ucundaki ses tüylerini ürpertmişti. sesi bile yumuşak olan bir adam barbaros'a nasıl canavarca davranabilmişti? aklı almıyordu.

"merhaba efendim, müsait misiniz acaba?" içinden dualar ediyordu serhat, konuşmanın olumlu geçmesi için.

"müsaitim ama siz kimsiniz?" derin bir nefes aldı serhat, vereceği cevabı düşünerek. ben barbaros'un sevgilisiyim mi diyecekti? telefonun ucundan gelen uyarıcı sesle birlikte sinirlerine hakim olamadı. gözlerinin önünde sevdiği adamın aldığı darbeler canlanırken daha fazla düşünemedi.

"ben, yıllar önce döverek ruhunu öldürdüğünüz adamın ailesiyim," dedi sinirle. telefonun ucundaki ses bir süre tepki vermedi. eray ise arkadaşına güç vermek istercesine dokundu omzuna. "dök içini," diyerek mırıldandı serhat'a.

"bir yanlışlık oldu herhalde, benim bir oğlum yok." telefonun ucundaki adamın sesi titriyordu. bu, serhat'ı biraz umutlandırdı. belki özür dilemek isterdi. eğer özür dilerse, belki barbaros'un özlemi bir nebze dinerdi.

"sizin bir oğlunuz var. sizin, başarısıyla gurur duyacağınız bir oğlunuz var! sırf yönelimi yüzünden dışladığınız, hor gördüğünüz ve gün geçtikte sizin özleminizle hayatı kendisine dar eden bir oğlunuz var!" serhat'ın sesi gittikçe yükseliyordu. gözlerinden akmaya başlayan yaşlar aklının galip gelmesini engelliyordu.

"size açıldı oğlunuz, beni sevdiğini söyledi. evet, ben onun canını çok yaktım... ama siz neden yaktınız? oğlunuzun canını neden yaktınız?" kapandı telefon. serhat, hırsla telefonu bıraktı masanın üzerine ve deli gibi ağlamaya başladı.

"neden barbaros'a bunları çektiriyor bu adam eray?" bir süre öylece ağladı. rahatlayana kadar. "gel kanka, gidelim hadi geç oldu," dedi eray.

başıyla onaylayarak ayağa kalktı. yavaş adımlarla ilerlemeye başladıklarında serhat'ın ruhu bedeninden çekiliyormuş gibiydi. canı yanıyordu. ya yanlış bir şey yaptıysam, diyerek sormadan alamıyordu kendisini.

"yanlış bir şey yapmadım dimi eray?"

"yapmadın," dedi eray gülümseyerek. "sen sadece sevdiğin adamın iyiliği için çırpındın." serhat gülümsedi eray'ın cevabına karşı.

kısa sürede kaldıkları yere vardıklarında eray kendi dairesine çıktı. serhat, anahtar ile açtı kapıyı. içeri girdi. duyduğu ağlama sesleriyle kaşlarını çattı. "barbaros?" diyerek sordu korkuyla. cevap gelmedi.

sesler odalarından geliyordu. koşarak odaya girdiğinde, duvara sinip ağlayan barbaros'u gördü. yüreği bunu kaldıracak güce sahip miydi bilmiyordu. koşar adımlarla yanına gitti ve dizlerinin üzerine çökerek ellerini tuttu.

"güzelim, iyi misin?" diyerek sordu sorunun saçmalığın umursamadan. barbaros, öne eğdiği başını sinirle kaldırdı ve ellerini serhat'ın ellerinden hızla çekti. serhat, sevdiği adamın bu hallerine anlam veremezken çattı kaşlarını.

"barbaros, ne oluyor?" bir hışımla ayağa kalktı barbaros. yerdeki kırılmış telefonu işaret etti serhat'a. "o telefon neden paramparça biliyor musun?" korkuyla olumsuz anlamda başını salladı serhat.

"sen babamı aradığın için!" bu cümle, serhat'ı hayattan koparmış gibiydi.

"beni aradı, umutla açtım telefonu... özür diler sandım ama ne dedi biliyor musun?" gözlerini kapattı serhat. barbaros, serhat'ın kapattığı gözlerinden faydalanarak dolap ile kendisi arasına aldı.

"büyük bir utanç kaynağı olduğun yetmiyormuş gibi ibne sevgilin çıktı karşıma." gözlerini açtı serhat. barbaros'un gözlerindeki kırgınlığı gördü ve o an hiçbir şey görmemeyi diledi.

"neden yaptın serhat?" diyerek sordu barbaros çaresizce. "ben seni o geceden sonra tek ailem bilmişken neden yaptın..."

"senin için." bu cevap sinirlendirmişti barbaros'u. "siksinler beni!" diyerek bağırdı yakınındaki adama. serhat, bu tepkiyle ürktü ve bir an dolabın arkasında olduğunu unutup başını geriye attı.

dolaba çarpmasıyla ise acıyla inledi. "bir daha yapma..." dedi barbaros, bakışları serhat'ın acıyla inleyişi karşısında yumuşarken.

"benim hayatıma müdahale etme!"

yavaş yavaş alışkanlıklar'ın sonuna yaklaşıyoruz :')

alışkanlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin