üç || tutkular,

963 64 45
                                    

birbirlerinden değerli okuyucularım var, bunu biliyorum. lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin, eminim daha çok eğleniriz ❤️

barbaros, salonda sakinleşirken yaptığının yeni yeni farkına varıyor gibiydi. dolu gözlerinden yaşların akmasını engellemek için birbirine bastırdığı dudakları gevşetti hafifçe. baş parmağını, serhat'ın tutkuyla öptüğü dudaklarına götürdü ve okşadı yavaşça. hissettiği derin özlemle kapattı gözlerini.

"neden her şeyi bok etmek zorunda kaldın ki..." diyerek mırıldandı. gözlerini açtı ve serhat'a yumruk attığı eline bakmaya başladı. canı o kadar acıyordu ki, sanki serhat'ın gözünün altındaki acı barbaros'un kalbine iki katıyla bir yük bırakmıştı. oturduğu koltuktan vicdanına ve kalbine yenik düşerek ayağa kalktı. mutfağa doğru ilerleyip buzluktan buz aldıktan sonra çekingen adımlarla odaya doğru ilerledi.

ilk önce canını yakmıştı sevdiği adamın, şimdiyse pişman olup buz götürüyordu. "o kadar safım ki." olumsuz anlamda salladı başını kendisiyle hesaplaşıyormuşçasına. odanın kapısının önüne vardığında titreyen elini havaya kaldırdı. kapı kolunu kavradığında içeriden gelen ağlama sesini yeni fark edebilmişti.

ufak bir küfür mırıldandı. neden vurdum ki, ne gerek vardı böyle bir şeye? diyerek geçirdi içinden. bir yanı kendisini haklı bulsa da diğer yani serhat'ın yaptıklarına rağmen kıyamıyordu. kapı kolunu aşağı indirdi ve ürkek adımlarla içeri girdi. bakışları, duvara sinmiş bir serhat ile karşılaşınca acıyla yutkundu.

"serhat..." diyerek seslenebildi sadece. ağlamaktan kızaran gözlerini barbaros'a çevirdi serhat. ardından, hızlı adımlarla ayağa kalktı, komodinin üzerinde duran peçete ile yüzünü sildi ve duruşunu dikleştirerek barbaros'a bakmaya başladı.

ısrarla bakışları birbirlerinde geziniyordu ama barbaros erken pes eden taraf olmuştu. her zamanki gibi. ağır adımlarla serhat'a yaklaştı ve elindeki buzu havaya kaldırdı. serhat başta itiraz etmeyi düşünse de çıkartmadı sesini. barbaros'un yakınlığı öylesine büyülüyordu ki onu... bu anı bozmak aptallık olurdu.

"yara da benim diyorsun derman da?" dedi serhat dalga geçercesine. barbaros, serhat'ın gözünün altına soğuk yapmak için uyguladığı buzu o kadar narin hareketlerle hareket ettiriyordu ki, serhat canının acısını unutur gibi olmuştu. "en azından derman olabiliyorum. yara olduktan sonra derman olmayı seçmeyip enkaz bırakanları da gördüm." barbaros'un sakinlikle verdiği cevap, serhat'ın kalbinin sızlamasına neden olmuştu.

"bana olan kırgınlığın hâlâ o an gibi..." dedi serhat, barbaros'un gözlerinin içerisine bakarken. cevap vermedi barbaros. buzu alıp geri çekilirken kolundan, canını yakmak istemeden yakaladı serhat barbaros'u. "ama kırgınlığından daha taze bir şey var," dedi serhat, gözleri barbaros'un dudaklarına kaydığında. meydan okumak istercesine: "biliyorum, nefretim." dedi barbaros, serhat'ın aksine göz teması kurarken.

cıkladı serhat. işaret parmağı, ilk anki gibi barbaros'un dudaklarının üzerine narince kapandığında, hissettiği temasla gözlerini de kapattı barbaros. karşısındaki adam canını ne kadar yakmış olursa olsun deli gibi seviyordu. elinde olsa, şu dakika yapışırdı dudaklarına ve ömrünün sonuna dek başkasının dudaklarında hüküm sürmesine izin vermezdi. "bana olan sevgin, bağlılığın, alışkanlıklarımız..." dedi serhat, barbaros'un boynuna küçük bir öpücük kondurarak.

"nişanlına da yapıyor musun bu numaraları?" diyerek sordu barbaros, serhat'a yenilmemek için adeta aklına gelen her şeyi söylercesine. gözleri kapalıydı hâlâ. eğer açarsa, serhat'ın, gözlerinin içerisindeki tutku ve arzuyu göreceğini çok iyi biliyordu. bu barbaros için hiç iyi olmazdı. serhat, barbaros'un bu sözüne karşı sadece güldü ve boşta kalan eliyle barbaros'un yanağını okşadı yavaşça.

barbaros, kendisine hakim olmak istercesine derin bir nefes aldı. serhat bunu anlamıştı. karşısındaki adam öyle güzel görünüyordu ki gözüne... "gözlerini açıp tam şu anda beni sevmediğini söyleyebilir misin?" diyerek sordu serhat ciddiyetle. barbaros ne gözlerini açtı, ne de bir tepki gösterdi. yapmak istediği tek şey, serhat'ın avcuna yüzünü gömmek ve zamanın durduğunu hayal etmekti.

serhat, barbaros'un boynuna bir öpücük daha bıraktığında istemsizce dudaklarının arasından küçük bir inilti döküldü barbaros'un. bu serhat'ı gülümsetirken ne olacaksa olsun diyerek düşündü ve açtı gözlerini. "serhat," dedi sesine yansıyan tutkuyla. "beni zorlama. sonunu en iyi sen biliyorsun." ufak bir kahkaha attı serhat ve omuz silkti. işaret parmağı barbaros'un dudaklarından ayrılırken yanağını bir kere daha okşadı.

"özlediğini biliyorum barbaros. özellikle de yüzünü avcuma gömmeyi." kendisini zorlayarak başını geri çekti barbaros. titreyen elini havaya kaldırdı ve baş parmağını sevdiği adamın dudaklarında gezdirdi usulca. bu temas, serhat'ın kalbini hızlandırırken barbaros'un gözlerinin içerisine bakmayı sürdürdü.

"kaç kere öptün nişanlını?" diyerek sordu barbaros, sesindeki alaycı tınıyla. serhat, barbaros'dan böyle bir soru beklemese de toparladı kendini. sorarcasına serhat'a bakmayı sürdürdüğünde tek kaşını kaldırdı.

"üç, beş, on?" art arda sıralamıştı barbaros. karşısındaki adamın dudaklarına tutkuyla yaklaştı. ufacık bir hamle yapsa, dudakları birbirleriyle buluşacaktı. serhat gözlerini kapatınca emreder gibi konuştu barbaros. "gözlerini aç." serhat karşı çıkacak durumda değildi. itaat edercesine açtı gözlerini hızlanan kalp atışlarıyla birlikte.

"seni öpmem için yanıp kavruluyorsun değil mi?" cevap vermedi serhat. barbaros'un nefesini hissettikçe içinde bir şeyler kopup gidiyordu. "seni öpmeyeceğim serhat. bu dudaklar hayatıma girecek herkese açık, sana mühürlü."

serhat'ın hamle yapmasına izin vermeden hızla geri çekildi barbaros. buzu alarak odadan çıktığında, serhat'ın bedenini belki de ilk defa pişmanlık hissi bu denli yoğun bir şekilde ele geçiriyordu.

alışkanlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin