on iki || yalanlar,

891 63 150
                                    

normalde bu bölümü yarın atmayı düşünüyordum ama dün benim isteğimle kitabına bölüm atan ananiniyolar için erken yayımlamak istedim, teşekkür mahiyetinde ❤️
yorumlarda buluşalım çok eğlenceli oluyo 😂

haftanın takımları belirlenmişti. artık on kişi kaldıkları için daha dikkatli seçimler yapmaları gerekiyordu. serhat mavi takımın kaptanlığını alarak, kırmızı takım kaptanı olarak uğur'u seçmişti. barbaros ile aynı takımda olmalarını istemiyor, uğur'u barbaros'un yakınından uzak tutmaya çalışıyordu.

yanına ilk olarak barbaros'u aldığında, ortaya kırmızı takımı gömebilecek bir mavi takım çıkmıştı. serhat, barbaros, eray, sefa ve ayyüce. karşı takım, mavi takım hakkındaki düşüncelerini belirtirken, kaptanlar arasında oyun oynanmadan önce serhat'a döndü danilo şef.

"serhat, seni bugün diğer günlere göre daha yorgun gördüm," dedi kendine has türkçesiyle. serhat'ın aklına, barbaros ile gece yaşadıkları aklına gelince göz ucuyla barbaros'a baktı. gülmemek için dudaklarını bastırmış bir şekilde duruyordu.

"yorgun değilim aslında şefim," dedi serhat, konunun bir an önce kapanması için içinden dualar ederken. her konuda dobraca konuşan bu adam şimdi ne diyeceğini bilemiyordu. somer şef, danilo'nun ortaya attığı soruyu devralır gibi ortaya atıldı.

"enerjin yok ama bugün," dediğinde barbaros gülüşünü bastıramamıştı. içinden, biraz sert geçti şef, demek geçse de söyleyemeyeceği gayet aşikârdı. araya girerek: "akşam serhat ile koşuya çıktık şef. beni yenebileceğini düşündü kendi aklınca ama başaramadı da, o yüzden bacakları ağrıyor olabilir," dedi kolay bir şekilde yalan söylerken.

eray, kaşlarını çatarak bir serhat'a, bir de barbaros'a baktı. koşu yaptıkları parkta sefa ve emir ile oturup gecenin geç saatlerine kadar oturup sohbet ettikleri için barbaros ile serhat'ın koşu yarışına çıkmadıklarından adı gibi emindi.

ikisinin yüz ifadesinde de utançla karışık tebessüme rastladığında aklına gelen şeyle duraksadı. ne bok yedi lan bunlar gece gece, diyerek düşünmeden edemedi. mehmet şefin kaptanları dinlenmeleri için bıraktığında tam zamanı diyerek düşündü eray. serhat ile barbaros'u koridorda kolundan tuttuğu gibi kulise soktuğunda ikisi de şaşkınlıkla eray'a bakıyorlardı.

eray, kapıyı kapatır kapatmaz: "güzel yalan ama ben yemem kanka, dökülün." dediğinde kaşlarını çattı barbaros. serhat telaşlanırken barbaros araya girdi. "ne yalanı oğlum? ayı gibi oldum görmüyor musun, koşuya çıktık işte!" diyerek yükseldiğinde hınzırca gülümsedi eray.

"gece ne bok yediniz lan siz?" serhat, eray'ın sorusuyla telaşlanmıştı. tabii ki de eray'a güveniyordu ve seviyordu da ama şu an bunları burada konuşmak ne kadar doğru olur bilmiyordu.

"kardeşim evlere bir geçelim anlatacağım, tamam mı?" diyerek sordu serhat onay almak isterken. eray, şüpheyle serhat'a baksa da başıyla onaylamakla yetinmişti. kulisten çıktığında, barbaros ile serhat yalnız kalmıştı. serhat, nedensizce barbaros'un yüzüne bakacak cesareti kendisine bulamıyordu.

"şey, biz de çıksak iyi olur sanırım," dediğinde alayla gülümsedi barbaros. serhat'ı çenesinden kavrayarak yüzüne bakmasını sağlarken: "utanıyor musun?" diyerek sordu. serhat cevap vermeden iç çektiğinde daha da keyiflendi barbaros. tam şu an serhat'ı yakalamışken utandırmak istiyordu.

"dün gece hiç böyle değildin," dedi ve düşünür gibi yaptı. serhat, hayretle barbaros'a bakarken sözlerini devam ettirdi barbaros. "altımda zevkle inle-" serhat, baş parmağını barbaros'un dudaklarına bastırdı ve gözlerini kırpıştırdı şaşkınlıkla. serhat ne kadar utanırsa, barbaros da o kadar keyifleniyordu.

serhat çok geçmeden bunu fark ettiğinde tehlikeli bir şekilde sırıttı. "sen benim utanmamdan keyif alıyorsun..." dediğinde hafifçe geri çekildi barbaros, serhat'tan dudaklarını kurtarmak için. zevkle başını olumlu anlamda sırıttığında tüm cesaretini topladı serhat.

"dün gece..." dedi ve etrafına bakındıktan sonra biraz yaklaştı barbaros'a. kulağına doğru yönlendikten sonra, barbaros'un boşluğundan faydalanarak elini, barbaros'un inlememek için dudaklarını birbirine bastıracağı o noktaya koyup sıktı. "kimin daha fazla tatmin olduğu belli oluyor," dedi alayla.

barbaros'un olası bir hareketine karşı hızla kulisten çıktığında, arkasında bıraktığı barbaros'un gün geçtikçe biraz daha kendisine bağlandığını bilemiyordu. öyle bir kördüğüm ile bağlanıyorlardı ki birbirlerine; olası bir olumsuz durumda bu kördüğüm, ikisi arasında en çok yara almış adamın boğazına dolanacaktı.

...

"eee, anlatın bakalım!" dedi eray, karşı koltukta oturan serhat ile barbaros'un yüzlerine bakıp elindeki elmayı ısırırken. "elma da ekşiymiş lan, severim ama." barbaros, eray'ın bu tepkisine güldüğünde ciddiyetini belki de ilk kez korumak istedi eray.

"ilk günden beri sizin aranızda bir şey var ama ben şimdi yardımcı olacağım," dedi elmasından bir ısırık daha alırken. serhat, eray'ın her şeyi çözdüğünü düşünmediği için merakla sordu. "ne gibi bir şey?" eray, ağzındaki elmayı bitirdikten sonra bakışları serhat ile barbaros arasında mekik dokumaya başladı.

eray, serhat'ın sorusuna cevap verircesine: "dün gece ne bok yediniz?" diyerek sordu imayla. serhat'ın yanakları aniden kızardığında, eray zafer kazanmışçasına sırıttı ve: "biliyordum, hayırlı işler yani." dedi serhat daha fazla utanırken. bilinçsizce başını barbaros'un göğsüne gömdüğünde, başta şaşırsa da belli etmedi barbaros. serhat'ın saçını okşarken: "utandı bizim kedi..." diyerek güldü.

eray, gücendiğini belli ederek: "bana neden söylemediniz olum? yadırgayacağımı falan mı sandınız?" diyerek sorduğunda, serhat başını sevdiği adamın göğsünden ayırmadan eray'a bakmaya başladı. arkadaşının yüzünün ifadesinden alındığını fark etmişti.

"hayır kardeşim ne alaka?" diyerek sordu serhat. barbaros araya girerek: "emin ol daha fazlası var eray, ama onları anlatacak gücü şu an kendimde bulamıyorum," diyerek kısa bir açıklama yaptığında anlayışla başını salladı eray. serhat, barbaros'un kısa açıklamasıyla bile kalbinin acıdığını hissediyordu.

bu his hiç mi geçmeyecekti?

"serhat, sen nişanlı değil misin lan?!" diyerek sesini yükseltti eray, sorduğu sorunun yeni aklına geldiğini belli ederek. serhat, önceden yüzüğünün takılı olduğu fakat şu an boş olan parmağını havaya kaldırıp gülümsedi. "son zamanlarda zaten görüşmüyorduk, bundan sonra görüşmesek de olur," diyerek kısa bir açıklama yaptı serhat.

barbaros kendisini tutamadan: "birlikte olduğunuz zamanları hemen böyle çöpe mi atıyorsun?" diyerek sorduğunda, eray dikkat kesilerek ikisini izlemeye başladı. serhat: "seninle olan zamanlarımı artık çöpe atmayı göze alamam barbaros," dediğinde alayla gülümsedi barbaros.

"siz ne yaşıyorsunuz ben hiçbir şey anlamadım. tek anladığım şey acıktığım. gelin de dün gece koşu yaptığınız parkın oradaki kokoreççiye gidelim," dedi eray imayla. serhat, barbaros ile kavga etmek istemediği için bu fikri onaylamıştı. barbaros da el mahkum kabul ettiğinde kokoreççiye gitmek için evden ayrıldılar.

serhat'ın aklındaysa tek bir şey vardı: barbaros ile eskisi gibi olabilmek.

bu arada... ısırgan otu sevmeyen var mı? MDKQMCKQMCİWMXSM

alışkanlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin