Bölüm 17- Uzun Bir Gece

265 33 5
                                    


Huzursuzluk düşerse kalbine umudun kararır. Tedirgin atılan her adım artık eskisi kadar sağlam olmayacaktır. Korku da düşerse içine başarısızlık kaçınılmazdır.

Irmak dalgın dalgın yürürken 'Balamir gerçekten de beni o cehenneme bile bile atar mı? ' diye düşünüyordu. Ona dair umut beslemek çölde su aramaktan farksızdı. Tehlikeli, yorucu ve zor ama bulunduğunda hayat kurtarıcı.

Odaya girdiğinde içinden defalarca "Zayıflık etme!" diye tekrarladı. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Af edersiniz sizi beklettim." diyerek Balamir'in karşısındaki sandalyeye otururdu. Bu defa gözlerini ondan kaçırmadı. "Beni nasıl bir pisliğe sürüklüyorsun sen?"diye haykırmak istese de yapamazdı bu yüzden başını tabağına çevirdi.

Neyse ki yemek sakin geçti. Erkekler derin bir iş muhabbetine girince Irmak bunun dışında bırakılmaktan şikayetçi değildi. Birkaç kadehle rahatlamaya bile çalıştı. Ama yemek bitince Kürşat ayağa kalktı ve "Bu kadar iş konuşmak yeterli, bu güzel hanımı yeterince sıktık." diyerek elini ona uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?

Bu da nerden çıktı şimdi !

Irmak hafifçe gülümsedi. Sanırım sarhoş oluyordu. "Ama müzik yok ki." dedi.

Kürşat elini tutup onu kaldırırken "Müzik!" diye bağırdı. Birkaç saniye içinde odada müzik sesi yankılanmaya başladı. Irmak'ın başı dönse de Kürşat'a ayak uydurmaya çalışıyordu. Balamir'in onları izlediğinden emindi. İyice Kürşat'a yanaştı. Tabi bunun bir bedeli olacağını düşünmemişti. Kürşat elini onun kalçasına indirdi. Sanki bu normalmiş gibi bir de ona bakıp sırıttı. Irmak biraz ondan uzaklaşmak isteyince Kürşat kendine daha fazla çekti. Onun sertleşmiş aletini hissedebiliyordu. Bütün vücudu gerildi. Kusmak üzereydi. Başı o kadar çok dönüyordu ki daha fazla ayakta kalamayacaktı.

Tam bu sırada "Onu artık sizden almalıyım." diyen Balamir'in sesiyle rahatladığını hissetti. Irmak'ı tutup kendine doğru çekerken "Zaten birkaç gün sonra Kıbrıs'ta olacağız." dedi.

Kürşat hiç istemese de bunu kabul etmek zorundaydı.

"Yemek için teşekkürler."

Irmak'ın başı Balamir'in omzuna düşünce onu hızlıca kucağına aldı. "Sanırım onunla ilgilenmem gerekiyor. Size iyi akşamlar beyler." Onları başıyla selamlayıp oradan ayrıldı.

Irmak'ı yolcu koltuğuna oturturken "Eve gittiğimizde cezalandırılacağını biliyorsun değil mi?" diye söylendi.

"Umurumda değil." Irmak başını koltuğa yasladı ve gözlerini kapattı.

Balamir şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırırken "Ne yapmaya çalışıyorsun sen , cevap ver!" diye daha fazla sabredemeyip onu azarlamaya başladı.

Irmak yüzünü buruşturarak "Başım ağrıyor lütfen bağırma." dedi.

"Madem içkiye dayanıklı değildin ne diye sürekli içip durdun!"

"Neden bu kadar çok kızgınsın yoksa beni kıskandın mı?" Irmak cevap beklercesine ona baktı.

Balamir sıkkınlıkla başını iki yana salladı. "Saçmaladığına göre tam anlamıyla sarhoş olmuşsun."

Irmak "Sanırım haklısın." diyerek başını cama çevirip bir süre geceyi izledi.

Daha sonra ağlamaklı sesiyle "Onun yüzünü gördün değil mi? O hayvan Su'yu dövmüş." dedi.

Yüzünü Balamir'e çevirdi. "O pisliği öldürmek istiyorum."

Sarhoşluğun etkisiyle dili yeterince iyi dönmüyor ve kelimeleri peltek çıkarıyordu. Aslında oldukça sevimli görünüyordu.

MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin