Bizimkileri tanıma

28 4 11
                                    

ADAM'DAN...
Ağlıyordu kadın. Belli ki çok incinmişti. Ağlarken yüzü kızarır, gözleri kan çanağına dönerdi. Yeşil gözleri daha çok ortaya çıkardı. Hoş, sadece 3 kere ağladığını gördüm.Sonra balkona çıktı, sigarayı dudaklarına götürdü. Gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti içine. İçine attıklarını sigarayla zehirlemek, onları yok etmek istercesine çekiyordu içine. 1 aydır takip ediyordum onu. Ona "kadın" diyordum ismini söylemek yerine. Çünkü gerçek bir kadın gibiydi. Güçlü ama bi o kadar da kırılgan. Kimsenin yanında ağlamazdı. Ağlayamazdı. Korkardı çünkü, insanların zayıflığını görüp onu kullanmalarından korkardı. İnsanlara asla ; üzgünüm,mutsuzum,şöyle bi derdim var diyemezdi.

ASLI'DAN...

Gözlerimi zorlada olsa açabildim. Alarmı kapatıp duşa girdim. Ağlamaktan şişmiş gözlerim hafif yanıyordu. Ama duşun altında kendimi biraz olsun özgür ve rahat hissediyordum. Sanki akan suda bütün umut kırıklıklarım gidiyormuş gibi hissediyordum. Biraz hızlı davranıp duştan çıktım. Ve okul için hazırlanmaya başladım. Üstümü giyip gözümün şişkinliğini belli etmeyecek şekilde hafif bi makyaj yaptım. Normalde sadece rimel sürerdim ama bu gün fondöten ve kapatıcı da sürmek zorunda kaldım. Aşağı inip sandviç hazırladım hızlıca ve tabiki kahve. Kahvaltımı hızlıca bitirip kalktım.
Babam'ın odasına baktığımda babam yine uyuyordu ve oda savaş alanına dönmüştü. Kıyafetleri her yerdeydi ve masanın üstü kirli bulaşıklarla doluydu. Annem nerde miydi? Kim bilir yine kimin evinde, kimle birlikteydi. Evi vardı aslında burdan yürüyerek yarım saat falandı. Fakat pek uğradığı yoktu.
Canım kulaklığımla ve şarkılarımla okul binasına yürürken girişte merdivenlerin orda Selin'i gördüm ilk. Yanıma gelip hemen boynuma atladı. "Naber gececi kuş? (Yüzünü ekşilterek) Yine mi sigara içtin be. İçme dedim sana o kadar." "Napim dün gece yine kötü geçti." dedim Selin benden ayrılırken. "Aaa noldu? Yine mi peder bişi dedi sana?" "Evet ama mühim değil alıştım. Her neyse. Hani sınıfa yeni biri geldi ya, Kerem. Yer yoktu diye yanıma oturdu ve tanışmaktan zarar gelmez dedim çocuk benimle konuşmaya çalışıyordu çünkü. Zararsız birine benziyordu. Sonra Ceren akşam mesaj attı bana diyo ki "O çocuk benim, ondan uzak dur." demiş. Tabi bende ağzıma geleni saydım kıza. Yarın okulda görüşücez dedi aptal. Ben olaylardan uzak durmaya çalışırken olaylar bana roket hızında koşuyor." "Amaan, Ceren de kimmiş? Yolarız canım ne farkeder?" dedi muzip bi şekilde sırıtarak. "Valla benim kimseyi yolacak halim yok ama zorla beni döv derse olay başka."
Bu sıra da Azra da geldi yanımıza. "Gün ne ara aydı ya?" dedi bayan yürüyen somurtkan. "Ya canım benim sen yanımıza gelirsin de gün aymaz mı be. Güneş misali doğdun okula." dedi Selin. Pardon yalaka. "Senin neyin var Aslı? Yüzün asılmış yine. Baban mı?" dedi Azra. Kafamı sallayarak onayladım. Zaten bişi olduğunda anlarlardı. Elini saçıma götürerek okşadı ve öptü. Böyle yapmasını seviyordum. Zilin çalmasıyla sınıfa gittik.
Öğle arasında birkaç bişi atıştırdıktan sonra her zamanki bankımızda oturduk. Azra en sağda ve Selin ise en solda otururdu hep. Ben de ortada. Çünkü Azra fazla somurtkan, Selin ise fazla neşeliydi. Ben ise tam ortasıydım. Azra kısa siyah saçlı ve beyaz tenliydi. Zeytin gibi gözleri ve uzun kirpikleri vardı. Peşinden koşan çok erkek vardı ama hiçbirini takmazdı. Çünkü ilgilenecek başka sorunları vardı ve Derviş'e hafif yanıktı ama acelesi yoktu. Annesine bakıyordu. Evleri 2 katlı-ydı ve alt katında kiracılar vardı. O parayla faturaları ödüyordu ve beraber çalıştığımız kafeden de aldığı parayı harçlık yapıyordu. Annesinin emekli maaşıyla da evi geçindiriyordu. Annesi kanser hastasıydı ve tedavisi için de ayrıca para bulma-sı gerekiyordu bi şekilde geçimini sağlıyordu işte. Selin de kısa saçlı fiziği güzel bi kızdı. Mavi gözlüydü , saçları da kumraldı. Durumları iyiydi ve özel okullarda hep kavga çıkardığı için devlet okuluna geliyordu ceza olarak. Fakat bizim yanımızda biraz şımarıkça davranırdı ama kötü niyetinin olmadığını hepimiz bilirdik. Yerinde durmayı pek sevmese de severdik keratayı.
"Seninki geliyor." dedi Selin koluma koluyla hafifçe dokunurken. Gelen Ceren'di. Fakat onun sürekli takıldığı bi arkadaş grubu yoktu. Aslında vardı da, Ceren benimle uğraştığından beri dağılmıştı grubu. Benimle uğraşmayı asla istemezlerdi çünkü . Üçümüz onun yine ne yapacağını merak ederken elindeki bir kaç çöpü tam ayaklarımın önüne attı. Yüzünde sinsi bi sırıtış vardı ve kollarını da birbirine bağlamıştı. Asla istifimi bozmadan ben de hafif bir sırıtılış ve tehditkar gözlerle: "Çabuk şu çöpleri yerden al yoksa senin kafanı çöp kutusuna sokarım." "Ha ha ha. Canım kızma ya sana sadece arkadaşlarını getirdim. Belki biraz dertleşmek istersin." Konuyu uzatmayı asla sevmezdim ve Ceren de bi o kadar severdi. Ve ben dediğimi yapardım. Bizimkiler umursamadan bizi izliyolardı.
Selin sadece bizim yanımızda öyleydi. Eğer size gerçekten güvenirse, işte o zaman gerçek karakterini öğrenirdiniz. Bu yüzden içindeki yolma isteğini hep bastırırdı. Tabi aramızda kavgada en başarılıolan Azraydı da neyse. Ayağa kalktım ve Ceren de hemen çöpleri yerden aldı. N'apmaya çalıştığını anlamaya çalışırken, çöpleri tam yüzüme atacakken hızlı bi hamleyle kolunu kavramaya çalıştım fakat benden önce bir erkek onun arkadan kolunu tuttu.Ve kulağı-na: "Bir daha bu kızla uğraşırsan, kendini ölü bil." dedi fısıltı gibi bi tonla. Ceren elindeki çöplerle beraber koşar adımlarla bizden uzaklaştı. Ve arkasındaki de Yağız'dı.
Okulun en yavşak erkeğiydi. Aynı zamanda güzel dövüşürdü. Okuldan biriyle çıktığı şimdiye kadar görülmese de yattığı yüzlerce kız vardı. İşi bit-tikten sonra tüm alakasını keserdi onlarla. Okulun dedikodu tayfası herkese bildiriyor tabi. Ve ondan belki birazcık hoşlanıyor olabilirdim. N'apim çok yakışıklıydı. Uzak durmam gerektiğini biliyordum ama gel de içimdeki yaramaz çocuğa bu-nu anlat! "Sen! Sen kim oluyosun da benim işime karışıyorsun?" dedim sert bi ifadeyle. Ondan hoşlanabilirdim ama yine de işime karışamazdı. "Şşştt! Sakin ol be güzelim, kızma. Sadece ufak bi iyilik olarak düşün. Beraber gittiğimiz kavgaların hatrına." Güzelim dedi! Bana. "Valla şimdiye kadar senin iyi bişi yaptığını hiç görmedim Yağız Bey." "Aaaa teşekkür etmene gerek yok be güzelim. Sadece çıkışta bi kahve ısmarlasan yeter." "Bana bak! Bana bi daha güzelim dersen, senin kafanı patlatırım." "Hadi ama! Bunu yapamicağını ikimiz de biliyoruz. Neyse çıkışta dış kapının önünde beni bekle." dedi ve gitti.
Yerime oturduğum sırda yanımıza Derviş ve Kaan geldi. Pardon yürüyen taşlar. Kaan'ı çok severdim ve aynı zamanda Selin'in sevgilisiydi ama Derviş benim için ayrıydı. Abim gibiydi. Aramızdan su sızmazdı. Kaan benle Selin'in arasına otururken, Derviş karşımda ayakta durdu. Kaan "Allah'tan zayıfsınız hee yoksa sığmazdım yanınıza." dedi samimi bi şekilde gülerken. Kolunu selinin arkasına atarken; "Naber sevdicek." dedi öbür eliyle de Selin'in saçını karıştırdı. "Seni gördüm daha iyi oldum bebitom." Azra yine somurtarak, "İğrençsiniz." dedi sakin tavrıyla. "Ne diyo bu pezevenk." dedi Derviş konuyu değiştirerek. Yağız'dan bahsediyordu. Olayı kısaca anlattım.
"Gidecek misin peki?" "Aslında gitmeyi isterim. Burdaki en yakın kafeye gider bi kahve ısmarlar ve işe giderim. Oyalanmam pek. Zaten ondan bi bok olmayacağını biliyorum." "Bak Aslı. Bana kalırsa hiç gitme. Kolay bağlanırsın biliyorsun. Sonra toparlaman zor olur. Ama eğer gidecem dersen ben de uzaktan sizi izlicem. Başka türlü asla izin vermem gitmene." "Tamam. İzlersin bizi. Daha sonra da muhattap olmam onla."
Okul çıkışında dediği gibi dış kapının önünde bekledim.Karşımda siyah, çok mükemmel bi araba durdu.Gerçi her gün görüyordum da neyse. "Atla bakalım." "Yalnız 1 saat sonra çalıştığım kafede olmalıyım." dedim. Bu sırada hızlıca arabaya bindim. "Peki nereye gidicez?" "Kordon'a.(İzmir'deki bi sahil yolu.)Bi kahve içer sonra da bırakırım seni kafeye." "Peki."
Derviş'e kısa bi bilgi verdikten sonra tekrar sohpet ettik Yağız'la. 20 dakika sonra vardık.Fakat kahveleri almama izin vermedi. Banklardan birine oturup kahvelerimizi içiyorduk ve takibi Yağız'a yiyecekmiş gibi bakan kızları umursamıyordum yoksa katliam çıkardı. Zaten Yağız için de kavga etmeye değmezdi. Sonunda ilk konuşan bendim. "Neden benimle şu an kahve içiyosun? Eğer istemeseydin ikimizde biliyoruz ki asla gelmek istemezdin." "Belki de senden hoşlanıyordumdur." "Hadi amaa! Yapma! Sen kimseden hoşlanmazsın. Sadece kızlarla takılırsın o da birkaç saatten fazla değildir." Bana döndü. Yüzündeki alaycı ifade yerini ciddiyet aldı. Sert değildi ama. Masumdu. Ellerini uzatıp ellerimi sıkıca kavradı ve kalbine götürdü. Normalden biraz daha hızlı atıyordu. Ama elimin tutması düşünmemi engelliyordu. Sanırım midemde filler horon tepiyordu. Aksi taktirde başka açıklaması olamazdı. "Bak, kalbimi dinle. Sadece kavga sırasında hızlı atan kalbim senin yanındayken ritmini bozuyor güzelim." "Güzelim ne be.Ben senin güzelin falan değilim." dedim ve hızla elimi çekip ayağa kalktım. "Konuştuğun ilk kızmışım gibi davranma! Sanki bilmiyoruz her gün başka biriyle birlikte olduğunu!" Konuşmasına izin vermeden denize doğru yürüdüm büyük adımlarla ve bi sigara yaktım. Zehri içime çekip hızlıca üfledim dumanı.
Tam o sırada 1 metre solumda bi köpek bana doğru yürüyüp havladığını gördüm. Köpeklerden ölümüne korkardım ve şu an bu köpek bana yaklaşıyordu. Çığlık sesimin yankılandığına yemin edebilirdim. Ve geri geri gidicem derken suya düştüm. Allah'tan çantam bankın üzerindeydi.Rezil oldum ve daha önemlisi sanırım yüzme bimiyordum. Yağız ise bana hunharca gülüyordu. Yüzme bilmediğimi nerden bilecekti ki zaten.

GECECİ TAYFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin