Ali Da Costa;
Tavana baktım, saat 6ya geliyordu, derin bir nefes alıp ayağa kalktım, yüzümü yıkayıp, üzerimi değiştirdim kendime ballı süt yaptım, bilgisayarı açıp, salondaki yemek masasına geçtim, iş yerindeki birkaç kişiye mail attım, projeyi bitirip dedeme yolladım, gelen mailleri okudum, birkaç tanesine cevap verdim, saat 7bucuktu kapı çaldığında
Sakince ayağa kalkıp, kapıya doğru ilerledim, kapıyı açtığımda şaşkınlıktan ne yapmam gerektiğini bilemedim
"Çekilirsen içeri gireceğim" dediğinde yine neye sinirlendiğini sorguladım
Salona geldiğinde etrafa bakıp, "Ne yaptığını zannediyorsun?" Diye bağırdı
"Ne yapıyorum?" Diye sordum sakince, ne yapmıştım ki, nerdeyse birkaç haftadır görmüyordum bile onu
"Beni kötü bir kadın, ilgisiz bir anne gibi göstermenden bıktım" deyip üzerime yürüdü
"Sabah sabah dalga mı geçiyorsun benimle?" Dedim sakince, sabahın 7sinde gerçekten ne olmuş olabilirdi, beni büyük ihtimalle rüyasında görmüş olmalıydı
"Senin için elimden geleni yapmadım mı ben Ali? Neden sanki seni hiç sevmemişim gibi davranıyorsun?"
Kalbim acıdı aslında, galiba kaç yaşına gelirsem geleyim her defasında anneme yenilecektim..
"Birimizden biri sevmenin anlamını yanlış biliyor demek ki..", dediğimde kaşlarını kaldırıp bana baktı
"Sana her elimi uzattığımda beni itmenden bıktım", imalı bir şekilde güldüm dediğine, "Ne yapacaksın? Kendi evimden beni mi kovacaksın"
"Seni ben kovmadım" dedi, vicdanını rahatlatmaya çalışıyordu herhalde
"Bak çalışıyorum seninle konuşacak zamanım yok" dediğimde ona elimle koridoru gösterdim, umursamadı, zaten ne zaman benim dediğim bir şeyle ilgilendi ki
Derin bir nefes alıp ona baktım, "Ne oldu anne? Bak çok sakinim dinliyorum seni söyle"
Ne kadar hızlı konuşursa o kadar çabuk gider diye düşünüyordum
"Durduk yere neden döndün Ali?"
Başlıyorduk işte, yine bir şeyler kurmuştu kafasında, yine bir şeyler yolunda gitmiyordu hayatında, çözümü ise Ali'ye sataşmakta bulmuştu..
"Söyle söyle, gerçekten düşündüklerini söyle.." dedim sakince
"Azra'dan uzak dur, kızın hayatıyla oynuyorsun", alayla güldüm dediğine, "Ben mi hayatıyla oynuyorum?"
"Kocasıyla tartışmış yine senin yüzünden! Nereye gidersen şu karanlığını da yanında götürüyorsun" dedi duvarlarıma bakarak
Kalbim acıdı
"Yazık sana, acınacak haldesin" dediğimde bana anlamayarak baktı, "Ben bugüne kadar acıyordum kendime senin yüzünden, yalnız kaldığımı falan sanıyordum.. meğer sorun sendeymiş.. ulan sen kendini bile sevmiyorsun ki beni sevesin. İnsanları mutlu görmeye dayanamıyorsun değil mi? Aman kimse gülmesin, kimse birbirini sevmesin, yazık ya sana, hiç mi sevilmedin, hiç mi biri gerçekten görmedi seni"
Tokat atmak istedi, elini havada yakaladım, "Geçti o günler Leyla hanım, geçti!", çenem kasıldı, yutkunmaya çalıştım, "Bugüne kadar sustuysam babamın hatırına ama bir yere kadar!", havada tuttuğum elini sıktığımı fark edince, birden bıraktım, "Sen beni kapının önüne koyduğun gün bittin benim için, sakın vicdanını rahatlatmaya çalışma, seni son nefesime kadar asla affetmeyeceğim. Şimdi sıra sende, çık evimden"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı (TAMAMLANDI)
أدب المراهقينHem bir şeylere alışmış olmak ne kadar acı değil mi.. mecbur bırakılıyoruz sanki, zorla alıştırıyor hayat bizi bir şeylere, dünya dönmeye, hayat akmaya devam ediyor, biz nefes almaya, çalışıp para kazanmaya devam ediyoruz, yürürken yolda belki de en...