Bölüm 14 - Değersiz

237 34 2
                                    


Ait olmadığın bir hayatın içinde ne kadar tutunabilirsin? Tahammül edemediğin olayları ve insanları görmezden gelebilir misin? Kanını donduracak vahşiliğe karşı tepkisiz durabilir misin? En önemlisi bütün bunlara neden katlanasın?

Irmak erkenden uyanmış gözlerini tavana dikmiş saatlerdir bu soruları evirip çevirip duruyordu. "Neden katlanıyorum bütün bunlara, neden?"

Yataktan kalkıp banyoya geçti. Elini yüzünü yıkayıp, saçlarını yeniden topladı. Ensesindeki kısa saçlar lastikten sıyrılıp tekrar eski yerlerine döküldüler. Irmak onları da birkaç tel tokayla toparlayıp banyodan çıktı.

Balamir henüz uyanmamıştı. Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Ama iki adım attıktan sonra birden durup bekledi. Yönünü değiştirdi ve başka bir koridora yöneldi. Çalışma odasının kapısına geldiğinde durup etrafı dinledi. Sessizlik. Çok güzel. Heyecanla kapının kolunu çevirdi ama kapı kilitliydi.

Hayal kırıklığı.

Balamir'in sesi yankılandı zihninde. "Bu evde hangi kapının kilitli olup olmayacağına ben karar veririm!"

Irmak gerisin geri dönerek mutfağa gitti. Kahvaltıyı hazırlarken Balamir de geldi. Mutfağa girer girmez sürdüğü koku Irmak'ın tüm genzini doldurdu. Dönüp ona baktı. Bugün oldukça spor giyinmişti. Koyu gri bir Jean üzerine de siyah kapüşonlu sweatshirt vardı. Bu onu olduğundan daha genç göstermişti. Ya da bilerek daha genç mi görünmek istiyordu?

Irmak bu düşünceyle istemsizce gülümsedi. Balamir ona bakarak "Ne?" diye sordu.

"Hiç." diyerek onu geçiştirdi. Ama Balamir bir cevap istiyordu.

Birden ayakları yerden kesildi ve kendini tezgahın üzerinde buldu. Irmak şaşkınlıkla gözlerini ayırmış ona bakarken Balamir bacaklarının arasına girerek tam karşısına geçti.

"Söyle bakalım neden güldün?"

Irmak gerginlikle yutkununca boğazından komik bir ses çıktı. Ama hemen kendini toparladı. Onu köşeye sıkıştırdığını düşünmesine izin vermeyecekti. Belini dikleştirdi ve gayet rahat görünmeye çalıştı. Tabi bu sırada sırtından aşağı soğuk terlerin indiğini belli etmeyecekti.

"Kaç yaşındasın Balamir?" diye sordu.

Balamir tuzak bir soru olup olmayacağı tartarcasına bir süre ona baktı. Sonra da yanıtladı.

"37."

Tamam o kadar da yaşlı değilmiş. Yine de biraz eğlenecekti Irmak.

"Hım" diyerek başını eğdi ve tekrar gülümsedi. Balamir ona iyice yaklaşarak "Artık neye güldüğünü söyleyecek misin?" dedi.

Irmak cesurca başını kaldırıp gözlerine baktı. Arada birkaç santimden fazlası yoktu. Kokusunu bu kadar yakından duymak nedense onu heyecanlandırmıştı. Dün de bu kokuyla uyumuştu. Aralarındaki mesafe mantıklı düşünmesi için yeterli değildi bu yüzden ellerini onun göğsüne yasladı ve güvenli hissedecek kadar onu uzaklaştırdı.

"Ben sadece üzerindeki bu kıyafetleri sanki daha çok benim yaşımdaki erkekler giyer diye düşünüyordum da."

Balamir'in yüzü harika bir gülümsemeyle aydınlanırken "Peki sen kaç yaşındasın?"diye sordu.

Irmak onu iyice itti ve tezgahın üzerinden indi. Tabureye geçip otururken "Bence benimle ilgili bilmediğin bir şey yok. Asu'ya hakkımda derin bir araştırma yaptırmadın mı?"

Balamir de başka bir tabureye oturup fincanına kahve doldurdu. "Evet haklısın."

Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Merak ettiğim başka bir şey var ama?" dedi.

MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin