bol bol sövmeli, yeri gelince üzülmeli, belki de gözyaşı dökmeli bir bölüme hoş geldiniz! 🐈
yorumlarda buluşalım bari 🧚❤️bazı anlar vardır, insan eskiden yaptığı hatalı davranıştan derin bir pişmanlık duymaya başlar. canı yanar, eski günlere dönüp o anı değiştirmek için gerekirse canını vermek ister ama başaramaz. işte serhat, tam anlamıyla bu durumdaydı.
"tüm korkularımı yenip seninle birlikte olduğum o odada."
barbaros'un sözü zihninde peydah olmaya devam ediyordu. canı yanıyordu. damarlarındaki tüm kanlar çekilmiş gibi hissediyordu, yüzü de solmuştu zaten. "hatırlıyor musun o anı?" diyerek sordu barbaros, balkon demirlerine kollarını yaslayıp gözyaşları arasından burukça gülümserken.
"benim kalbimi sikip attığın o günü hatırlıyor musun serhat?"
..
barbaros, serhat'ın en sevdiği beyaz çikolatadan almıştı. sevdiği adamın son günlerde morali oldukça bozuktu, bunun farkındaydı ve düzeltmek istiyordu. bugünler için değil miydi zaten serhat'ın yanında?
birkaç haftalığına staj tecrübesi için geldikleri ülkede, masrafları burslardan karşılanan bir otelde kalıyorlardı. küçük ama sevimli bir oteldi burası. serhat'ın odasının kapısının önüne geldiğinde serhat'ın uyuyabilme ihtimalini düşündü. son birkaç gündür geceleri uyumak yerine hep gündüzleri uyuyordu ve bu barbaros'un hiç hoşuna gitmiyordu.
serhat'ın odasının kartı barbaros'ta da bulunduğundan cebinden kartı çıkarttı ve kapıya okuttu. kapı, sessiz bir şekilde açılırken sessiz tutmak istedi adımlarını. serhat'ı uyandırmak isteyeceği en son şeydi çünkü.
sevgilisinin haline çok üzülüyordu. defalarca anlatmasını istese de serhat anlatmamıştı. o da bırakmıştı üstlenmeyi. demek ki şu an anlatmaya hazır hissetmiyordu kendisini. "olsun..." diyerek mırıldandı barbaros, serhat'ın yatak odasının kapı kolunu kavrarken. "ben anlatacağı zamanı beklerim, yeter ki o kendisini iyi hissetsin."
kapıyı açmadan önce, serhat'ın küçük iniltisi kulaklarına iliştiğinde kaşlarını çattı barbaros. serhat'ın hasta olabilme ihtimalini düşünürken endişelenmişti. aldatacak hâli yok ya, diyerek geçirip gülmüştü içinden.
kapının kolunu aşağı indirerek içeri girdi. "serhat, iyi mi-" sorusunun devamını getiremedi. karşısında, şaşkınlıkla ona bakan serhat ve öpmeyi en çok sevdiği yer olan serhat'ın boynuna öpücük bırakan bir kadın vardı.
bu gerçek olabilir miydi?
inanmak istemedi barbaros. elindeki çikolatayı sımsıkı tuttu ve birkaç defa kapatıp açtı gözlerini. "hayal... hayal... hayal..." diyerek kendi kendine konuşmaya başladı gözlerinin dolduğunu hissederken.
"barbaros..." serhat'ın telaşlı sesi barbaros'u hayal aleminden çekip almıştı. odadaki kadın serhat'ın işaretiyle gittiğinde baş başa kalmışlardı.
barbaros, artık baş başa kalmayı en son isteyeceği adamlaydı.
"lütfen bana mantıklı bir açıklama yap..." dedi sonlara doğru yerini gözyaşlarına bırakan ses tonuyla. ne diyeceğini bilemedi serhat. karşısındaki adama cevap vermek yerine büyük adımlarla yanına yaklaştı. elini, barbaros'un yanağına yasladığında öfkeyle itti elini.
"iki hafta önce tüm duvarlarımı yıkıp şu yatakta seninle birlikte oldum serhat." daha fazla konuşamadı barbaros. avucunda sımsıkı tuttuğu çikolatayı karşısındaki adamın yüzüne hırs ve öfkeyle fırlattığında, odada serhat'ın iniltisi yankılandı.
ardına bile bakmadan kaçıp gitmek istedi barbaros. bu odadan, otelden, ülkeden, hatta dünyadan... silinmek, yok olmak istedi. barbaros, hayat bulduğu adamın yanında ölümü diledi.
serhat, kaşına götürdü elini. kan akıyordu ama umurunda değildi. karşısındaki adama nasıl açıklama yapmayı planlıyordu? ne cevap verecekti? korkmak için çok geç ama ben korktum mu diyecekti? ne gibi bir izahı olabilirdi bu durumun?
"bir daha," dedi barbaros gözyaşları içerisinde, sevdiği adamın kanayan kaşına bakarak. şu an, her ne kadar acıdan ölse bile serhat'ın canını yaktığı gerçeği çılgına çeviriyordu ruhunu. serhat'ın kaşına bakmamak için direndi.
"bir daha sakın karşıma çıkma serhat! yoksa canını yakarım." koşar adımlarla odadan çıkıp gittiğinde ölmek istediğini hissetti.
sadece ölmek istediğini.
...
"ben o an, ilk defa ölümü diledim serhat." barbaros, hem karşısındaki adamla, hem de vücundaki izlerle yüzleşmek istedi. gömleğinin düğmelerini teker teker açmaya başladı. serhat, gözleri dolu dolu sevdiği adamı izliyordu.
gömleğinden tamamen kurtulduğunda üstü çıplak kalmıştı. serhat gözlerini kapattı karşısındaki görüntüyü bir defa gördükten sonra. "aç gözlerini." hiçliğe meydan okur gibi çıkmıştı ses tonu. o kadar bitkin düşmüştü ki, uyuyup bir daha uyanmamak için her şeyini verebilecek bir haldeydi.
serhat gözlerini açtı. oturduğu sandalyeden ayağa kalktı titreyen vücuduyla. enkaza çevirdiği adamın göğsünden karnına doğru indi bakışları. bıçak kesikleri yüreğini yakıp kavururken sessizce ağlamaya başladı. ardından, sırtını döndü barbaros gücünü toplayarak.
babasına yönelimini açıklamıştı serhat'tan sonra. bir erkek ile birlikte olduğunu da söylemişti, saklamamıştı hiçbir şeyi. babam beni anlar diye düşünmüştü ama gittiği her kapı yüzüne çarpılmıştı.
sırtı, geçmemiş kemer izleriyle doluydu. birkaç adım attı serhat. sevdiği adamın yaralarına sarılmak, onları tam şu an yok etmek istedi. ama hayal aleminde yaşamıyordu. barbaros'un vücunda ölene dek taşıyacağı bu izler, kendisinin suçuydu ve serhat bunu kaldıramıyordu.
"sen gittikten sonra aylarca çıkmadım evimden. ölümü denedim, beceremedim. bilet aldım, babamın yanına gittim." barbaros'un sesi gittikçe boğuk çıkıyordu dudaklarından. ağlıyordu. o anlar aklına geldikçe ölmek istiyordu.
"gittim... anlattım. seni anlattım, seninle birlikte olduğumuzu anlattım. baba, dedim koskoca adam olmuş ben, koskoca adamın karşısında ağlayarak. nolur beni yargılama, sana ihtiyacım var. senin güven dolu sarıp sarmalıyışına ihtiyacım var. ben ölmek istedim, ölemedim..." sustu barbaros. gözlerini kapattı. dudaklarını birbirine bastırdı. devamını getirmeye gücü yetmiyordu.
babasının onu o an deli gibi dövdüğünü nasıl söyleyebilirdi ki?
söylemese de anlamıştı serhat. sevdiği adamın sırtı dönüktü hâlâ. arkasından sımsıkı sarıldı, yaralarını sarmalamak istercesine. barbaros'un gözyaşları biraz daha şiddetlenirken ayrılmak istedi ama yapamadı.
serhat'ın gözyaşları, yaralarına dudaklarını bastırırken sırtıyla temas ettiğinde yenilmişti.
yine ve yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alışkanlıklar
Fanficbazı alışkanlıklar değişmemişti. bazı alışkanlıklar hiç değişmezdi. {tamamlandı.}