En sonunda Bayan Lena ile Bay Felix odadan çıkmıştı. Bayan Lena, odadan çıktığında saki savaştan gelmiş gibi saçı başı dağılmıştı. Elena onların arkasından bakarken odaya girdi. Bay Abel ona tuhaf tuhaf bakıyordu. Neden ben? Niye bütün hocalar bana bu şekilde bakıyor?, diye geçirdi içinden Elena.
"ELENA SEN TAM BİR GERİZEKALISIN! SANA BU ARAMIZDA KALACAK DEDİM! AMA SEN NE YAPTIN? GİTTİN VE ONLARI ÇAĞIRDIN! SANA GÜVENDİM! SENİ BURADAN KOVMAK İÇİN BİR SEBEBİM VAR ARTIK!" diye bağırdı Bay Abel, Elena'ya.
"Özür dilerim ama ben çağırmadım. Oradayken aklıma birini çağırmak bile gelmedi." her ne kadar Elena doğruları söylese de Bay Abel ona inanmıyordu.
"ELENA! EĞER UZATMAYA DEVAM EDERSEN SENİ HER AN KAPININ ÖNÜNE KOYABİLİRİM!"
"Madem beni kovacaksınız bari şu odanın içinde ne olduğunu söyleseniz. Lütfen! Bakın bana söyledikten sonra onlara istediğiniz yalanı uydurup beni kovabilirsiniz. Sadece o odanın içinde ne var?" dedi Elena. Mahcup gözükmeye çalışıyordu.
"Madem bilmeye hakkın var git kendin bak. Zaten ben bunları sana kendi ellerimle gösteremem." dedi Bay Abel ve gitti.
Elena odanın kapısını yavaşça açmaya başladı. İçerisi karanlıktı ve hiçbir şey göremiyordu. Işığı açmaya çalıştı ama bu odanın ışığı yoktu. Niye?
"Elena!" dedi arkasındaki bir ses.
"Evet." dedi Elena korkarak.
"Sana burada olmaman gerektiğini söylemiştim ve sen beni dinlemedin. Şimdi, yanlış bir şey yapmadan şu odadan çık!" dedi arkasındaki ses.
"Peki." dedi Elena ve odadan çıktı. Bunun kim olduğunu tahmin edebiliyordu. Bayan Lena!
"Bir daha oraya girersen seni buradan kovabiliriz. Umarım anlaşılmıştır." dedi ve gitti.
"Anlaşıldı." dedi Elena, Bayan Lena'nın arkasından.
(Akşam saat 17:00)
"Elena! Hadi derse! Bunu da ben mi söyleyeyim!" diye bağırıyordu Bay Felix. Elena, Bay Felix'in yanına gittiğinde neredeyse ona saldıracaktı. Sanki bunu birisinin yapmasını istiyormuş gibi hissetti.
"Şimdi sana bu gücünü nasıl kullanılacağını göstereceğim. Hazır mısın?" dedi Bay Felix. Elena evet anlamında başını salladı.
"Öncelikle ne yapacağına bağlı. Yani bir köpeğin iyileşmesini istiyorsan hayal et! O zaman o şanslı köpek iyileşir." dedi Bay Felix. Elena burada her şeyin hayal ederek gerçekleştiğini düşünmeye başladı.
"Anladın mı Elena?!" diye böğürdü bir anda Bay Felix.
"E-evet... anladım" dedi Elena çekinerek.
"O zaman dönüş!" dedi Bay Felix.
Elena, Bay Felix'in verdiği küçük cismi cebinden çıkardı ve havaya attı. Küçük cisim hızlı bir şekilde Elena'ya doğru geldi ve Elena mor ışıklar içerisinde dönüşmeye başladı. Dönüştüğünde kendinden emin bir şekilde bakıyordu etrafına.
"Evet. Şimdi bir hayvan hayal et. Sonrasına bakacağız." dedi Bay Felix.
Elena bir süre Bay Felix'in gözlerine öylece boş boş baktı. Bir anda onu öldürmek istedi. Bay Felix, Elena'ya bağırınca Elena kendine geldi ve gözlerini sıkı sıkı kapattı. Bir kedi düşünmeye çalıştı. Hep bir kedisi olsun istemişti. Elena miyavlama sesini duyunca gözlerini açtı. Başarmıştı! O an ki mutluluğu anlatılmaz!
"Elena! Gel benimle!" dedi Bay Felix ve Elena'nın kolunu tuttuğu gibi Bayan Lena'nın odasına götürdü. Bay Felix ve Bayan Lena bir süre boyunca bakıştılar ve Bay Felix odadan çıktı. Bayan Lena, Elena'ya hayranlık dolu bakışlarını kestikten sonra Elena'nın yanına geçti.
"Elena. İlk görevine hazır mısın?" dedi Bayan Lena. Elena ona tuhaf bakıyordu.
"Buda bir oyun değil, değil mi?" diye sordu Elena. Cidden de Bay Abel'in ona oynadığı oyun berbattı.
"Peki. Asıl görevine hazır mısın?"
"Hazırım!" dedi Elena. Sesindeki cesaret onu görevine hazır olduğunun habercisiydi.
"Görüşürüz ve ne yapacağını iyi biliyorsun!" dedi Bayan Lena ve Elena'nın elini tuttu.
Elena gözünü kendi evinde açtı. Neden kendi evi? Ne yapacaktı ki burada? Elena bir anda kendini evin içinde babasını ararken buldu. Babası yoktu. Ciddi anlamda yoktu. 2 senedir polisler tarafından aranıyordu. Sonuç yok! Elena bir anda koridordaki ölmüş köpeğinin fotoğrafına bakakaldı. Bu köpek babasınındı. Çok severdi onu. Ancak geçen yıl onu kaybetmişlerdi. Elena bu durumda kendini suçlu hissediyordu. O köpek babasından kalan bir hatıraydı. İsmi Adel'di. Büyükannesinin ismi. Elena bir anda kendini tutamadı ve gözlerinin şelale misali akmasına izin verdi. Ağlamak onu rahatlatıyordu.
Elena bu duygu sömürtüsünü bir kenara atıp görevine odaklanmaya başladı. Görevi neydi? Tabii ya! Köpek! Elena şimdi az öncekinden de ağlamaya başladı. Ağladıkça içi sızlıyordu. Köpeğini bir daha yaşatmak mı? Bunu aklının ucundan bile geçirmemişti. Gözlerini kapadı ağlayarak. Onu hayal etti. Onunla oyun oynayışını, onu bir ısırmaya çalışmıştı. Bir anda havlama sesini iştti kulaklarında. Arkasına dönüp baktı. Onu görünce koşarak sarıldı ona. Sıkı sıkı sarıldı hem de. Bu muydu ilk görev? Basit, diye geçirdi içinden.
Elena köpeği de yanına aldı ve akademiye geldiğinde koşa koşa Bayan Lena'nın yanına gitti. Bayan Lena, Elena'yı kucağında köpekle görünce bir anda gözleri sel olup gitti. Bu onu neden bu kadar duygulandırmıştı?
"Başardın!" dedi Bayan Lena gözyaşları içerisinde.
"Evet, başardım!!" dedi Elena, o da ağlıyordu.
Bir anda odaya Bay Felix girdi. Elena'nın elindeki köpeği görünce yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.
"Elena! Başarmışsın?!" dedi Bay Felix. Elena kafa sallamakla yetindi.
"Felix. Bana şu ilaçtan yapar mısın? Çabuk olursa sevinirim." dedi Bayan Lena. Ne ilacından bahsediyordu?
"Tabii. Bu arada Elena ilk görevini tamamladığın için tebrik ederim." dedi Bay Felix ve odadan çıktı.
"Elena sende Adel'i burada bırak ve git dinlen." dedi Bayan Lena. İsminin Adel olduğunu nereden biliyordu?
"Bayan Lena. İsmini nereden biliyorsunuz?"
"Araştırırken öğrendim." dedi Bayan Lena. Yalan söylemeye alışık değildi. Bunun yüzünden de kızardı.
"Peki. İyi akşamlar." dedi ve odadan çıktı Elena.
Elena odadan çıkınca Bayan Lena ağlamasını durduramıyordu. Köpeği kucağına aldı ve onu seve seve ağlamaya devam etti. Köpek arada bir Bayan Lena'ya havlıyordu. Bayan Lena köpeklerden çok korkardı ama yaşadığı o şeyden sonra köpeklere sevgi besledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zalimler: Morun Gücü (Zalimler Serisi-1)
FantasyCadıların, devlerin, büyülerin, gücün ve en önemlisi maceranın olduğu fantastik bir dünya. "Belki de hayatta olması için onları öldürmesi gerekiyordu. Ya da hepsini tuzağa düşürmeliydi. Herkesi gururlandırmalıydı. Artık bir rakibi vardı. Bu cehenne...