dokuz

459 56 12
                                    


Namjoon'dan ayrıldıktan sonra doğruca eve gidip yatağa tekrar girmiştim. Bu çocuk benim dengelerimi bozuyor derken haklıydım,beni suçlayamazsınız. Atkıyı sanki uçup gidecekmiş gibi yastığın altına koymuş ve yine kıyafetlerimle yorganın altına girmiştim. Neden aklımı karıştırıyordu? Bu ikilem nedendi,bir hareketiyle onu masum ilan edemezdim fakat bu yaptığı aklımı çelmişti. Jennie'den gelen iki sesli mesajı görmezden gelip tavana bakmaya devam ettim.

"Hayatım,haftasonu da çalışmam lazım. Bir gün ayarlayacağımıza söz veriyorum."

Annemin sesini duyduğumda ayaklandım,en azından ailemle bir kahvaltı yapabilirdim. Babamla ne günü ayarlayacaklarını sormuş olurdum hem. Odamdan çıkıp iki adım attığımda annemin babamla değil,telefonla konuştuğunu gördüm. Kaşlarımı çattım,kimdi bu? Sessizce annemi dinlemeye devam ettim ve konuştuğu sesi ayırt etmeye çalıştım.

"Sunghoon,sen de çocuklarına vakit ayır bu hafta. Beni çok sık görme,az özle."

Gülerek kurduğu cümle nefesimi kesmiş,yutkunmamı zorlaştırmıştı. Sunghoon kimdi? Çocukları vardı ve annem ona hayatım diyordu. Aklıma onlarca senaryo gelebilirdi,kendimi başka bir olasılığa inandırabilirdim. Ama gerizekalı değildim,annemin biriyle görüştüğü gerçeğini öğrenmiştim az önce. Sessiz adımlarla odama geri döndüğümde hıçkırığımı bastırmaya çalıştım. Çok değil beş gün önce yediğimiz aile yemeğinde babamın ona hediye ettiği yüzükle oynamış ve onu ne kadar sevdiğini,sevgisinin yaşlansalar bile değişmeyeceğini söylemişti. Ne yani,babam kandırılıyor muydu?

Kendimi tutamayıp seslice ağlamaya başladım. Şu an her şeyin yalan olmasını istemem çok mu aptalca olurdu? Lia,o bunu biliyor muydu? Bilmiyorsa nasıl söyleyecektim,babam ne tepki verecekti? Ailemi bir arada tutacak veya tutmayacak şey ağzımdan çıkacak sözlere mi bağlıydı şimdi? Ağlamam şiddetlendiğinde yastığımı suratıma bastırdım. Nefes alamayana kadar ağlamıştım,kendimden geçmeye başladığımı hissettiğimde yastığı yüzümden çektim. Gözyaşlarım sessiz ve usulca dökülüyordu,insanoğlu her şeye alışıyordu sanırım.

Çaresizce ağlamamın arasında Jennie'yi aradım.

"Jisoo,sabah sabah ne-

"Ben hiç iyi değilim Jennie."

"Hey hey hey! Neler oluyor,Jisoo neden ağlıyorsun?"

Hiddetli sesi ağlamamı tekrar artırdığında ağzımdan yalnızca üç sözcük döküldü. "Annem,babamı aldatıyor."


Saat kaçtı,bugün pazar olmuş muydu hiçbir fikrim yoktu. Ağır bir baş ağrısıyla uyandığımda Lia bana bakıyordu. "Abla,iyi misin sen?"

"Başım felaket ağrıyor."

"Arkadaşlarımla dışarı çıkmak için annemlerden izin alacaktım ama ikisi de evde yok. Yuri Teyze dışarı çıktıklarını söyledi,ben de onları aramak yerine sana haber vermeye geldim."

"Git tabii,ben ağrı kesici alıp biraz daha uyuyacağım."

Odamın kapısı açıldığında bakışlarımız oraya döndü. Jennie endişeli şekilde bana yaklaşırken gözlerinin içine baktım. Lia'yı hesaba katmayıp her şeyi anlatma potansiyeline sahipti. Ve her şeyin boka sarması isteyeceğim türden bir olay değildi.

"Unnie,hoşgeldin. Ablama göz kulak olur musun? Ben dışarı çıkacağım."

Jennie,Lia'ya kısaca sarılıp yatağa oturdu. "Aklın kalmasın,başı ağrıyor sadece. Git eğlen."

Lia odadan çıktığında Jennie de arkasından ayaklanıp kapıyı örtmüştü.

"Neler oluyor,ne aldatması?"

everything i wanted|namsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin